14.01.2013 Views

türkiye cumhuriyeti çukurova üniversitesi sosyal bilimler ... - Kütüphane

türkiye cumhuriyeti çukurova üniversitesi sosyal bilimler ... - Kütüphane

türkiye cumhuriyeti çukurova üniversitesi sosyal bilimler ... - Kütüphane

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Bu bilginin doğruladığı tek şey Kınalızâde ile Atâî’nin aynı şairden bahsettiğidir.<br />

Kınalızâde’nin bahsetmediği ise şairin gerçek adıdır. Şairin asıl adı Mehmed olabilir, bu<br />

durumda “Mehmed” isminin sehven yazılmış olabileceği sonucu çıkarılamaz.<br />

2) “Müstakim-zâde’nin Mecelletü’n-nisâb’da şairi tanıtırken “Ve lehû<br />

Gülşen-i Efkâr” ibaresini kullandığını görüyoruz. Oysaki Gülşen-i Efkâr<br />

adlı eserinde şair, kendini “İbrahim” olarak zikretmektedir. Dolayısıyla<br />

Osmanlı Müellifleri’nde şairin ismi doğru olarak kaydedilmesine rağmen<br />

Mehmet Nâil Tuman’ın, muhtemelen daha önceki tezkirelere dayanarak<br />

“Osmanlı Müellifleri’nin [şairin] ismini İbrahim diye göstermesi yanlışdır”<br />

ifadesini kullanması bizim ileri sürdüğümüz tezi doğrulamaktadır.<br />

Muhtemelen biyografik kaynaklardaki bu çelişki nedeniyle şair, sonraki<br />

nesillere yanlışlıkla “Mehmet Şânî” olarak tanıtılmıştır.”<br />

Mecelletü’n-nisab eski biyografik kaynaklar içinde şairin Gülşen-i Efkâr adlı<br />

eserinin olduğundan bahseden yegâne eserdir ve bu eserde şairin adı “Mehmed Şânî”<br />

olarak kayıtlıdır. Şairin Gülşen-i Efkâr’da kendini İbrahim diye zikrettiği ise doğru<br />

değildir. Her üç nüshada da şairin asıl adına dair herhangi bir kayıt yoktur. Zaten bu<br />

kaydın eserin hangi varağında ya da hangi beytinde olduğuna dair de dipnot<br />

düşülmemiştir. Mehmet Nâil Tuman’ın ifadesi de savunulan tezi doğrulamasının aksine<br />

bu tezi çürütmektedir.<br />

3) “Ayrıca araştırmalarımız sonucunda “Mehmet Şânî” adına kaynaklarda<br />

hiçbir esere rastlanılmadığı gibi Lârendeli Şânî adına tespit ettiğimiz<br />

eserlerin tamamının Lârendeli İbrahim Şânî’ye ait olduğu ortaya çıkmıştır.<br />

XVI. yüzyılda yaşamış Mehmet Şânî adında hiçbir şaire rastlanmamıştır.”<br />

“Mehmed Şânî” adının çeşitli biyografik kaynaklarda kayıtlı olduğundan<br />

yukarıda bahsetmiştik. Ancak sanırım bahsedilen kaynaklar şairin müellifi olduğu<br />

söylenen eserlerin kendileridir. Gülşen-i Efkâr dışında ona ait olduğu ileri sürülen<br />

eserlerin tamamında “İbrahim Şânî” adının geçtiği doğrudur. Gülşen-i Efkâr için de<br />

kütüphane kayıtlarında “İbrahim Şânî” adının kullanıldığı tarafımızdan tespit edilmiştir.<br />

Ancak Gülşen-i Efkâr’ın hiçbir nüshasında “İbrahim Şânî” kaydı yoktur. Daha önceki<br />

değerlendirmelerimizde kütüphane kayıtlarının çok da sahih olmadığını belirtmiştik. Şu<br />

durumda “İbrahim Şânî” ile Gülşen-i Efkâr şairi Şânî aynı kişi olmayabilirler. Çünkü<br />

tespit edilen eserler arasında edebî değer taşıyan ve Türkçe olan tek eser Gülşen-i<br />

Efkâr’dır. Diğerleri dinî içerikli Arapça mensur eserlerdir. Gülşen-i Efkâr dışında<br />

Türkçe olan tek eser Manzûme-i Avâmil’dir ki o da zaten Arapça dil bilgisi öğretmek<br />

5

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!