You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Ders Notları<br />
Öğr. Gör. Ali YAYLA<br />
imzası bulunan devletlerin temsilcilerinden oluşan bir “Boğazlar<br />
Komisyonu” kurulmuştu.<br />
Türkiye, Boğazlar üzerindeki egemenliğini sınırlayan bu sözleşmeyi,<br />
o günlerin koşulları içerisinde istemeyerek kabul etmişti. Ancak,<br />
Lozan Antlaşması’nın imzalandığı sıralarda dünya, silâhlanmanın<br />
azaltılması ve savaş tehlikelerinin uluslararası kontrolle önlenebileceği<br />
ümidi içindeydi. Fakat umulanın aksine, silâhsızlanma çalışmaları<br />
olumlu bir sonuç vermemiş, Milletler Cemiyeti’nin kollektif<br />
güvenlik sistemi saldırganlara karşı başarılı şekilde uygulanamamıştı,<br />
özellikle statükonun değişmesini isteyen devletlerin girişimleri<br />
karşısında, Milletler Cemiyeti gittikçe etkisini kaybetmeye<br />
ve işlemez hale gelmeye başlamıştı.<br />
Bu gelişmeler karşısında Türkiye, Lozan Antlaşması’nda öngörülen<br />
Boğazlar garantisi ile haklarının korunamayacağını anladığından,<br />
Boğazlar statüsünün değiştirilmesini ve onun zamana daha uygun<br />
bir hale getirilmesini istemeye başladı. Bununla beraber Türkiye,<br />
Boğazlar üzerindeki doğal hakkını kuvvet gösterileri ile elde etmek<br />
yoluna gitmeyerek, haklarını hukuk yollarından sağlamayı esas<br />
almıştır. Türkiye’nin bu davranışı ise, iki dünya savaşı arasındaki<br />
uluslararası politikada özel bir yer işgal etmiştir. Türkiye’nin bu<br />
konuda dayandığı uluslararası hukuk prensibi “koşullar değişmiştir”<br />
prensibi olmuştur.<br />
Türkiye, Boğazlar statüsünü değiştirmek için duyduğu isteği, ilk<br />
defa Londra’da toplanan Silâhların Azaltılması ve Sınırlandırılması<br />
Konferansı’nda, 24 Mart 1933’de ortaya atmış ve bunu, 23 Mayıs<br />
1933’de Konferans Genel Komisyonu’nda tekrarlamıştır. Ancak, bu<br />
girişiminden herhangi bir sonuç alamamıştır.<br />
Avrupa’da, özellikle Almanya’nın silahlanmaya ve uluslararası ilişkilerin<br />
bozulmaya başlamasından sonra Türkiye, bu konu üzerine<br />
daha çok eğilmek gereğini duymuştur. Almanya’nın Versailles Antlaşması’nın<br />
askerî kısıtlama hükümlerini tanımadığını ilân etmesi<br />
üzerine, olağanüstü toplanan Milletler Cemiyeti Konseyi’nde, 17<br />
Nisan 1935’de, Dışişleri Bakam Tevfik Rüştü Aras, Türkiye’nin Boğazlar<br />
statüsünün değiştirilmesi isteğinde olduğunu bildirmiş ve<br />
bu görüşünü desteklemek üzere, ilke bakımından iki neden öne<br />
sürmüştür: “Bu nedenlerden biri, Türkiye için, başka her devlet<br />
gibi, güvenliğini sağlama zorunluğudur.” Öteki neden şudur: “Var-<br />
Sayfa 118 / 174