08.08.2013 Views

Din Sosyolojisi - Anadolu Üniversitesi

Din Sosyolojisi - Anadolu Üniversitesi

Din Sosyolojisi - Anadolu Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

irçok Ortaçağ İslam düşünürleri çağlarını aşan eserler bırakmışlardır.<br />

Kısacası bu dönem İslam bilginlerinin çalışmaları birçok bilim açısından<br />

olduğu gibi din sosyolojisi için de önemli kaynaklardır. Ancak bunlar üzerinde<br />

yeterince çalışılmadığı, hatta bir kısmının bilinmediği dolayısıyla çağdaş<br />

bilim dünyasına aktarılamadığı da söylenebilir.<br />

Ortaçağ İslam bilginlerinden Şehristani’nin din sosyolojisini ve özellikle de dini<br />

gruplar sosyolojisini yakından ilgilendiren eserinin adını öğreniniz.<br />

İslam dünyasındaki bilgi birikiminin ve önemli eserlerin tercüme yoluyla<br />

Batı’ya da aktarıldığı görülmektedir. Endülüs, Yunan ve İslam biliminin<br />

Avrupa’ya aktarılmasında köprü görevi üstlenmiş, 12. yüzyılda bilim ve<br />

felsefe eserleri Arapçadan Latinceye çevrilerek, Rönesans ve Reform hareketlerinin<br />

ve dolayısıyla Batı Aydınlanmasının zeminini hazırlamıştır. Ancak<br />

13. yüzyıla gelindiğinde düşünsel durağanlık kendini göstermeye başlamış,<br />

İslam düşünce geleneği dinamizmini kaybetmeye yüz tutmuştur. 14. yüzyılda<br />

ise İslam dünyası özellikle Endülüs gibi bilim merkezleri, siyasi parçalanma<br />

ve iç kargaşalarla istikrarsız bir döneme girmiş, Endülüs’ün büyük bir bölümü<br />

Hıristiyanların eline geçmiş, hanedanlıklar arasındaki şiddetli anlaşmazlıklar<br />

ve savaşlar düşünce ve bilimde de çöküşe neden olmuştur. İslam dünyasının<br />

diğer coğrafyalarında da durum pek farklı değildir. Bilim zihniyetinde<br />

de skolastik bir döneme girilmiştir.<br />

Bu dönemde İslam dünyası artık her yönüyle bir kırılmanın eşiğindedir.<br />

İşte sosyoloji ve din sosyolojisinin kimilerine göre müjdecisi, kimilerine göre<br />

mucidi/kurucusu olma onuruna sahip İbn Haldun böylesi bir dönemin zirve<br />

ismidir. Bir dünya tarihi olan Kitabü’l–İber’ine giriş olarak yazdığı, daha<br />

sonra genişlettiği ‘Mukaddime’si de sosyolojinin ve din (İslam) sosyolojisinin<br />

ilk klasiği olma ayrıcalığını taşımaktadır.<br />

Ne yazık ki, İslam dünyasının içinde bulunduğu konum ve şartlar İbn<br />

Haldun’un ‘ilm–i ümran’ adını verdiği bu yeni bilimin gelişimini sürdürememiş,<br />

uzun yüzyıllar boyunca da ne Doğu’da ne de Batı’da takipçileri<br />

çıkmamıştır. İslam dünyası yukarıda da kısaca açıklandığı gibi düşünsel bir<br />

gerileme ve siyasi bunalım dönemine girmişti. Avrupa dünyası ise Rönesans’ın<br />

eşiğine gelmişti. Daha önce yüzyıllardan beri çok sayıda eseri<br />

çevirerek İslam dünyasının düşünce hazinelerini kullanmış, bu dünyaya göre<br />

maddi ve manevi bakımdan kendine yeterli bir yola girmiş bulunuyordu. Batı,<br />

artık Doğu’da özellikle bilim ve düşünce alanında olup bitenlerle ilgilenmiyordu.<br />

Bundan dolayı İbn Haldun ve eseri 19. yüzyıla kadar Avrupalılar için<br />

meçhul kaldı. Modern sosyoloji bir bilim olarak İbn Haldun’un Mukaddime’sinde<br />

çizilen planlardan ve hazırlanan ilkelerden habersiz olarak yeniden<br />

kuruldu.<br />

Bizde ise yaklaşık 200 yıllık bir aradan sonra İbn Haldun ve<br />

Mukaddime’si Osmanlı tarihçilerinin dikkatini çekmiş, zaman içinde önemli<br />

takipçileri olmuştur. Taşköprülüzade, Katip Çelebi, Müneccimbaşı, Naima,<br />

Pirizade M. Sahip Efendi, Ahmet Cevdet Paşa gibi birçok Osmanlı düşünürü<br />

üzerindeki etkileri bilinmektedir. Mukaddime’nin Türkçeye çevirisi, her ne<br />

kadar dünya dillerinde ilk olma özelliği taşıyorsa da ancak 1860’ta tamamlanıp<br />

yayınlanabilmiştir. Çevirmeni ve takipçisi Ahmet Cevdet Paşa’dan<br />

sonra da ciddi takipçileri olmamıştır.<br />

34

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!