--KAPAK ARAÞTIRMA kopya 1 - Kültür ve Turizm Bakanlığı
--KAPAK ARAÞTIRMA kopya 1 - Kültür ve Turizm Bakanlığı
--KAPAK ARAÞTIRMA kopya 1 - Kültür ve Turizm Bakanlığı
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Olba 2003 araştırmasının temel konularından biri de akropolis üzerindeki anıtsal<br />
yapıdır. Başlangıçta, sahip olduğu mimarî plâstiğin gösterdiği özellikler nedeniyle Roma<br />
Dönemine ait bir anıt mezar olabileceği tahmininde bulunduğumuz yapı 11, 2002 <strong>ve</strong><br />
2003 çalışma dönemlerinde daha yakından incelemeye alındı. Söz konusu yapının akropolis<br />
üzerindeki ayrıcalıklı konumu, görkem <strong>ve</strong> anıtsallığının yanı sıra, tarihsel <strong>ve</strong> siyasal<br />
nedenlerle de bir tapınak olması gerektiği tarafımdan 2002 dönemi çalışmaları<br />
sonrasında önerildi 12. Bunun yerel tanrı <strong>ve</strong>ya tanrıçalara ya da Roma imparatorluk kültüne<br />
adanmış bir anıtsal yapı olabileceği düşünülmektedir.<br />
2003 araştırma döneminde anıtla ile ilgili daha somut <strong>ve</strong> ayrıntılı bilgilere ulaşılması<br />
amaçlandı. Bunun için, yapı <strong>ve</strong> çevresinde ot temizliği yapılarak işe başlandı. Olba’nın<br />
kayalık, makilik, dikenli bitki örtüsü, bu çabayı oldukça çetin hâle getirdi. Ancak,<br />
sonuç olarak, yapının mimarî etüdünün bir ölçüde yapılabilmesini olanaklı kılan bir ortam<br />
sağlanabildi (Çizim: 8).<br />
Önceki yıllarda ana kayanın oluşturduğu <strong>ve</strong> kısmen şekil <strong>ve</strong>rilmiş bir podyum<br />
üzerinden yükselen prostylos plânlı bir tapınak ile karşı karşıya olduğumuzu; anıtın yıkıntılar<br />
arasında görülen mimarî plâstik elemanları nedeniyle Roma İmparatorluk Dönemine<br />
ait olduğunu bilmekteydik.<br />
2003 çalışmaları, yapının bundan ibaret olmadığını, ana kaya boyunca doğudan<br />
batıya doğru uzanan birimlere sahip olduğunu ya da birkaç yapıdan oluşan mimarî grubun<br />
bir parçası olduğunu gösterdi. Yapıya ait olan ancak in situ konumları dışında duran<br />
mimarî bloklar, buranın daha sonraki aşamada başka amaçlarla da kullanılmış olabileceğini<br />
gösterdi. Hemen yakındaki bir şarap teknesi, tarımsal üretime yönelik etkinliklerin<br />
yapıldığını düşündürmektedir. Mimarî çizimlerinin oluşturulmaya başlaması ile<br />
hakkında çok daha fazla bilgi sahibi olabileceğimize inandığımız bu yapıda gelecek yıllarda<br />
da çalışmalarımız sürecek.<br />
Olba’da yaptığımız uzun çevre yürüyüşleri sırasında Şeytanderesi Vadisi içinde,<br />
akarsu yatağından yaklaşık 10 m. yükseklikte, vadinin batı yamacında, kayaya oyulmuş<br />
oda <strong>ve</strong> girintilerden oluşan görkemli bir mekân <strong>ve</strong> nişler dizisine rastlandı. Buraya<br />
ulaşımı sağlayan kaya basamaklarına ait izler de saptandı (Resim: 7).<br />
Bir kubbe örtüsü biçiminde kayaya oyularak oluşturulan <strong>ve</strong> doğuya açık geniş girinti<br />
ya da bir tür avluyu sınırlayan çeşitli boyutlarda dörtgen nişler bulunmaktadır. Yine<br />
buradaki yuvarlak bir girişten (çapı: 1.75-1.80 m.) üzeri kayaya oyulmuş bir diğer mekân<br />
olan küresel biçimli odaya ulaşılmaktadır. İçeride, girişe göre sol tarafta kayanın biçimlendirilmesiyle<br />
oluşturulan bir dikit ya da altar yer almaktadır. Vadiye bakan taraftan<br />
bu mekâna ulaşan kayaya oyulmuş basamaklar da bulunmaktadır. Yuvarlak girişin yanında,<br />
büyük, dikdörtgen bir girinti yer almaktadır. Bunların tam karşısında da genişliği<br />
2.20 m.yi bulan kemerli bir diğer niş vardır.<br />
Bu kaya anıtının yerel inanışlarla ilgili olarak bölgede tapınılan tanrı <strong>ve</strong> tanrıçalara<br />
adanmış bir kült yeri olduğunu düşünmekteyiz. Bu görüşümüz, Dağlık Kilikia’da<br />
benzeri kaya anıtlarının daha önce de saptanmış olmasıyla doğrulanmaktadır 13.<br />
Kaya mezarlarının, sunaklarının <strong>ve</strong> kaya çanaklarının biçimlendirilmesinin Anadolu’da<br />
Demir Çağı uygarlıklarına özgü olduğu öne sürülmekte; bunun örneklerinin<br />
Urartu, Phryg ülkelerinde bulunduğu, ayrıca aynı geleneğin Lykia’da da sürdürüldüğü<br />
belirtilmektedir 14. Kilikia’da da ister kültürel etkileşim sonucu olsun, ister insanoğlunda-<br />
11 Erten 2003 (a), 188, 196, Res. 13.<br />
12 Erten 2004 (a), 57, 65-66, Res. 4-5.<br />
13 Bu konuda beni uyaran <strong>ve</strong> bilgilendiren Prof. Dr. Sera Durugönül’e teşekkürlerimi sunarım. Durugönül 1998, 111; ayrıca,<br />
Anazarbos’ta kent <strong>ve</strong> çevresinde yaygın tapınım gören Zeus Olybris <strong>ve</strong> Aphrodite Kasalitis kültüne ayrıldığı düşünülen<br />
kaya düzenlemeleri saptanmaktadır: Sayar 2000, 237 <strong>ve</strong> Sayar 2002, 113-115 ; Anadolu’daki kaya mimarlığı<br />
örnekleri konusunda, Urartu- Phryg-Lykia-Kilikia bağlamında kapsamlı bir değerlendirme çalışması yapan N. Çevik,<br />
Kilikia’da anıtsal açık hava tapınaklarının bulunmadığını öne sürmekte; ancak farklı kültlere yönelik kaya alanlarının<br />
gözlemlendiğini belirtmektedir: Çevik 2003, 240-241.<br />
14 Işık 1989, 15 vd. ; Işık 1995, 110-123. Bu konudaki farklı bir bakış açısı <strong>ve</strong> ayrıntılı değerlendirme için bkz. Çevik 2003,<br />
213-250.<br />
14