14.01.2013 Views

türkiye cumhuriyeti çukurova üniversitesi sosyal bilimler ... - Kütüphane

türkiye cumhuriyeti çukurova üniversitesi sosyal bilimler ... - Kütüphane

türkiye cumhuriyeti çukurova üniversitesi sosyal bilimler ... - Kütüphane

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Şânî, Türkçe deyimleri, pek sık olmasa da atasözlerini başarıyla kullanır.<br />

Türkçe sözcük kullanımında fiillerin, yardımcı fiillerin, ek fiillerin yoğunluğu<br />

dikkatimizi çekmiştir. Bu durum eserin tahkiyevî bir anlatıma sahip olmasıyla<br />

açıklanabilir. Beyitlerin kısa aruz kalıplarından biriyle (Fe’ilâtün / Mefâ’ilün / Fe’ilün)<br />

yazılması -gazellerlerle kıyaslandığında- kısa cümlelerin kullanımını yoğunlaştırmıştır.<br />

Cümle kısaldıkça da yüklemlerin; dolayısıyla da fiil, yardımcı fiil ve ek fiillerin sık<br />

kullanılmasını sağlamıştır. Eserde tüm sözcüklerin Arapça veya Farça tamlamalarla<br />

kurulduğu ve içinde ek fiil dışında Türkçe sözcüğün olmadığı pek çok beyit vardır.<br />

Ancak en sade beyitlerde bile bu durumun tersi bir kullanım söz konusu değildir. Tüm<br />

sözcüklerin Türkçe kökenli olduğu tek bir beyit dahi yoktur. Bu durum, eserin dinî-<br />

tasavvufî içerikli olması ve bu içeriğe sahip eserlerde kullanılan kavramların genelde<br />

Arapça ve Farsça olmasıyla açıklanabilir.<br />

Şânî, edebî sanatları ustalıkla kullanır. Sanatlı anlatımın eserin tasvir<br />

bölümlerinde yoğunlaştığı görülür. Teşbih, teşhis, istiare ve tenasüp gibi sanatlar en çok<br />

başvurduğu sanatlardır. Benzetmelerde şairin sürekli aynı benzetmeyi kullanması,<br />

tekrara düşmesine neden olur. Bu durum özellikle kahramanların kendilerini<br />

vasfederken kullandıkları “nûr, şem’ vb.” sözcüklerde karşımıza çıkar. Şairin harf<br />

benzetmelerine özel bir ilgisinin olduğu dikkatimizi çekmiştir. Ancak harflerle yapılan<br />

benzetmeler sanatçının hurufî bir şair olduğu sonucunu verecek yapıda değildir. Çünkü<br />

bu benzetmeler Hurufîlikle bağı olmayan her Divan şairinin kullandığı türdendir.<br />

Gülşen-i Efkâr’ın klâsik mesnevi tertibinde pek karşımıza çıkmayan en önemli<br />

özelliği, içinde 22 beyitlik küçük bir Lârende (Karaman) şehrengizi barındırmasıdır. Bu<br />

şehrengiz, Şânî’nin kendi memleketi olan Lârende’yle ilgili çok da ayrıntıya inmediği,<br />

cennet benzetmesi etrafında şekillendirdiği yüzeysel bir tasvirden ibarettir. Ancak<br />

Lârende Kalesi’nin o dönemdeki fizikî görünümüyle ilgili bilgilere de yer verilmiştir.<br />

Eserdeki tasvirlerle ilgili dikkatimizi çeken en önemli husus ise iç mekân<br />

tasvirlerine yer verilmeyişidir. Saraydan, köşkten bahsedilmesine rağmen bu mekânların<br />

iç görünümüyle ilgili detaylara girilmez. Sadece o mekânların dış görünümü ve bu<br />

görünümün bağ ve bahçeden yola çıkılarak çiçeklerle, kevserle süslenen bir cennet<br />

benzetmesi etrafında şekillendiği görülür. Gerçek mekân (Larende) ve kurgu ya da<br />

hayalî diyebileceğimiz hikâyenin geçtiği mekânların anlatımında da üslûp bakımından<br />

farklılıklar ortaya çıkar. Gerçek mekânda ayrıntılara fazla değinilmezken, hikâyenin<br />

geçtiği mekânlarda ayrıntılar ve sanatsal anlatım hissedilir derecede artar. Divan şiirinde<br />

174

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!