Din Sosyolojisi - Anadolu Üniversitesi
Din Sosyolojisi - Anadolu Üniversitesi
Din Sosyolojisi - Anadolu Üniversitesi
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
sağlamıştır. Hatemi, muhafazakâr çevrelerin ve mollaların tartışmaya yanaşmadıkları<br />
sivil toplum, medeniyetler arası diyalog, İslam ve demokrasi<br />
arasındaki bağdaşma, din-siyaset ilişkileri, siyasal liberalleşme, hukukun<br />
üstünlüğü ve kadının statüsü gibi konularda geniş katılımlı tartışmalar başlatmıştır.<br />
Bu dönemde İran’ın Batı ve ABD ile ilişkilerinde olumlu bir gelişme<br />
olurken bu ülkeler arasında kültürel ve entelektüel değişimler için uygun<br />
ortam hazırlandı. Daha çok demokratik özgürlükleri kısıtlaması, radikal dini<br />
hareketleri desteklemesiyle gündeme gelen İran rejimi, Hatemi liderliğinde<br />
devrimin ilk dönemlerindeki katılığını kaybetmiştir. 1997 yılında Taliban<br />
rejiminin katı uygulamalarını bile kınayan İran’da liberal eğilim güçlenmiş<br />
olmakla beraber ülkedeki Şii mollaların gücü hala etkili bir şekilde<br />
hissedilmektedir. 2004 ve sonraki yıllarda yapılan seçimlerde çoğu ılımlı ve<br />
modernist adayın seçime girmesi engellenmiş ve bu nedenle muhafazakârlar<br />
seçimlerden daha güçlü olarak çıkmıştır.<br />
Özet<br />
Laiklik kelimesinin anlamlarını açıklayabilmek.<br />
Laiklik (laïcisme) ilk kez 16. yüzyılda İngiltere’de papaz olmayanların da<br />
kiliseleri yönetiminde rol alabileceklerini savunan düşünce akımını ifade<br />
etmek üzere kullanılmıştır. Fransa’da 1870 yıllarından itibaren kullanılmaya<br />
başlanan laiklik kavramı, Yunancadaki laikos kelimesinden türetilmiş olup<br />
halktan olan yani ruhban sınıfına mensup olmayan anlamına gelir. İngilizce<br />
de ise laiklik kavramıma karşılık olarak Latince saeculum kelimesinden gelen<br />
sekülerizm (secularism) ve dünyevi anlamına gelen seküler (secular)<br />
kavramları mevcuttur. Batı dillerindeki “lâique” (laik) kelimesi ruhbanlığa,<br />
kilise teşkilatına ve dini alana ait olmayan anlamına gelir. Siyasi anlamda<br />
laiklik devletin dinler karşısında mutlak tarafsızlığı anlamında<br />
kullanılmaktadır. Bu manada laiklik devletin siyasî varlığı üzerinde dinsel<br />
inançların söz konusu olmaması; onun bütün din ve mezhepler karşısında<br />
tarafsız tavır alması, vicdan ve inanç özgürlüğüne saygı göstermesi şeklinde<br />
anlaşılacaktır.<br />
Sekülerleşme teorilerini açıklayabilmek.<br />
Sekülerleşme teorileri genel olarak modern değerler ve kurumları benimseyen<br />
ve özümseyen toplumlarda dinin toplumsal ve siyasal alanlardaki<br />
etkinliğinin ortadan kalkacağını, bireysel olarak ta dini pratikler, ibadetler<br />
ve ritüellere katılımın gerileyeceğini öngörür. 19. yüzyılda A. Comte, H.<br />
Spencer, E. Durkheim, M. Weber, K. Marks ve S. Freud gibi düşünürler sanayi<br />
toplumunun gelişimine paralel olarak dinin önem kaybedeceği görüşünü<br />
savunmuştur. Sekülerleşme kuramlarına bakıldığında “Rasyonalizm ve inanç<br />
kaybı” argümanı ile “İşlevsel evrim ve amaç kaybı” yaklaşımlarının daha<br />
baskın ve yaygın olduğu görülmektedir.<br />
“Rasyonalizm ve inanç kaybı” yaklaşımına göre rasyonalizm (akılcılık) modern<br />
dünyada, kilisenin merkezi iddialarını boşa çıkarmış ve Batı Avrupa’da<br />
hurafeye dayalı dogmaları yıkmıştır. Rasyonalizm inanç kaybına neden<br />
olmuştur. İnanç kaybı ise dinin çözülmesine, kiliseye üyelik ve devam<br />
alışkanlıklarının ve bireysel dini pratiklerin erozyona uğramasına, mezhebi<br />
kimliklerinin toplumsal anlamlarının kaybolmasına, inanç temelli kurum<br />
faaliyetlerine katılım ve sivil toplumdaki dini gruplara verilen desteğin<br />
azalmasına neden olmuştur. “İşlevsel evrim ve amaç kaybı” yaklaşımına göre<br />
120