You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Ekoloji ve Feminizm<br />
birlikte sorgulama talebi, feminizmin kadın sorununu sadece erk<br />
meselesi olarak değil bir iktidar meselesi olarak çözümleme ihtiyacından<br />
doğmuştur. Eğer feminizmin arzusu erkek patron yerine<br />
kadın patron yaratmak değilse o zaman bu mücadele zaten<br />
kendiliğinden genişlemeli, yeşerip büyümelidir. Ekoloji ve kadın<br />
meselesine dair söz söyleme cesaretine sahip bir feminizm böylece<br />
sadece ataerkiye değil, yaşamın bütün alanlarında ortaya çıkan<br />
iktidar nüvelerine karşı mücadelede olduğunu gösterecektir.<br />
Ayşe’nin de bahsettiği gibi sisteme karşı mücadelenin bir parçası<br />
olacaktır.<br />
Aslında feminizmin başlangıcından bu yana şöyle bir karşı<br />
çıkışı oldu: “Bir gün devrim olacak değil, hayır, şimdi, şu anda değişim,”<br />
denildi. Birçok tabunun karşısına koyduğu yaşamsalın ve<br />
gündeliğin savunusu diğer hareketlerden çok büyük bir ayrışmaya<br />
sebep oldu. Bu noktada feminizm ekoloji mücadelesiyle ciddi<br />
bir benzerlik içinde çünkü ekoloji mücadelesi ileriye atılacak bir<br />
talepler bütünü değildir ve tıpkı feminist mücadele gibi bugün,<br />
şimdi yaşamları dönüştürmeyi içinde barındıran bir tavır ve söyleme<br />
sahiptir.<br />
Kızılca’nın da bahsettiği gibi ekoloji de, feminizm de yaşamsalı<br />
savunuyor olmasından dolayı liberal söylemlerin yükselmesine<br />
sebebiyet verebilme tehlikesine her zaman sahip. Türkiye’de<br />
birey vurgusunun aşırı yükseltildiği “Bir yaşam tarzı olarak feminizm,”<br />
veya “Bir yaşam tarzı olarak ekoloji,” söylemleri çok yaygın.<br />
Bu söylemler ise kendilerini daha çok fon döngüleriyle işleyen<br />
sivil toplum kuruluşlarında belirginleştiriyor. Kendisini çevreci,<br />
barışçıl yaşam savunucuları olarak lanse eden ve mücadeleyi sistem<br />
için zararsız alanlara kanalize eden bu tarz sivil toplum kuruluşları<br />
ile ilişki kurmayın diye isimlerini de vermek istiyorum.<br />
Greenpeace, World Wildlife Fund-WWF (Dünya Vahşi Yaşam<br />
Fonu), Tema gibi liberal gruplara gitmeyin, onlarla ilişkilenmeyin<br />
ya da imza da vermeyin. Liberal kanadın söylemlerine biraz örnek<br />
vereyim, belki daha iyi anlatabilirim: “Sevgilime iyi davranırsam<br />
sistem değişir,” ya da “Geri dönüşüm kutularını kullanalım ki her<br />
çöp, bir ağaç olsun,” veya “Bankamatikte ekolojik seçeneğini tıklayalım,<br />
kağıtlar israf olmasın,” veya “Nükleer enerji olmasın ama<br />
yenilenebilir enerji olsun, HES olsun,” gibi aslında sistemi hiçbir<br />
şekilde sorgulamayan ama küçük dokunuşlarla yaşamımızda sanki<br />
çok büyük değişimler yaratıyormuş hissi yaratan, kapitalizmin<br />
de çok sevdiği alanları yeniden üreten bir yaklaşımla karşı karşıyayız.<br />
Ayşe: Belki de burada çevreci olmakla ekolojist olmak arasındaki<br />
farklılığa da vurgu yapmak gerekiyor. Onlara liberal ekolojist diye-<br />
bilir miyiz? Bence diyemeyiz. Çevreci diyebiliriz sanki.<br />
Seyda: Peki, onlar kendilerini nasıl tanımlıyorlar, ekolojist mi,<br />
çevreci mi diyorlar?<br />
Mine: Bu bahsettiğim grupların metinlerinde ekoloji de geçiyor<br />
ama daha çok “çevre mücadelesi” diyorlar. Bu farklılığı başka bir<br />
tartışmada biraz daha açabiliriz ama bilmeyen arkadaşlar vardır<br />
diye çok kısaca bahsedeyim. Çevrecilik, insanın kendini merkeze<br />
konumlandırarak, doğayla ilişkisini kendisi ve çevresi olarak tanımlaması<br />
ve mücadeleyi de bu insan merkezli bakış açısı temelinde<br />
yürütmesidir. Bu şekilde dünyadaki her türlü habitusun, suyun,<br />
taşın, toprağın kendisi için veya kendi etrafında var olabileceğini<br />
düşünen insan, zarar verdiği oranda da merkezileşerek yok<br />
ediciliğini perçinler. Elbette tüm bu yıkıcılığa karşın ‘iyi’ bir şeyler<br />
de yapmak gerekir. Bu iyi şeyler, az önce bahsettiğim gibi kendi<br />
vicdanımızı rahatlatmak için kapitalizmin çok sevdiği ekolojik<br />
bankamatiği ‘tercih’ ederek doğa için iyi bir şey yaptığını düşünen<br />
bir aklın vicdanına kadar gidebiliyor. Ekolojist ise, bir yandan yaşamsal<br />
barikatlar koyarken bir yandan da bu politik mücadeleyi<br />
bütünlüklü ve sistemin karşısında olacak şekilde belirleyendir.<br />
Ekoloji ve feminizm dediğimizde kitabi bilginin dışında,<br />
pratik olarak kafamızda nasıl bir şey oluşuyor? Ekoloji mücadelesi<br />
içerisindeki platformlarda ya da eylemlerde birçok feminist<br />
kadın arkadaşı görüyorum ama bu, feminist hareket ile ekolojik<br />
hareket arasında örgütlü bir dayanışma ilişkisinin var olduğu anlamına<br />
gelmiyor. Çünkü eylemlerde bir araya gelip, sonra birbirlerine<br />
yabancı insanlar olarak birbirimizin varlığından bihaber,<br />
kendi yaşamlarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Oysa<br />
yaşamsal bir ortaklık yaratma ve bunun için mücadele etme ihtiyacımız<br />
var. Peki, bu nasıl bir yaşamsal ortaklık? Hepimiz aynı<br />
evde ortak ilkelerle yaşayalım demek değil.<br />
Belki yaşamsal derken neyi kastediyorum bundan da bahsetmem<br />
gerekiyor. Bu zamana kadar bazen daha içerden, bireysel<br />
tavırlar oldu bunlar. Örneğin, doğayla insan arasındaki ilişkiyi<br />
sorgularken kendi tüketim alışkanlıklarımızın ve ilişkilerimizin<br />
doğaya verdiği zararları görüp, dünyadaki su kaynaklarının<br />
yarısından fazlasını yöneten Coca-Cola’yı boykot etmek ya da<br />
Türkiye’deki HES’lerin yapımında çok büyük rol oynayan şirketleri<br />
deşifre ederek tavır almak gibi. Ben hayatımda ekoloji mücadelesine<br />
dair ilkesel bir şey yapıyorum. Bu öyle büyük bir devrime<br />
yol açacak bir şey değil ama yaşamımın bir parçası olacak bir tavır,<br />
duruştur. Kendimi dönüştürmemdir esasında. Bu sorgulama aslında<br />
bize sadece x ya da z markasını kullanmamayı değil bütün<br />
tüketim ilişkilerimizi ve alışkanlıklarımızı sorgulama imkanı sun-<br />
204 205