18.01.2015 Views

58-Soyutlama-acisindan-postmodern-edebiyat-ile-meddah-karagoz

58-Soyutlama-acisindan-postmodern-edebiyat-ile-meddah-karagoz

58-Soyutlama-acisindan-postmodern-edebiyat-ile-meddah-karagoz

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

“Belirli ve zorunlu olmayan demektir. Duyularımıza çarpan olaylar,<br />

fenomenler (görüngüler) çokluğu böyle bir tesadüfîlik içinde akıp geçerler.<br />

Soyut sanatçıların tesadüfîlikle niteledikleri obje alanı, işte bu olayların,<br />

fenomenlerin oluşturdukları tabiattır, tabiatın görünüş varlığıdır. Onlara göre<br />

görünüş evreni her ne kadar bir kausal-nexus’u (nedensel bağlantı) gösteriyorsa<br />

da oluş ve değişme boyutları için de akıp geçmesi nedeniyle tesadüfe dayanır.<br />

Ama aranan ve ulaşılmak istenen erek tesadüf değildir., tersine tesadüf dünyası<br />

ortadan kaldırıldıktan sonra aranan evrene ulaşmak mümkündür. <strong>Soyutlama</strong> için<br />

tesadüfe dayanan duyulur evren, asıl varlığa ulaşma yolunda bir engeldir.<br />

Yapılması gerekli olan şey, bu duyulur varlığın, daha doğrusu görünüşün bütün<br />

tesadüfîliğiyle beraber ortadan kaldırılmasıdır.” 41<br />

Worringer’e göre bunun yöntemi, dış dünyanın nesnelerini doğal<br />

bağlamından, varlığın sonsuz değişik görünüşlerinden çekip almak, onlarda saymaca<br />

olan her şeyden temizlemek, onları zorunlu ve değişmez kılarak mutlak değerlere<br />

yaklaştırmaktır. 42 Worringer’in bu açımlamasını Nurhan Tekerek şu biçimde<br />

pekiştirmiştir:<br />

“Worringer’in soyutlama kavramını, duyuların aldatıcılığından hareket<br />

ederek, evreni görünenin ötesindeki mutlak olanı algılama yoluyla ‘soyut<br />

olandan duyusal olana ulaşmak’ olarak açıklama eğilimine karşın, yine<br />

soyutlama bağlamında ‘Duyusal olandan Soyut olana yani öze ulaşma’ süreci<br />

olarak da değerlendirmek mümkündür. Başka bir deyişle ‘özdeşleyim’den<br />

kurtularak ‘tasavvur gücü’nü kullanmak suretiyle asıl öze ulaşma. Bu bağlamda<br />

soyutlamaya dayalı sanatta tasvirin yüzeye yaklaşması, uzaydan kurtulmuş bir<br />

biçim anlayışı diye ifade ed<strong>ile</strong>b<strong>ile</strong>cek çizg<strong>ile</strong>rle ve yüzeysel bir anlatım<br />

kullanılır.” 43<br />

Bu anlatım, her ne kadar kalın çizg<strong>ile</strong>ri ve yüzeysel bir anlatım yolunu<br />

açıklıyor görünse de aslında içinde eytişimsel derinliği de barındırmaktadır:<br />

“Mutlak olan varlık evrenin ölümsüz olan yasalılığıdır. Buna karşılık insanın<br />

duyulur bir varlık olarak görünüşler dünyasında bulduğu şey, ölümsüzlüğün<br />

karşıtı olan değişmedir, ölümlülüktür. Trajik olan da budur. Çünkü o, bu<br />

durumda itici bir kuvveti oluşturur. Ama büyük bir olgunluğa ulaşılır ulaşılmaz,<br />

trajik biçim verme dayanılmaz olur. Soyut olanın canlı gerçekçiliği içinde yeni<br />

insan, yurt özlemi, sevinç, acı, korku vs. gibi şeyleri aşar Güzel için duyulan<br />

sürekli duyumda, bu duygular arıtılır ve derinleştirilir.” 44<br />

41 TUNALI, Đsmail, Estetik Beğeni, Say Yayınları, Đstanbul, 1983, s. 117.<br />

42 WOORINGER, Wilhelm, <strong>Soyutlama</strong> ve Özdeşleyim , Çev: Đsmail TUNALI, Remzi Kitabevi,<br />

Đstanbul 1985, s. 30.<br />

43 TEKEREK Nurhan, Popüler Halk Tiyatrosu Geleneğimizden Çağdaş Oyunlarımıza<br />

Yansımalar , T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 2001, s.s. 26-27<br />

44 TUNALI, Đsmail, Estetik Beğeni , Say Yayınları, Đstanbul 1983, s. s. 255-256.<br />

11

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!