07.01.2013 Views

--KAPAK ARAÞTIRMA kopya 1 - Kültür ve Turizm Bakanlığı

--KAPAK ARAÞTIRMA kopya 1 - Kültür ve Turizm Bakanlığı

--KAPAK ARAÞTIRMA kopya 1 - Kültür ve Turizm Bakanlığı

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

dir. Özellikle Hindistan’ı ellerinde tutan Seleukos’lar fillerden en çok yararlanan İskender<br />

sonrası krallık olduğundan, kraliyet arması olarak fili seçmişlerdir. Karasis Dağı’ndaki<br />

kulelerden birinin kapısının üzerinde bulunan fil kabartması sayesinde, kalenin<br />

Seleukos Krallığı tarafından yaptırıldığını öğrenmekteyiz. Aynı sur kulesine güç sembolü<br />

olarak işlenmiş bir kalkan <strong>ve</strong> bir Herakles lobutu kabartması da dikkati çekmektedir<br />

(Resim: 2).<br />

Dağın zir<strong>ve</strong>si denizden 1052 m. yükseklikte olup bu kesimde dikkati çeken en<br />

önemli yapı üç katlı buğday silosu yapısıdır. 2003 yılında yukarı kalede yapılan belgeleme<br />

çalışmalarının en önemli bölümünü, uzunluğu 60 m.den fazla olan bu silo yapısının<br />

1:50 ölçeğinde plânının çıkarılması <strong>ve</strong> elde edilen <strong>ve</strong>rilerin bilgisayar ortamına aktarılması<br />

oluşturdu.<br />

Karasis Dağı’nda 2003 yılında yapılan çalışmalar sırasında, aşağı kalenin batı<br />

<strong>ve</strong> doğusunda iki giriş kapısı bulunduğu ortaya çıkarılmıştır. Bir diğer giriş kapısı da yukarı<br />

kalede saptanmıştır. Ayrıca aşağı <strong>ve</strong> yukarı kaleyi birbirine bağlayan bir rampa belirlenmiştir.<br />

Bu rampanın doğusundaki yamaçta, oraya yukarıdan yuvarlanmış olduğu<br />

anlaşılan yuvarlak bir sunak görüldü. Üzerindeki dört köşe çukurlaştırılmış alan, yazıt<br />

yazdırılmak üzere hazırlanmış olmakla beraber, buradaki yazıtın tamamen silinmiş olduğu<br />

görülmektedir. Karasis Dağı üzerindeki yapıların çatılarında korinthos kiremiti olarak<br />

bilinen çatı kiremitlerinin kullanıldığı anlaşılmıştır.<br />

Yapıların taşlarının uzaklardaki taş ocaklarından değil, dağı oluşturan kayaların<br />

kesilmesiyle elde edildiği anlaşılmıştır. Yukarı kalede taş ocağı olarak kullanılan kesimlerin<br />

içlerine, oturma mekânlarının inşa edilmiş olduğu görülmektedir. Bu mekânların<br />

ortasında büyük bir salon <strong>ve</strong> bir koridora açılan aydınlatma pencereleri bulunmaktadır.<br />

Tüm bunlar, Karasis Dağı tepesindeki garnizonun komutanının, bu mekânlarda ikâmet<br />

ettiği izlenimini <strong>ve</strong>rmektedir. Bu mekânların ayrıntılı olarak belgelenmesi <strong>ve</strong> plânlarının<br />

çıkarılması 2004 yılı çalışma programında öngörülmektedir.<br />

Yapıların duvarlarındaki blokların üzerindeki taşçı ustası işaretleri, yapım aşamasında<br />

hangi yöntemlerin kullanıldığının belirlenmesi bakımından büyük önem taşımaktadır<br />

(Resim: 3). Bu işaretler çalışmalarımız içinde özel bir yer tutmakta <strong>ve</strong> Anadolu’daki<br />

diğer Hellenistik Devir yapılarındakilerle karşılaştırılarak ayrıntılı olarak çalışılmaktadır.<br />

Hem yukarı <strong>ve</strong> hem aşağı kaledeki sayıları bir düzineye ulaşan <strong>ve</strong> herbirinin çapı<br />

yaklaşık 10 m. olan su sarnıçları <strong>ve</strong> yukarıda değinilen silo yapısı, tüm tesisin bazen<br />

yıllarca sürebilen kuşatmalara dayanabilmek amacıyla başta su <strong>ve</strong> ekmek olmak üzere<br />

her türlü gereksinim düşünülerek inşa edilmiş olduğunu göstermektedir. Bu çalışmaların<br />

yanı sıra yapıların taşlarının analiz edilmesi amacıyla petrografik incelemeler <strong>ve</strong><br />

Hellenistik Devirdeki bitki örtüsü ile bugünkü bitki örtüsünün niteliğinin karşılaştırılabilmesi<br />

için botanik araştırmalara devam edilmektedir.<br />

Karasis Kalesi, M.Ö. 3. yüzyıl başlarında Anadolu’ya doğru genişlemeye başlayan<br />

<strong>ve</strong> başkenti bugünkü Antakya olan Seleukos İmparatorluğu’nun kuruluş aşamasında<br />

yapılmaya başlandığını tahmin ettiğimiz bir askerî tesis niteliğindedir. Seleukoslar<br />

öncesi döneme, bir başka deyişle yapımı Persler devrine kadar geri giden bir yapı kalıntısını<br />

henüz saptayamadık. Yapıların niteliği <strong>ve</strong> dağdaki arazi yapısına uydurularak<br />

inşa edilmeleri göz önüne alındığında, burasının askerî lojistik <strong>ve</strong> maddî yönden değerli<br />

bazı malzemeleri saklamak <strong>ve</strong> bunları ele geçirilmek üzere dağı kuşatarak fethetmeye<br />

kalkışacaklara uzun süre direnebilmek amacıyla yaptırıldığı izlenimi edinilmektedir.<br />

Belki de burası Strabo’nun (XIV, 5, 10) Kilikya’da Diadokhlar’dan Antigonos Monoftalmos’un<br />

hazinesinin saklandığı kale olarak değindiği Kyinda idi.<br />

Diodoros, Kyinda’dan birçok kez bahsetmektedir. 18. kitabında Diodoros, Eumenes’in<br />

M.Ö. 318 yılında Kyinda’da korunan hazineyi yağmaladığına değinir (Diodoros<br />

XVIII 62.2). 19. kitabında ise Diodoros, Antigonos Monophtalmos’un Mezopotamya<br />

bölgesinden Kilikya’ya geldiği M.Ö. 316 yılının kasım ayında, ordusu Mallos şehri yakınlarında<br />

ovada kışlarken, Kyinda’dan 10. 000 Talent getirttiğinden bahsetmektedir<br />

220

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!