22.11.2014 Views

ayetler_renkli

ayetler_renkli

ayetler_renkli

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

tutuklandıktan tam onbir yıl sonra Bartın cezaevinden olmuştu. Üçüncü tahliyem, Bekaa<br />

Vadisi'nde iki ay tutuklu kaldıktan sonra sorgucumun bana yazdırdığı özeleştiri -alçaltma<br />

belgesi- sonrası idi. Özeleştiri sonrası "tamam Selim, özeleştirin yeterli olmasa da, sen de<br />

olumlu bir gelişme var. Otele gideceğiz, bundan sonra orada kalacaksın." dendiğinde<br />

gerçekleşti.<br />

Sorgucumla bir arabaya binerek otele gittik. Bar Elias'taki bu otelde, bir hafta önce<br />

ateşkesin bozulması üzerine basın toplantısı yapılmıştı. Otelin bir bölümü redaksiyon için<br />

kullanılmaktadır. Ulu önderimizin teyp kasetlerine yaptığı konuşmalar burada çözülerek<br />

kitap haline getiriliyordu. Otele gittiğim gün Cemil Bayık'la konuştum. Bana "özeleştirin<br />

yeterli olmasa da, gerçekleri az da olsa görmüşsün. Bundan sonra burada kalacaksın.<br />

Başkanın talimatı var. Diyarbakır cezaeviyle ilgili bir kitap yazman gerek. Senin<br />

soruşturman sadece seninle ilgili değil. Senin kişiliğinde Diyarbakır cezaevi yargılanıyor.<br />

Cezaevi kişiliği çizgiye gelmiyor, sorun çıkarıyor. Zeki Yılmaz ve Orhan Aydın gibiler de<br />

sorundur. Eskiden Diyarbakır cezaeviyle ilgili kitaplar yazmışsın. Onlar yüzeyseldir.<br />

Yaptığınız cezaevi konferansının sonuçları yeterli değildir. Diyarbakır cezaevi "önderlik<br />

çizgisi" için büyük bir sorundur. Çizgiye yapacağınız en büyük yardım, orada oluşmuş<br />

kişiliği yerle bir etmendir." dedi. Sadece "evet " demekle yetindim. Çok cefa çekmiş, çok<br />

düşüp kalkmış, ulu önderimiz tarafından yargılanıp af edilerek boyun eğdirilmiş Cemil'e<br />

ne diyebilirdim? Ona göre soruşturmaya alınmak, idam cezasına çarptırılmak, daha sonra<br />

ulu önderimiz tarafından af edilmek çok doğal şeylerdir. Ulu önderimiz herkesi bunu<br />

alıştırmıştı. Cemil, ajan suçlamasını da çok normal buluyordu. Bana diyor ki "bir gün<br />

Mahsum Korkmaz Akademisi yönetiminin raporlarını Şam'da kalan başkana gönderdim.<br />

Fakat iki arkadaşın raporu eksik çıktı. Ben bunu fark etmemiştim. Başkan raporları<br />

okuyunca iki raporun eksik olduğunu fark ediyor. Ve hemen akademi yönetimine talimat<br />

veriyor "O Cemil'e söyleyin provakatörlük yapmasın" diyor. Bu talimat üzerine<br />

akademideki bütün öğrencileri toplayarak sözlü bir özeleştiri verdim. Özeleştirimde<br />

"arkadaşlar ben provakatörüm!" dedim. Yine Avrupa'da bana gelen bazı raporları<br />

okumadan Avrupa merkezine gönderdiğim anlaşılınca, verdiğim yazılı özeleştiride<br />

"benim yaptığım ajanlıktır!" dedim.<br />

Cemil'i kişi olarak severdim. Ama bugünkü mantığına bakıyorum, Stalin'in perişan olmuş<br />

generallerini veya Kazım Karabekir'i hatırlatıyor. Gerçekten ulu önderimizin<br />

saçmalıklarına inanıyor mu, başka çare bulamadığı için mi boyun eğiyor; bunu henüz<br />

anlamış değilim.Yapı ve yaşam tarzında tam bir "kul" olarak görünüyor. Ama bazı<br />

durumlarda kalıpları yıkıyor. Şam'da kaldığımız bir evde Cemil belinden ameliyatlı,<br />

yatıyordu. Bir ara ulu önderimiz kaldığımız eve gelerek ayakta bizimle sohbet etti. Sohbet<br />

esnasında odada yatan Cemil'i kast ederek "Aha! Cuma gitmiş, belini kırmış; ben otuz<br />

yıldır uğraşıyorum demir gibiyim" dedi.<br />

Ulu önderimiz gittikten sonra Cemil yattığı odadan bulunduğumuz salona geldi. Birlikte<br />

volta attığımızda hepimizin duyacağı bir ses tonuyla "bir kaç gün önce başkan Rıza'yı<br />

eleştirmiş, 'benim gibi olsun' demiş. Tabi başkan'a bir şey söyleyemeyen Rıza buraya<br />

gelerek kendisine yapılan eleştiriyi bana anlattıktan sonra 'başkanım ben senin gibi<br />

olursam, sana gerek kalmazdı diyecektim ama, diyemedim.' dedi. Şimdi benim için 'Cuma<br />

belini kırdı, ben demir gibiyim.' diyor. Ben de diyecektim ki 'hele sen gel, benim<br />

dolaştığım dağlarda bir dolaş, benim yuvarlandığım uçurumlardan bir yuvarlan, o zaman<br />

göreyim seni' diyecektim. Ama diyemiyorum ki." dedi. Kalacağım otelde benden başka<br />

beş, altı arkadaş daha vardı. Sorgucum bana "hemen Diyarbakır'la ilgili kitap yazacaksın.<br />

Hem önderliğin kasetlerini çözeceksin hem redekte yapacaksın hem de diğer arkadaşlarla<br />

birlikte buranın işleriyle uğraşacaksın."diyor. Hayatımda en nefret ettiğim şey kaset<br />

çözmekti. Çaresiz buna da "evet" demeliydim. Yurdum için yapabileceğim o kadar iş<br />

varken, ulu önderimizin kasetlerini çözmek için görevlendiriliyorum. Hala hapis<br />

hayatımın devam ettiğini görüyorum. Sorgucum benimle birlikte bütün arkadaşların<br />

çarşıya çıkmasını yasaklıyor."Ancak izin alınarak çıkılabilir, o da ikişer kişi olarak<br />

çıkılmalı. Bir de çıkacak kişileri gezdirecek bir görevli vereceğim."diyor.<br />

Kaldığımiz otelde on kişi yemek yiyorduk. Ama bulaşıkları dört kişi yıkıyorduk. Orada

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!