13.04.2014 Views

Türkiye'de Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği

Türkiye'de Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği

Türkiye'de Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

egemen yapılar ve örgütler içinde bir anne ve eş gibi uyumlu, sessiz ve sadık olmaları beklenmiş,<br />

diğer yandan, lideri, ideolojiyi, partiyi de büyük sadakatle savunacak bir 'yoldaşlık' beklentisi buna<br />

eşlik etmiştir. Kadın hakları mücadelesinin bağımsız ve özgürlükçü içeriğinin sonunu getiren bu<br />

dönüşümler siyasal partilerin örgütlenme anlayışlarına, kadın kolları yönetimlerine ve parti ideolojilerine<br />

de yansıyarak devam etmiştir. Bu modele göre kadınlar, siyasal partiler içinde sadece yardımcı<br />

ve ikincil rollerde, cinsiyetçi içerikle şekillendirilmiş konumlara ulaşabilirler. Çok partili yaşama geçişle<br />

birlikte Türkiye'de çok şey değişmiş, ama bu model değişmemiştir. Tek parti döneminin bir<br />

mirası olan bu anlayış nedeniyle hiç bir zaman siyasal parti yönetimlerinde kadınlar söz<br />

sahibi olamamışlardır; önemli kadın politikacılar yetişmemiş ve kadın-erkek eşitliği siyasal<br />

alanda kendine politik destek bulamamıştır.<br />

Bu model, aslında bütün dünyada otoriter rejimlerinin uyguladığı bir 'devlet politikası' olmakla birlikte,<br />

zaman içinde, dinsel geleneklere uyumlu ya da muhafazakâr siyasetlerin de kendilerini çok rahat<br />

hissettikleri bir cinsiyet rejiminin temelleri haline de dönüşmüştür. Kadınların sınırlı rollerde kamusal<br />

alana kabul edildikleri, ama hiç bir zaman erkeklerle eşit koşullarda toplumsal kararlara katılmalarının<br />

gerçekleşmediği bir cinsiyet rejimidir bu. Bu modelin muhafazakâr ve dindar siyasal görüşler tarafından<br />

içtenlikle benimsenerek yaygınlaştırılması, kadınların temel insan haklarının açıkça ihlal edildiği<br />

toplumsal uygulamaları da kolay kolay karşı çıkılamaz hale getirmiştir.<br />

Öte yandan 1960'lı yıllarla birlikte Türkiye'de gelişmeye başlayan demokratik ve özgürlükçü siyasal<br />

hareketler ile kadın hakları mücadelesi arasında da mesafeli bir ilişki olagelmiştir. Kadın hakları<br />

hareketinin güçlü ve kalıcı etkiler yaratabilmesi, büyük ölçüde, bir ülkedeki özgürlükleri ve demokratik<br />

açılımları savunan siyasal hareketlerle yakınlığına ve ortak davranma alışkanlığına bağlıdır. Bu<br />

bağlamda, öncelikle, eşitlik ve özgürlük ilkelerini demokrasinin kaçınılmaz temeli olarak<br />

savunan siyasal hareketler ile kadın hakları hareketlerinin ilişkisi stratejik önem taşır. Liberal<br />

ve sol siyasal hareketler devletin demokratikleştirilmesi için savundukları politikalarla savaşa,<br />

militarizme, askeri işgallere, sınıfsal sömürüye karşı insan haklarına dayalı demokratik değerleri<br />

güçlendirirler. Kadın hakları hareketi ise aile ve kültürel/dinsel cemaatler içindeki kadın hakları<br />

ihlallerine, toplumda mevcut cinsiyet ayrımcılığına, cinsel şiddet ve istismara karşı yürütülen özgürlük<br />

mücadelelerinin aktörleridir. Güçlü bir demokrasi için bu iki farklı siyasal hareketin işbirliği<br />

içinde olması gerekir. Türkiye bu açıdan oldukça şanssız bir tarihsel süreç yaşamıştır ve halen de<br />

yaşamaktadır. Türkiye'de liberal ve sol özgürlük mücadeleleri büyük ölçüde 'devleti demokratikleştirme'<br />

sorununa odaklanmıştır. Bu bağlamda da anayasal vatandaşlık hakları ve sınıfsal/sendikal<br />

örgütlenme hakları odaklı siyaset tarzları egemen olmuştur. Sol ve liberal siyasetler, 'aile'de ve 'erkek<br />

egemenliğine dayalı kurumlar' içindeki kadınların insan hakları ihlallerini kendi 'sorun tanımı'<br />

içinde görmemektedirler. 'Demokratikleşme siyaseti' ile kadın hareketinin savunduğu 'kadın hakları'<br />

ve 'kadın-erkek eşitliği siyaseti' arasında yeterince bağ kurulmamış ve toplumun eşitlik talep eden<br />

farklı kesimlerini bir araya getiren ortak bir 'demokrasi mücadelesi' gelişmemiştir. Bu nedenle solun<br />

'kitle örgütleri'nde, işçi sendikalarında ya da kitle tabanı olan siyasal partilerde kadınların eşit katılımı<br />

hiç gerçekleşmemiştir; bu durumun da ciddi bir demokrasi sorunu olduğu genel kabul gören bir<br />

düşünce haline gelmemiştir.<br />

219

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!