türkiye cumhuriyeti çukurova üniversitesi sosyal bilimler ... - Kütüphane
türkiye cumhuriyeti çukurova üniversitesi sosyal bilimler ... - Kütüphane
türkiye cumhuriyeti çukurova üniversitesi sosyal bilimler ... - Kütüphane
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Konunun<br />
İşlendiği Bölüm<br />
"<br />
"<br />
"<br />
"<br />
"<br />
"<br />
"<br />
33. Â∏ÂZ-I HİKÂYET<br />
(b. 770-781)<br />
34. BEHİŞT-ÂSÂ OLAN<br />
◊ADÌ¢A-İ ¡ULYÂ VÜ<br />
GÜLŞEN-İ BÌ-HEMTÂNUÑ<br />
VA~F-I ZÌBÂSI VE KÂ◊-I<br />
VÂLÂ VÜ ¢A~R-I A¡LÂNUÑ<br />
MED◊-İ RA¡NÂSIDUR Kİ<br />
MEDÂR-I ◊İKÂYET Ü<br />
MÜBDÌ-İ RİVÂYETDÜR Kİ<br />
±İKR OLINUR.<br />
(b. 782-842)<br />
35. ~IFAT-I ~UB◊ VE ¡A¢L-I<br />
NÌK-ÂRÂNUÑ ¡İLM Ü ◊İLM-İ<br />
RA¡NÂ VÜ DEVLET-İ BÌ-<br />
HEMTÂ-YILA<br />
MÜNªARASIDUR BEYÂN<br />
OLINUR<br />
(b. 843-870)<br />
36. ¡A¢L-I PÂK SEM¡-İ TÂB-<br />
NÂKİ VA~F İTDÜGİDÜR<br />
BEYÂN OLINUR. (b. 871-878)<br />
37. ¡A¢L-I PÜR-ENVÂRUÑ<br />
BA~AR-I TÂB-DÂRI<br />
TA¡RÌFİDÜR ±İKR OLINUR.<br />
(b. 879-889)<br />
38. ¡A¢L-I DİL-CÛ ŞEMM-İ<br />
»OŞ-BÛYI TA¡RÌF<br />
İTDÜGİDÜR TA◊RÌR<br />
OLINUR<br />
(b. 890-896)<br />
39. ¡A¢L-I TÂB-DÂR ±EV¢-İ<br />
ÂB-DÂRI VA~F İTDÜGİDÜR<br />
±İKR OLINUR<br />
(b. 897-903)<br />
40. ¡A¢L-I ENVÂRUÑ LEMS-İ<br />
NÂZİKTERİ TAV~ÌFİDÜR<br />
BEYÂN OLINUR<br />
(b. 904-909)<br />
132<br />
Şairin söz söyleme kudretiyle övündüğü<br />
bölümdür. Şânî kendine seslenerek halkı bu<br />
eserle aydınlatması, onlara hakikati göstermesi<br />
gerektiğini belirtir. Bu bölümde ana hikâyeye<br />
ilişkin herhangi bir olay veya duruma yer<br />
verilmemiştir.<br />
Gülşen’in insanı cezbeden birçok vasfı olduğunu<br />
ifade eden Şânî, Gülşen’in<br />
gözcülüğünü nergis, kapıcılığını benefşenin<br />
üstlendiğini söyler. Koruyuculuğu ise akıl, ilim,<br />
hilm ve devlet yerine getirir. Mekânı insan<br />
dimağı olan akıl, yol göstericilik vasfıyla<br />
vurgulanırken ilim, hayatı aydınlatan bir ışıktır.<br />
Hilm ‘edeb’ kavramıyla tanımlanır ve hilmin<br />
insanlar arasındaki fitneyi önleme özelliği<br />
belirtilir. Devlet ise ‘talih’i simgelemekte-dir. Bu<br />
dört kahramanın vasıfları övülür. Bir gece<br />
nergisi meclise gözcü koyarak münazaraya<br />
başladıkları söylenir.<br />
Aklın kendini tavsif edip yücelttiği bölümdür.<br />
Akıl, ricalü'l-gaybın men-aref sırrını akıl yoluyla<br />
anlayabileceğini belirtir. Daha sonra hünerli pek<br />
çok müridi olduğunu söyledikten sonra bu<br />
müridler hakkında açıklamalar yapar.<br />
Bu müridlerin ilki "sem'" yani işitme duyusudur.<br />
Akıl, gecenin karanlığının ona perde<br />
olamayacağını belirtir.<br />
İkinci mürid ise "basar"dır. Gözü, görme<br />
duyusunu işaret eder. Güzeli gören ve<br />
müşahede edendir.<br />
Üçüncü mürid olan "şemm"(burun, koklama)'in<br />
anlatıldığı bölümdür. Akıl, onun Ruhullah'ın<br />
kokusunu alınca misk ve anberin kokusunu hiç<br />
duymadığını, bûy-ı sabânın ona Hz. İsâ'nın<br />
nefesi gibi geldiğini, cennetin kokusunu<br />
alabildiğini ve onun makamının arş olduğunu<br />
belirtir.<br />
Dördüncü mürid ise "zevk" yani tatma<br />
duyusudur. Tasavvufta manevi hazzı ifade eder.<br />
Zevk-i ruhanî'nin ruha feyiz verdiği belirtilir.<br />
Beşinci mürid olan "lems" (dokunma) sıcak ve<br />
soğuğu algılar, kişiyi sıcağın yakıcılığından ve<br />
soğuğun donduruculu-ğundan korur. Kuru ve<br />
nemli olanın farkına varıp kuruda yaşta Hızır gibi<br />
insanın imdadına yetişir.