13.04.2014 Views

Türkiye'de Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği

Türkiye'de Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği

Türkiye'de Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

süreçleriyle çelişkili olarak siyasası son derece dinamiktir. 50 yıldır devam etmekte olan genişleme<br />

süreci AB'yi çok canlı kılmakta, her genişleme dalgası ve üye ile birlikte çeşitliliği ve gelişimi devam<br />

etmektedir.<br />

Bu çalışmanın konusu AB'nin kadın-erkek eşitliği politikaları üzerinedir. Kadın yurttaşların karar<br />

alma süreçlerinde yeterince yer alamamış olması, tüm dünyada olduğu gibi, AB'de de önemli bir<br />

mücadele tarihine sahiptir. Bu doğrultuda, AB kadın-erkek eşitliği mevzuatının gelişmesinde kadın<br />

hareketlerinin, kadın aktivizminin ve özellikle kadın hukukçuların rolü çok büyük olmuştur. Yasa<br />

ve yargı üzerinden dolaylı etki yoluyla son derece önemli açılımlar sağlamışlar ve eşitlik mevzuatını<br />

yönlendirmişlerdir. AB'yi kuran Roma Antlaşması (1957) ile başlayarak, esasen kadın hakları için önerilmemiş<br />

maddeleri dolaylı yoldan yorumlayarak kadın-erkek eşitliği direktiflerinin oluşturulmasına<br />

temel sağlamışlardır.<br />

Günümüzde, küreselleşme ve yeni çalışma biçimlerinin ortaya çıkması AB düzeyinde toplumsal<br />

cinsiyet eşitliği konusunun da daha çok gündemde tutulmasına yol açmaktadır. Ancak, bu ilgi aslında<br />

Roma Antlaşmasındaki süreç ile önemli paralellik göstermektedir. Temel hedef küreselleşme ile birlikte<br />

ortaya çıkan yeni ekonomik koşullara uyum sağlayarak AB'nin rekabet gücünün artırılmasıdır. Dolayısıyla<br />

kadın emeği üzerine politikalar da bundan etkilenmiştir.<br />

Bu çalışmada üzerinde durulacağı gibi, AB-Türkiye arasında kadın-erkek eşitliği politikaları ve mevzuatı<br />

açısından temel ilişki veya işbirliği, Türkiye'nin aday ilan edildiği Helsinki Zirvesi ile kurulmuştur.<br />

Adaylık sürecimizde söz konusu yasalar açısından sağlanan reform niteliğinde düzenlemelerin arkasında<br />

Türkiye'deki kadın hareketinin uzun yıllara dayanan çalışmaları ve savunuculuğu vardır. Kadınlar,<br />

AB'nin koşulluluk/bağlayıcılık niteliği taşıyan uyum süreci çerçevesinde, 'hukukun hızlandırıcı' etkisini<br />

stratejik olarak güçlü bir şekilde kullanmışlardır. Böylece kadın hareketinin 70'li yıllarda başlayarak,<br />

80'li yıllarda güçlenerek devam eden çalışmaları ve talepleri hızla yasalaşmaya başlamıştır.<br />

Bu çalışmanın amacı, Roma Antlaşması ile başlayan AB kadın erkek-eşitliği politikalarının günümüze<br />

kadar devam eden bir çerçevesini sunmaktır. 1999 yılı itibariyle aday ülke statüsüne geçmemiz<br />

ve Kopenhag siyasi kriterlerinin getirdiği yükümlülükler çerçevesinde Türkiye'de kadın-erkek eşitliği<br />

mevzuatı ve politikaları konusunda gerçekleşen değişikliklerin bir haritasını çıkarmak ve değerlendirilmesini<br />

yapmaktır. Siyasi olduğu kadar son derece teknik bir süreç olan AB'ye adaylık sürecimize,<br />

kadın-erkek eşitliği politikaları açısından bakmak ve önümüzdeki dönemde yapılması gerekenlere de<br />

ışık tutabilmektir. Amaç, AB'yi kutsallaştırmak olmadığı gibi reddetmek de değildir, çünkü bu süreç<br />

kadınlar açısından çalışma yaşamıyla sınırlı da olsa, haklar açısından önemli değişikliklere temel sağlamaktadır.<br />

304

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!