08.08.2013 Views

Din Sosyolojisi - Anadolu Üniversitesi

Din Sosyolojisi - Anadolu Üniversitesi

Din Sosyolojisi - Anadolu Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Diğer yandan, 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra Osmanlı Devleti’ni<br />

içinde bulunduğu bu açmazdan kurtarabilmek için (Osmanlıcılık, İslâmcılık,<br />

Türkçülük ve Batıcılık gibi) bir takım ideolojik düşünce akımlarının<br />

oluşmaya başladığı görülmektedir. Yirminci yüzyılın başlarında, II. Meşrutiyet’te<br />

daha belirgin olarak ortaya çıkan bu akımlar Osmanlı Devleti’ni<br />

düştüğü bu zor durumdan kurtarmayı, eski gücüne kavuşturmayı amaçlamaktaydılar.<br />

Balkan savaşlarında (1912–1913) Hıristiyan unsurların devlete<br />

karşı tutumlarıyla Osmanlıcılık son bulmuş, Birinci Dünya Savaşı’yla da<br />

(1914–1918) Müslüman unsurların tutumları İslâmcılık politikalarına büyük<br />

darbe vurmuştur.<br />

Bu çerçevede, Z.Gökalp, başlangıçta Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak<br />

gibi farklı eğilimlere işaret eden üç tarz-ı siyasetin birbiriyle uyuşabileceğini<br />

düşünüyordu. Zira modern Türkiye’nin manevi yapısını kuran<br />

etkenler arasında bu öğelerden her birinin kendine özgü bir yeri vardı. Ona<br />

göre Türkler, Batı medeniyetinden yalnız maddi başarılarıyla bilimsel yöntemi<br />

almalıdır. İslâmiyet’ten ise dini inançları almalı, siyasi, hukuki ve toplumsal<br />

gelenekleri bir yana bırakmalıdırlar. Kültürün bütün öğeleri, özellikle<br />

duygusal ve ahlaki bütün değerler Türk mirasından devşirilmelidir.<br />

Ancak, değişen dış konjonktürel olaylar sonucunda Gökalp, Türkleşmek,<br />

İslâmlaşmak, Muasırlaşmak üçlemesinden vazgeçerek, Türkleşmek ve Muasırlaşmakta<br />

karar kılacaktır. Osmanlı Devleti’nin sorunları karşısında sentezci<br />

bir tutum içinde olan Gökalp, Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte tamamen<br />

Batılılaşmayı ve milliyetçiliği öne çıkaracaktır.<br />

Yukarıda ana çizgileriyle açıklamaya çalıştığımız gelişmelerin ekseninde<br />

hep din ve onun toplumsal konumunun tartışılması vardır. Özellikle Batılılaşma<br />

politikalarının üretilmeye başlandığı Tanzimat’tan itibaren düşünürlerimizin<br />

başat konusu din olmuştur.<br />

Türkiye’nin ilk sosyologları olarak bilinen Ahmet Rıza, Ahmet Şuayip,<br />

Bedii Nuri, M. Satı Bey, Prens Sabahaddin, Celal Nuri, Ziya Gökalp, Mehmet<br />

İzzet'in çalışmaları içerisinde, çeşitli sosyal konular arasında dini olaylar<br />

üzerinde önemle durulduğu anlaşılmaktadır. Bunlardan örneğin Bedii Nuri,<br />

özel sosyolojinin bir bölümü halinde dini-sosyal olayları inceleyen bir din<br />

sosyolojisi üzerinde durmaktadır. Ayrıca, Selahattin Asım’ın ‘İctimaiyyat ve<br />

Şeriat–ı İslamiyye’ (1908) ile ‘İlm–i İctimaa Nazaran İslamiyet’ (1909) isimli<br />

makaleleri de özel din (İslam) sosyolojisi açısından dönemin en önemli<br />

makaleleri arasındadır.<br />

Cumhuriyet öncesi din sosyolojisinin en önemli kaynaklarından biri de bu<br />

dönemde yayınlanan ve önemli tartışmalarla gündemi belirleyen süreli<br />

yayınlardır. Bunlar arasında özellikle İslam Mecmuası ve Sebilürreşad, din ve<br />

toplum tartışmaları açısından içerdikleri zengin malzeme itibariyle öne<br />

çıkmaktadır.<br />

Ziya Gökalp (1876–1924)<br />

Asıl din sosyolojisini, E. Durkheim sosyolojisinin Türkiye'deki temsilcisi<br />

olup, din anlayışında da Durkheim'in etkisinden kendini kurtaramamış<br />

bulunan Ziya Gökalp’ta bulmaktayız. Ziya Gökalp’ın üzerinde önemle<br />

durduğu konulardan birisi de dindir. Ona göre din toplum tarafından<br />

oluşturulan ve toplumlar için zorunlu, vazgeçilmez bir kurumdur. Bu nedenle<br />

Gökalp hayatının her döneminde dine önem vermiştir. Durkheim etkisi ve<br />

43

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!