Din Sosyolojisi - Anadolu Üniversitesi
Din Sosyolojisi - Anadolu Üniversitesi
Din Sosyolojisi - Anadolu Üniversitesi
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Marks, dini ayrıntılı olarak incelememesine karşın, daha sonra dine<br />
sosyolojik açıdan getirilen yaklaşımlarda etkili olan, sosyolojinin üç klasik<br />
kuramcısından (Marks, Durkheim, Weber) birisidir. Bu üç kuramcı da dinin<br />
temelde bir toplumsal süreç olduğuna, bilimin gelişmesi, rasyonelleşme ve<br />
kalkınma ile birlikte modern zamanlarda öneminin göreceli biçimde<br />
azalacağına inanıyorlardı.<br />
19. yüzyıl teolog ve felsefecilerinin yazdıkları ve bunlardan özellikle<br />
Feuerbach’ın “Hıristiyanlığın Özü” (1841) adlı eseri ve diğer çalışmaları<br />
Alman aydınlarını ve daha çok gençliği etkilediği gibi, o yıllarda gençlik<br />
dönemini yaşayan Marks’ı da derinden etkilemiştir. Bu nedenle, Marks’ın<br />
dinle ilgili düşüncelerini Feuerbach’a giden köklerinde aramak gerekir.<br />
Feuerbach’a göre din, insanın kendi düşüncesinin insanlar üstü bir plana<br />
aktarılışıdır. Başka bir ifade ile, din, kültürel gelişme sürecinde insanların<br />
ürettiği düşünce ve değerlerden oluşmakta, fakat bunlar yanlış bir şekilde<br />
ilahi güçlere ya da tanrılara mal edilmektedir. İnsanların ruhun ölmezliğine<br />
inanmaları ve ilahi adaletin tecellisine inançları, yine insanların adalete<br />
susamışlıklarının soyut bir plana aktarılması, dünya ötesi bir insani isteğin<br />
şekil değiştirmesinden ibarettir. Yine Feuerbach’a göre, insan, dini düşüncelerinin<br />
kendi iç hayatının bir izdüşümü olduğunu anladığı anda, artık kendi<br />
doğasının dışında bir ölçü, değer aramayacak, kendi kişiliğini idrak etmeye<br />
çalışacaktır. Feuerbach bunu daha açık bir şekilde şöyle belirtir: “Hıristiyanlık,<br />
aslında yalnız insanların Us’undan değil, bizzat hayatından da uzun<br />
zamandan beri yok olmuştur. Hıristiyanlık, artık yangın ve hayat sigortalarımızla,<br />
demiryollarımız ve buhar gemilerimizle, resim ve heykel galerilerimizle,<br />
askeri ve endüstri okullarımızla, tiyatro ve bilimsel müzelerimizle<br />
tam bir zıtlık halinde olan bir sabit fikirden başka bir şey değildir”.<br />
Marks, bu düşüncelerin çok büyük etkisi altında kalmıştır. Ona göre din,<br />
ünlü deyişiyle söylersek, halkın afyonudur. Şerif Mardin, bu ifadenin Feuerbach’ın<br />
düşüncelerinin etkisi altında yazıldığını söyler. Cümlenin tamamı ise<br />
şöyledir: “<strong>Din</strong>, baskıya tabi yaratıkların iç çekmesi, kalpsiz bir dünyanın kalbi,<br />
ruhsuz olayların ruhudur, halkın afyonudur”. Ona göre, din bu dünya<br />
şartlarına müdahale etmeyi bir yana bırakmayı öğretmekte, mutluluk ve ödülleri<br />
ölümden sonraki hayata ertelemektedir. Böylelikle de dikkatlerin bu<br />
dünyadaki eşitsizlik ve adaletsizlikler üzerinde yoğunlaşması önlenmekte,<br />
insanlar öteki dünya vaadiyle avutulmaktadır. <strong>Din</strong>, aynı zamanda güçlü bir<br />
ideolojik öğeye sahiptir: <strong>Din</strong>i inanç ve değerler, servet ve güç dağılımındaki<br />
eşitsizlikleri makul göstermeye yaramaktadır. Örmekse, “yumuşak başlı<br />
kişilerin dünyanın varisi olacağı” yolundaki inanış, azla yetinmeyi ve baskıya<br />
boyun eğmeyi önermektedir.<br />
Çoğunlukla Marks’ın dini bir kenara attığına inanılır, fakat bu doğru<br />
değildir. Çünkü Marks dinin “kalpsiz bir dünyanın kalbi” olduğunu, günlük<br />
gerçekliğin acımasızlığından kaçıp sığınılan bir liman olduğunu belirtir. Ona<br />
göre, geleneksel biçimiyle din ortadan kalkacaktır, yok olmalıdır da; ama bu,<br />
dinde içkin olumlu değerlerin insanlığın gelişimine büyük ölçüde yön veren<br />
idealler olabildiği için böyle olacaktır. Yoksa dinin getirdiği idealler ile<br />
değerler yanlış anlaşıldığı için değil.<br />
Marks’a göre din, toplumsal değişimden çok, statükonun ve egemen<br />
sınıfların çıkarlarının devam etmesine hizmet eder. Ona göre, Hıristiyan<br />
düşüncesi, 18. yüzyılın rasyonalist düşüncelerine mağlup olurken; feodal<br />
toplum, onun ölü birliklerini devrimci burjuvaziye karşı savaşa sürüyor ve<br />
böylece eski toplumsal konumunu devam ettirebilmek için değişime karşı<br />
17