14.01.2013 Views

türkiye cumhuriyeti çukurova üniversitesi sosyal bilimler ... - Kütüphane

türkiye cumhuriyeti çukurova üniversitesi sosyal bilimler ... - Kütüphane

türkiye cumhuriyeti çukurova üniversitesi sosyal bilimler ... - Kütüphane

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

“Hâ mîm” âyetiyle başlayan Mu’min, Fussilet, Şûrâ, Zuhrûf, Duhân, Câsiye,<br />

Ahkâf sûreleri aynı isim altında söz konusu edilir. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki: “Her<br />

şeyin bir özü vardır. Kur'ân’ın özü ise, "Hâ mîm"lerdir. Her kim Âyet-el kürsî ve<br />

Mü'min sûresini okursa, o gün içerisinde bütün fenâlıklardan muhâfaza olunur. Cennet<br />

bahçelerinde yükselmeyi arzu eden kimse, "hâ mim"leri okusun. Her kim Mü'min<br />

sûresini (İleyhi’l-masîr)e kadar ve Âyet-el Kürsî'yi sabahleyin okursa, bu kimse bütün<br />

belâ ve musibetlerden korunur. Akşam okursa, sabaha kadar bütün fenâlıklardan<br />

muhâfaza olunur.” Hâ mîm'ler yedidir: Cehennemin kapıları da yedidir. Her hâ mîm<br />

gelip cehennemin bir kapısına durur ve; "Yâ Rab, bana inanan ve beni okuyan kişiyi bu<br />

kapıdan içeri sokma" diye yalvarır. 132 Ayrıca mutasavvıflar Kur’an’da yedi sûrede<br />

geçen “hâ mîm”i yedi nefsle ilişkilendirirler. Bu ilişkiye göre 1. hâ-mîm (Mu’min sûresi<br />

- nefs-i emmâre/tevbe) 2. hâ-mîm (Fussilet sûresi - nefs-i levvâme/verâ) 3. hâ-mîm<br />

(Şûrâ sûresi - nefs-i mülhime/zühd) 4. hâ-mîm (Zuhrûf sûresi - nefs-i mutmainne/fakr)<br />

5. hâ-mîm (Duhân sûresi - nefs-i raziyye/sabr) 6. hâ-mîm (Câsiye sûresi - nefs-i<br />

merzıyye/tevekkül) 7. hâ-mîm (Ahkâf sûresi - nefs-i sâfiyye/kâmil) şeklinde<br />

açıklanır. 133 Tasavvufta ruhsal gelişimin ilerleme aşamalarını temsil eden makamlar<br />

vardır. Nefs-i emmâre ve levvâmede bulunan kişi, bu ikisiyle sıfatlanınca, havf ve recâ<br />

adını alır. Nefs-i mülhimede bulunan kişi sıfatlanınca kabz ve bast, râziyye ve merzıyye<br />

ve mutmainnede bulunan kişide heybet ve üns adlarını alırlar. Nefs-i kâmilede bu isim<br />

celâl ve cemâl olur. Havf ve recâ mübtedîler (başlangıç durumundakiler); kabz ve bast<br />

mutavassıtlar (yolu yarılıyanlar); heybet ve üns kâmil (olgunlaşmış kişi); celâl ve cemâl<br />

halife (yeryüzünde Allah'ın temsilcisi) içindir. Bu da Hz. Muhammed veya insan-ı<br />

kâmil mertebesine erişmişler için kullanılır. 134 Aşağıdaki beyitte nefsin yedi tabakasını<br />

geçen (hâ mîm ile başlayan sûreler nefsin yedi tabakasına isnad edilir.) Hz.<br />

Muhammed’den bahsedilir. İkinci mısrada “mîm” harfi nefsin birinci tabakasıyla<br />

ilişkilendirilen “Mu’min” sûresinin ilk harfini oluşturur. Nefsin ilk tabakasında her şey<br />

muhkem (belirsiz)’dir. Mîm kelimesiyle oynayan Şânî, kitapların sonuna konan ve<br />

“temme” ifadesi olarak bilinen “son” anlamını da verir. “Yani nefsin ilk tabakasında her<br />

şey belirsiz” anlamının yanı sıra “sonunun da belirsiz olacağı” hükmüne işaret eder.<br />

Nefsin son tabakası aşıldığında ise her şey netleşir, kesinlik kazanır:<br />

132 http://www.mumsema.com/misafir-sorulari/131843-hamim-ile-baslayan-sureleri-tek-seferde-<br />

okumanin-faziletiyle-ilgili.html<br />

133 http://www.muhammedinur.com/forum/viewtopic.php?f=44&t=4679<br />

134 Ethem Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, Ağaç Kitabevi Yay., İstanbul 2009.<br />

141

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!