16.11.2012 Views

uluslararası kurban sempozyumu

uluslararası kurban sempozyumu

uluslararası kurban sempozyumu

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

154<br />

ULUSLARARASI KURBAN SEMPOZYUMU<br />

dinin olmadığı modern topluma doğru ilerlemeci<br />

bir tarih anlayışından yola çıkıldığında,<br />

<strong>kurban</strong>la ilgili o bildik çözümlemeler sökün<br />

eder. Kan, şiddet, vahşet gibi ilkel toplumlarla<br />

özdeşleştirilen pek çok unsur ve imge,<br />

‘<strong>kurban</strong>’a eşlik etmeye başlar. Diğer taraftan<br />

psikanalitik yaklaşım, her ibadette bilinçaltı<br />

bir dürtü arar. Şöyle bir sonuca varır bu<br />

yaklaşım: Salt dini bir amaç söz konusu olamaz,<br />

dini gibi görünen uygulamaların arka<br />

plânında mutlaka bir dürtü vardır, o hâlde<br />

dini davranışların amacı ve kökeni sekülerdir,<br />

der bu yaklaşıma sahip olanlar. Aslında Freud<br />

ve takipçilerinin, <strong>kurban</strong>la ödip kompleksi<br />

arasında kurdukları bağlantıyla söylemeye çalıştıkları<br />

da bu değil mi?<br />

Kurbanla ilgili böyle bir yaklaşım var da, diğer<br />

ibadetlerle ilgili daha isabetli bir yaklaşımı<br />

var mı sosyal bilimlerin? Ne yazık ki bu soruyu,<br />

“evet” diye cevaplamak mümkün değil.<br />

Kurbanla ilgili olarak klâsik oryantalist tezin<br />

şiddetle özdeşleştirilen doğu imgesini devreye<br />

sokar sosyal bilimciler. İslâmla ilgili diğer<br />

bedensel pratikleri (özellikle örtü) ise daha<br />

ziyade belirli sosyal hareketlerin ve siyasi hedeflerin<br />

sembolü olarak yorumlama eğiliminde<br />

olagelmişlerdir. Bu pratikler, onlara göre,<br />

olsa olsa grup çıkarlarının ve siyasi farklılıkların<br />

ifade araçlarıdır. Tüm dünyada yükselen<br />

İslâm’ı, Arap milliyetçiliğini, fanatik İslâmi<br />

hareketleri, en hafifinden Avrupa kimliğine<br />

entegre olmayan Müslüman kültürleri sembolize<br />

eden araçlar.<br />

Türkiye’de bu sembolleştirmeye, Cumhuriyetin<br />

kuruluş dönemi reflekslerinden beslenen<br />

laik-şeriatçı kutuplaşması, şehirleşmeyle<br />

birlikte artan merkez-çevre gerilimi, seçkin ve<br />

ayrıcalıklı olduğuna inanan şehirleşmiş kesimin<br />

‘hayat tarzı’ kaygısı da eklenince, cemaatle<br />

namazın ‘toplu namaz’ ifadesinde açığa<br />

çıkan bir protesto eylemi olarak algılandığı,<br />

kendi durumunu açıklamak zorunda bırakılan<br />

başörtülü kadınlar iffetten bahsedince,<br />

“Vay sen bize ahlaksız mı diyorsun?” diye itiraz<br />

edildiği bir vasat oluştu.<br />

Kimlik gözlüğü sadece sosyal bilimleri değil,<br />

medya ve magazin dilini de etkisi altına aldığı<br />

için, dinin zorunlu ibadetlerini yerine getiren<br />

Müslümanlar, belli bir siyasal hareketin sözcüsü<br />

olarak görülmekle kalmayıp seküler kültürün<br />

hakimiyeti altında dindar olmak yeterince<br />

zor değilmiş gibi, başkalarının hayat tarzını<br />

tehdit eden değilse bile yargılayan kimseler olarak<br />

görülmeye başlandılar. Bu vasat içinde bir<br />

taraftan <strong>kurban</strong> derisi paylaşımı, laik-şeriatçı<br />

tartışmasına tercüme ediliyor. Diğer taraftan<br />

Türkiye’deki laik elit, <strong>kurban</strong> vesilesiyle hem<br />

‘gerici din’ yargısını pekiştirme yoluna gidiyor,<br />

hem de “modernize edilmiş din” talebini<br />

dillendirme imkânı buluyor. Çünkü <strong>kurban</strong><br />

gibi ‘geri ve ilkel’ bir uygulama modern ve AB<br />

eşiğindeki Türkiye için yakışıksız ve yersiz bir<br />

durum bu seçkinlerin gözünde.<br />

Oysa diğer pek çok dinde olduğu gibi,<br />

İslâm’da da bedensel pratikler (bu sosyolojik<br />

ifadenin dini terminolojideki karşılığı ameldir<br />

ki bunlar belli tarzda giyinme, belli şeylerden<br />

sakınma, tekrarlanan ibadetler vb. şeylerdir)<br />

dışa doğru bir iddia değil, içe doğru bir ikna<br />

ve eğitim sürecinin göstergesidir. Meselâ namazın,<br />

kötü olan şeylerden uzaklaştıracağını<br />

bildiren bir ayet vardır Kur’an’da. Bu, namaz<br />

kılan kimselerin kılmayanları kötülükle itham<br />

edeceği şeklinde yorumlanamayacağı gibi,<br />

namaz kılan herkesin yüzde yüz iyi olduğu<br />

anlamına da gelmez. Beklenen odur ki, kişi<br />

namaz kılmayı -her zaman huşu ve ihlas içinde<br />

kılamasa bile- disiplinli bir şekilde sürdürürse,<br />

bu ibadet (bedensel pratik) onda namaz<br />

kılmayla ilgili içsel arzuyu doğuracak, aynı<br />

zamanda onun kişiliğini de olumlu yönde etkileyecektir.<br />

Yunus’un “Bir kez gönül yıktın<br />

ise bu kıldığın namaz değil” derken kastettiği<br />

de, namaz kılmanın insanın karakter yapısında<br />

olumlu bir değişime yol açması gerektiği<br />

hususudur.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!