05.11.2012 Views

turkish phonology and morphology (türkçe ses ve b‹ç‹mb‹lg‹s‹)

turkish phonology and morphology (türkçe ses ve b‹ç‹mb‹lg‹s‹)

turkish phonology and morphology (türkçe ses ve b‹ç‹mb‹lg‹s‹)

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Turkish Ali<strong>ve</strong><br />

Read the article by Can Dündar, <strong>and</strong> do the following<br />

tasks:<br />

a. How does the writer feel about language change?<br />

What particular word formation process is he reacting<br />

to? Why? b. Identify the word formation process/es used<br />

to create the underlined words.<br />

“<br />

“Bir Hot-Chocolate Lütfen ...!”<br />

Geçen hafta Kenan Pafla, bir sahil e¤lencesi s›ras›nda<br />

anlat›lan bir Laz f›kras›na pek gülmüfl. F›kray› ço¤unuz<br />

duymuflsunuzdur: Temel’le Dursun ‹ngiltere’ye<br />

gitmifller. Ac›k›nca bir hamburgerciye dal›p, menüye<br />

göz atm›fllar. Sosisli s<strong>and</strong>viç anlam›na gelen “Hot dog”<br />

yaz›s›n› görünce “Bu da ne ola ki” diye sözlüklerine<br />

davranm›fllar. Temel, “Hot dog, ‘K›zg›n köpek’<br />

demekmifl. Yiyelim bakal›m. Tatm›fl oluruz” demifl. Az<br />

sonra ikisinin de sosisli s<strong>and</strong>viçleri gelmifl. Temel önüne<br />

gelen parçaya bir göz att›ktan sonra Dursun’un kula¤›na<br />

e¤ilip sormufl; “Ula Dursun, sana neresi geldi köpe¤in<br />

...?”<br />

Bu türden bir nahofl hadise için ‹ngiltere’lere gitmeye<br />

gerek kalmad›¤›n› ben geçen hafta Türkiye’de<br />

yaflad›¤›m ilginç bir macerada anlad›m. Belki<br />

inanmayacaks›n›z ama anlatacaklar›m›n tümü bir gün<br />

içinde bafl›ma geldi.<br />

K›sa bir tatile niyetlenip, Antalya’ya bilet ald›m <strong>ve</strong><br />

havaalan›na gittim. Havaalan›nda Türk Hava Yollar›,<br />

son birkaç ayd›r art›k mutad hale getirdi¤i üzere rötar<br />

yapt›. Ve cümbür cemaat beklemeye koyulduk.<br />

Havaalan›n›n “cafe”sinde beklerken, yan masada<br />

yetiflkin bir adam, yurt d›fl›nda e¤itim gördü¤ünü tahmin<br />

etti¤im gençten bir k›zla dertlefliyordu. Rötardan<br />

yak›nd›klar›n› duyunca kulak misafiri oldum. Adam<br />

“THY son dönemde o kadar çok rötar yap›yor ki, ad›na<br />

Tehirli Hava Yollar› demek daha do¤ru olur” dedi.<br />

Yan›ndaki k›z bofl gözlerle bak›p, “tehir ne demek” diye<br />

sordu. fiafl›rd› adam... Sonra kendince en kestirme yolu<br />

seçip, aynen flöyle dedi: “Tehir iflte can›m... yani delay...<br />

delay...”. “Haaa” diye güldü k›z, “tehir”in ‹ngilizce<br />

karfl›l›¤›n› duyunca... Çok da de¤il, bir kuflak önce<br />

babas›n›n konufltu¤u dille iletiflim kurabilmek için taa<br />

Atlas Okyanusu’nu dolafl›p gelmesi gerekmiflti. Ama bu<br />

durumu hiç yad›rgamad›lar. Ben, sinir oldum. “Delay...<br />

Unit 6 - Word-Formation Proces<strong>ses</strong><br />

93<br />

delay...” diye söylenerek “cafe”ye do¤ru yürüdüm <strong>ve</strong><br />

servis yapan kara ya¤›z delikanl›ya “Bir sütlü kakoa<br />

lütfen” dedim. Ayn› bofl bak›fl <strong>ve</strong> o feci soru: “Hot<br />

chocolate m›?” Nutkum tutuldu. Yutkunup “e<strong>ve</strong>t”<br />

diyebildim. Adam “hot chocolate”›m› <strong>ve</strong>rdi. Ayak üstü<br />

bir Atlas Okyanusu turu da ben yapm›fl oldum. Sessizce<br />

gidip masama oturdum.<br />

Bitmedi. Antalya’ya gidince arkadafllarla sahilde bir<br />

“restaurant”a oturup, ö¤le yeme¤i için beklemeye<br />

koyulduk. Pos b›y›kl› bir garson az sonra tepemizde<br />

belirdi. Ben sipariflleri <strong>ve</strong>rdim. Sonunda da “‹ki tane de<br />

patates k›zartmas›” dedim. Gelen soruyu art›k herhalde<br />

tahmin ediyorsunuzdur: “Pomme-frite... yani... diy<br />

mi...?”. Bu kez bütün bunlar›n bir kamera flakas›<br />

oldu¤una kesinkes hükmettim <strong>ve</strong> arkadafllar›ma hangi<br />

kameraya gülümsemem gerekti¤ini sordum. ‹natla<br />

reddettiler. Galiba hepsi gerçekti.<br />

Kald›¤›m›z otelin resepsiyonunda ‹s<strong>ve</strong>çli bir genç k›z<br />

görevliydi. Pek fleker görünümlüydü, ama küçük bir<br />

kusuru vard›: Türkçe bilmiyordu. Biz üç dilde “patates<br />

k›zartmas›” demeyi ö¤rendi¤imiz halde küçük han›m<br />

çal›flt›¤› ülkenin dilinde bir “merhaba” demeyi<br />

ö¤renmeye bile üflenmiflti. Kendi memleketimizde bir<br />

odaya yerleflebilmek için ‹ngilizce meram anlatmak<br />

zorunda kald›k. Otelin havuzunda gün boyu<br />

katl<strong>and</strong>›¤›m›z Almanca “animasyonlar” da günün mana<br />

<strong>ve</strong> ehemniyetine uygun düfltü.<br />

Bir sömürge topra¤›nda tatil yapt›¤›m› hissettim bir an...<br />

Kap›y› bacay› kilitleyip, odama çekildim <strong>ve</strong> kitap<br />

okumaya koyuldum. Ece Ayhan’›n “Yort Savul”u vard›<br />

yan›mda... ‹lk çevirdi¤im sayfada aynen flöyle diyordu:<br />

“Aç›l Do¤u aç›l! Do¤u aç›ls›n, Do¤u aç›lacak elbette.<br />

Ama yeni bir Kadenizli der ki, hem yeni ayana, hem<br />

yeni divanilere; Do¤u’ya do¤ru fazla giden, co¤rafya<br />

yüzünden, Bat›’ya düfler. Tersi de geçerlidir bunun...”<br />

Yani...? Fazla Bat›’ya gidersen, geri Do¤u’ya düflersin...<br />

“Do¤ululuk”, Bat›’n›n dilini kendi dilin sanmakt›r. A¤z›n›<br />

aç›p, Bat›’ya hayran hayran bakarken, dilini yutars›n...<br />

Ya da alemin dili seni yutar... Çünkü oralarda sana<br />

“köpe¤in hep ayn› yeri gelir...” Yerken dilini ›s›r›r, dilsiz<br />

kal›rs›n...<br />

Aktüel, 27 Temmuz 1995<br />

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!