58-Soyutlama-acisindan-postmodern-edebiyat-ile-meddah-karagoz
58-Soyutlama-acisindan-postmodern-edebiyat-ile-meddah-karagoz
58-Soyutlama-acisindan-postmodern-edebiyat-ile-meddah-karagoz
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Eylem durumlarının güldürücülüğünün ötesinde Karagöz ve Ortaoyunu’nda<br />
dilden kaynaklanan güldürme tekniği de çok önemli bir yer tutmaktadır. Dilin<br />
güldürücülüğünün seyirlik oyunlarda büyük önem taşıdığına deyinen And bunu şöyle<br />
anlatmıştır:<br />
Dil, kiş<strong>ile</strong>r veya oyun <strong>ile</strong> seyirci arasında bir anlaşma aracı olmaktan çıkar,<br />
kendi başına bir bütünlük, bağımsızlık kazanır. Kiş<strong>ile</strong>r arasında çatışmada da<br />
hep aslında bir anlaşma aracı olması gereken dilin bu görevinden ayrılıp,<br />
anlaşmakta engel, bir ayak bağı olmasından çıkar. 409<br />
Karagöz ve Ortaoyununda da temel çatışma dil sayesinde ortaya çıkar.<br />
Kiş<strong>ile</strong>rin birbirlerini anlayamaması, ters anlaması, yanlış anlaması gibi özellikler<br />
tiplerin özelliklerini verdiği gibi, gülünç olanın da açığa çıkmasına olanak sağlar.<br />
<strong>Soyutlama</strong> ve soyutlaştırmayla bu noktada da karşılaşılır:<br />
(…) Hacivat’ın süslü, dolaylı; Arapça ve Farsça sözlerle yüklü özentili<br />
sözlerin halk adamı Karagöz’ce anlaşılmaması bir toplumsal yergi özelliği<br />
taşıyabilir. Bunun gibi Osmanlı koşuğunun Karagöz dilinde anlamsız bir söz<br />
yığını durumuna indirilmesinde de böyle bir yergi kokusu bulunabilir. Ancak bu<br />
sayılı durumlar dışında dil soyutlaştırılarak kendi başına, çoğu kez olaylar<br />
düzeninin dışında bir güldürücülük aracı oluyor. 410<br />
Dilin soyutlaştırılması durumunu Pekman, dönemin toplumsal koşulları<br />
doğrultusunda değerlendirmiştir:<br />
Sokakta yaşanmakta olan dil probleminin, halk tiyatrosuna güleç bir<br />
biçimde yansırken, bir yandan da toplum içinde bir arada uyum içinde yaşadığı<br />
düşünülen farklı kültürler arasında ciddi bir uyumsuzluk bulunduğuna işaret<br />
ettiğini söylemek mümkündür. Öyle ki bu uyumsuzluk ya da anlaşmazlık<br />
üzerine (bilinçsiz de olsa) kurulmuş dil, neredeyse, sahnede mantıklı bir diyalog<br />
oluşturan geleneksel söylem biçimlerini terk ederek dilin anlam üretme yetisini<br />
sorgulayan, oyun kiş<strong>ile</strong>rinin, bireysellikten soyunmuş, daha çok evrensel<br />
insanın temel özelliklerini sunab<strong>ile</strong>cekleri düzeyde soyutlaştıran ve giderek dili<br />
boş söylem üretmekten öteye gidemeyen, bu nedenle de insanları <strong>ile</strong>tişimsizliğe<br />
tutsak etmiş bir klişeler yığını olarak gören absürd tiyatroya selam<br />
göndermektedir. 411<br />
409 AND, Metin, Geleneksel Türk Tiyatrosu, Đnkılap Kitabevi, Đstanbul, 1985, s. 502<br />
410 AND, Metin, Geleneksel Türk Tiyatrosu, Đnkılap Kitabevi, Đstanbul, 1985, s. 502<br />
411 PEKMAN, Yavuz, Çağdaş Tiyatromuzda Geleneksellik, Mitos Boyut Yayınları, Đstanbul 2002,<br />
s.s. 47-48<br />
132