08.08.2013 Views

Din Sosyolojisi - Anadolu Üniversitesi

Din Sosyolojisi - Anadolu Üniversitesi

Din Sosyolojisi - Anadolu Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

coğrafi bölgelerini de eklemektedir. Zaten bugün kapitalist dünya-ekonominin<br />

siyasal üst yapısı olan devletlerarası sistemin parçası olmayan hiçbir<br />

devlet yoktur. Bu durum, kültürel baskılar oluşturmakta; kültürel baskılar<br />

yerkürenin bütün alanlarının toplumsal gerçekliklerine nüfûz etmektedirler.<br />

(Wallerstein, 1998: 148)<br />

Wallerstein, modern dünya sistemini bir kapitalist dünya ekonomi sistemi<br />

olarak tanımlamaktadır. Bu, onun biçimsel yapısının ve üretim tarzının tarifidir<br />

ve bu ikisi ayrılmaz. Onun dünya ekonomisi olması şu sebebe dayanmaktadır:<br />

Bir kere toplumsal işbölümünün sınırları geniştir ve çok sayıda kültürel<br />

alanı kapsamaktadır. Bundan ötürü bir “dünya”dır ve bir tek birleştirici<br />

siyasal yapıya sahip değildir. Ancak siyasal bir üst yapısı vardır. Bu üst yapı<br />

“hükümran devletler” ağıdır. Bu ağda çok büyük olan devletlerle sistemin<br />

üyeleri olan ve onun tarafından tanımlanan devletler vardır. Bunlar arasındaki<br />

ilişkiler de hükümran devletlerin ilkelerine bağlanma üzerine kuruludur ki, bu<br />

bağlanma ya da bağlanmama maddi ödüllendirme ve cezalandırma ile<br />

desteklenmektedir. (Wallerstein, 1998: 146-147) Dolayısıyla Wallerstein’a<br />

göre, kapitalist dünya ekonomisi (world-economy) sosyal hayatın asıl bağlamını<br />

oluşturmakta; ekonomi, siyaset ve kültür gibi hayatın öteki yönlerini<br />

belirlemektedir. Açıkçası modern küresel sistem her şeyden önce ekonomi,<br />

bilhassa serbest piyasa ve metalaşmaya dayalı kapitalizmdir. Bu dünya<br />

sisteminde dünya, merkez, çevre ve yarı çevre bölgelerine ayrılmıştır. Sermayenin<br />

toplandığı merkez bölgedeki ülkeler, sisteme egemendir. (Kutluer,<br />

2006: 31)<br />

Görüldüğü üzere Wallerstein, modern dünya-sistemi olarak adlandırdığı<br />

küreselleşmeyi kapitalizm bağlamında açıklamakta; merkez ve çevre ülkeler<br />

olmak üzere devletleri hiyerarşik bir sıralamaya tâbi tutmakta; merkezdeki<br />

küresel aktörlerden başlayarak çevre ülkelere doğru gelişen iç bağımlılığı<br />

açıklamaya çalışmaktadır.<br />

2- Zygmunt Bauman-Küresel Dünya Düzensizliği<br />

Küreselleşmeyi daha çok “etki” ve “etkileşim” anahtar kavramları etrafında<br />

algılayan Bauman, bir karmaşıklığa vurgu yapmaktadır. Bauman’a göre,<br />

küreselleşme kavramından çıkan en derin anlam; dünya meselelerinin<br />

belirsiz, kuralsız ve kendi başına buyruk doğasıdır. Bir merkezin, bir kontrol<br />

masasının, bir yönetim kurulunun, bir idari büronun yokluğudur. Küreselleşme<br />

bu yönüyle yeni dünya düzensizliğidir.<br />

Küreselleşme kavramı, küresel girişimler ve çabalardan çok, niyet ve<br />

tahmin edilmemiş global etkilere işaret etmektedir. Bu sebeple, küreselleşme<br />

herkesin ya da en azından en verimli ve girişken olanların yapmayı istediği<br />

ya da arzu ettiği şeyler hakkında değildir. Neye maruz kalındığı ve insanların<br />

başına ne çoraplar örüldüğü hakkındadır. (Bauman, 1999: 69-70)<br />

3- Roland Robertson-Glokalleşme<br />

Roland Robertson, öncelikle küreselleşme diye adlandırılan şeyin uzun,<br />

düzensiz ve karmaşık bir süreç olduğuna vurgu yapmaktadır. Robertson,<br />

dünyanın sistemliliği bakış açısından, en fazla sürekliliği olan tartışmanın<br />

küreselleşme olduğunu düşünmektedir. O, küresel bütünlüğün belirli yadsımalarını<br />

onaylamıyor ise de dünya halklarının teklifleri doğrultusundaki<br />

eğilimlerin karşı konulamaz olduklarını düşünmektedir. (Robertson, 1999/a:<br />

24-50)<br />

132

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!