13.04.2014 Views

Türkiye'de Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği

Türkiye'de Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği

Türkiye'de Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Türkiye'de eşitlik talep eden en önemli siyasi hareketler olan insan hakları hareketi, Kürt hareketi<br />

ve işçi-emekçi hakları hareketinin kadın hakları hareketine mesafeli ve soğuk bakışı ve eril siyaset<br />

yapma tarzlarını eleştirmeyen, hatta zaman zaman kendi içinde de sürdüren tutumları kadın hakları<br />

hareketini olumsuz etkilemiştir. Kadın örgütleri ile ortak çalışarak, toplumsal demokratikleşme için<br />

gerekli ittifak ve işbirliği olanaklarını geliştirme gereğini çok önemsemeyen bu siyasal hareketler ile<br />

kadın örgütlerinin arasındaki iletişimsizlikler sadece kadın-erkek eşitliğinin sağlanması açısından değil,<br />

genel olarak demokrasinin gelişimi açısından da olumsuz sonuçlar yaratmaktadır.<br />

Türkiye'de devlet kurumlarının ve parlamentoda temsil edilen siyasal partilerin kadın sorunlarına<br />

'kör' tutumları, kadın hakları hareketiyle mesafeli ve hatta zaman zaman çatışan<br />

konumları, kamu politikalarını oluşturan temel ilkeler içinde kadın-erkek eşitliğinin benimsenerek<br />

içerilmesini engellemekte; kadın sorunlarının çözümüne yönelik kamu politikalarının<br />

kısmi ve etkisiz kalmasına yol açmaktadır. Bu koşullar, kadın örgütlerinin küçük iyileştirmeler<br />

için çok büyük çaba harcamalarına ve daha da önemlisi, kadın yoksulluğunun ve kadın ticaretinin<br />

önlenmesi gibi bazı stratejik alanlarda hiç bir politika oluşturulamamasına yol açmaktadır.<br />

Türkiye'de sosyal demokrat partilerin, Avrupa ülkelerinden farklı olarak, cinsiyet eşitliği ilkesini<br />

demokrasinin vazgeçilmez ilkesi olarak kabul etmemeleri, kendi partilerinde kadınların eşit katılımını<br />

ve temsilini, kadın kollarının sivil kadın örgütleriyle yakın işbirliği yapmasını önemsemeyen, hatta zaman<br />

zaman yasaklamaya kadar giden engelleyici uygulamaları kadın örgütlerini olası müttefiklerinden<br />

birinden daha mahrum bırakmaktadır.<br />

Kadın hakları hareketi, bu olumsuz siyasal bağlamın varlığına rağmen, kadın örgütlerinin oluşturduğu<br />

sivil iletişim ağlarını geliştirerek, yarattığı işbirliği aracılığı ile güçlenerek, son yıllarda Türkiye'de<br />

sivil toplumun gücünü arttıran en önemli demokratik gelişmelerden biri olmuştur. Kadın örgütlerinin<br />

bu yayılma ve güçlenme başarısı, özellikle Türkiye'nin 'taşra'sında çok sayıda yeni kadın örgütünün<br />

ortaya çıkışının ve görünür hale gelişinin hem sonucu hem de destekleyicisidir. Bu başarı, kadın örgütlerinin<br />

çok esnek ve yatay örgütlenme becerisinin ve somut sorunları çözmeye yönelen kurumlaşmalar<br />

alanında gösterdiği çabaların bir sonucudur.<br />

Türkiye tarihinde ilk kez geleneksel kadın örgütlerinin yapıları değişmekte ve kadın örgütlerinde<br />

hızlı bir yenilenme gerçekleşmektedir. Güçlerini devletten, dinden, erkek liderden, kocalarından,<br />

elit kadınlardan, aile soyadlarından alarak kadın örgütlerinde 'güç sahibi olmaya alışmış kadın politikacı<br />

tipi' saygınlığını yitirmekte; bu tarzda örgütlenmiş geleneksel kadın örgütlerin önemi azalmaktadır.<br />

Görevlerini kermes yapma, bağış toplama, yoksul giydirme, seçim kampanyasında bildiri dağıtma gibi<br />

işlerle tanımlayan kadın örgütleri, yerlerini hızla kadın sorunlarının çözümüyle ilgilenen kadın örgütlerine<br />

bırakmaktadır.<br />

Kadın örgütleri kendi taleplerini kamuoyunda kadın hakları reformu olarak tanıtmış<br />

ve bu talepleri demokratikleşme sürecinin bileşeni olarak kabul ettirmeyi başarmıştır. Örneğin<br />

AB'ye katılım tartışmalarının bir ölçütü olarak, kadınların eşitlik ve katılım talepleri görünür<br />

246

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!