12.03.2013 Views

10EP2Te

10EP2Te

10EP2Te

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Antimilitarizm ve Feminizm<br />

olabilecek bir pozisyon olmadığını düşünüyorum. Kadın mücadelesi<br />

antimilitarist bir mücadele olmuştur bence çünkü silahlı<br />

şiddet içermemiştir ya da silah karşıtı olmuştur. Seni döven, tecavüz<br />

eden bir erkeği dövmek de bir şiddettir ama silahlı değildir,<br />

antimilitarist diye de değerlendirilebilir bu anlamda.<br />

Güneş: Silah da kullanabilir ama bunun sınırı ne ki?<br />

Ayşe Gül: Öldürmenin eğitimini almak, bunun için örgütlenmek<br />

ayrı bir şey. Bu konular tabii ki hiç kolay konular değil. İnsanların<br />

neden gerilla olmayı, şiddet uygulamayı, şiddet uygulayan örgütlenmelere<br />

girmeyi seçtiklerini anlamaya çalışmamız gerekiyor zaten,<br />

bununla ne tür farklı mücadele yöntemleri geliştirilebilirizi<br />

tartışmak bence aynı şey değil. Anlama çabasıyla kendimizi konumlandırma<br />

veya genel bir siyaset tartışmasını yürütmek bence<br />

üst üste binmemesi gereken pozisyonlar. Muhakkak ki orayı anlamamız<br />

gerekiyor ve muhakkak ki oradaki asimetriyi görmemiz ve<br />

askerileşmiş siyasi bir devlet kültürü içerisinde yaşamış olduğumuzu<br />

analiz etmiş olmamız gerekiyor. Ben kendi adıma bütün kariyerimi<br />

ulus-devlet içindeki militarist ilişkileri anlamaya adadım,<br />

Kürt örgütlenmesinin ya da başka muhalif örgütlenmelerin nasıl<br />

militarist olduğunu anlamaya değil. Ama bunların da anlaşılması<br />

gerektiğini düşünüyorum. Militarist kültürü sorgulamadığımız<br />

zaman bence militarizm tartışmasında da çok eksik kalıyoruz.<br />

Aynı zamanda farklı kesimlerden kadınlar olarak hayatlarımızın<br />

nasıl militarize edildiğini anlamakta da eksik kalıyoruz.<br />

Büşra: Benim de gönlüm bundan yana. Keşke gerçekten böyle bir<br />

dünya tasavvur edebilsek ama bana pür bir şiddet karşıtlığı gerçekçi<br />

gelmiyor, sadece bundan bahsediyorum.<br />

Begüm: Demin “Feminist hareket antimilitarist olmuştur,” dedin<br />

ya…<br />

Ayşe Gül: Şiddeti bir yöntem olarak kullanmamıştır, insan öldürmemiştir<br />

dedim.<br />

Begüm: O zaman antimilitarist olmuyor ama…<br />

Ayşe Gül: Doğru, onu şiddet karşıtlığı üzerinden söyledim. İllâ ki<br />

antimilitarist olmadı feminist hareket.<br />

Begüm: Nilgün’ün feminist hareketin sınırlarının daralmasına<br />

ilişkin söyledikleri bence çok önemli. Gerçekten benim son dönemde<br />

en kıymetli bulduğum eylemlerden biri İstanbul Feminist<br />

Kolektif’in katliamdan sonra Roboski’ye gitmesiydi ve orada<br />

şunun söylenmesiydi: “Biz feministiz ama sadece kadın meselesi<br />

üzerinden siyaset üretmiyoruz.” Tam da böylece o daralan sınırlar<br />

açıldı. Bu sadece “Senin acına ortak oluyorum,” demek değildir,<br />

“Sen orada öldürülüyorken ben burada olamıyorum,” demenin bir<br />

ifadesidir ve bu yüzden benim için uzun zamandan beri gördü-<br />

ğüm en etkileyici feminist eylemlerden bir tanesi oldu.<br />

Özlem’in de söylediği gibi Ucube’de takılıp, kaldığımız nokta,<br />

Kürdistan’da bir savaş olurken biz burada savaşı başka biçimde<br />

yaşıyoruz ve bu nedenle eylemlerimiz ve dilimiz birbirinden çok<br />

farklılaşıyor. Peki, biz Batıda savaşı yaşayanlar, hatta bunu fark<br />

edemeyenler ne yapacağız? Tepkilerden biri “Sessiz kaldım, hiçbir<br />

şey yapamadım,” diye kendini kamçılamak olabiliyor. Oysa<br />

savaşı yaşadığımız yere getirebiliriz. Bununla anlatmak istediğim<br />

biz de Batı’da savaşalım demek değil. Bu bulunduğumuz yerde,<br />

bulunduğumuz alan içerisinde savaşı nasıl durdurabileceğimizle,<br />

nereyi hedefleyip, nerede politika üreteceğimizle ilgili bir soru.<br />

Bu önemli bir çıkış noktası olabilir, savaşı bulunduğun yere nasıl<br />

getireceksin ve orada nasıl durduracaksın? İlla oraya gidip, onu<br />

yaşamak zorunda değiliz ya da illa kendimizi kırbaçlamak zorunda<br />

değiliz.<br />

Bir de eylemliliği sadece sokak eylemliliği olarak algılamak<br />

hepimizin sıkıştığı noktalardan bir tanesi, başka bir şekilde sivil<br />

itaatsizliği nasıl geliştirebiliriz, nerelerde üretebiliriz? Verginin<br />

orduya gitmesini reddetmek de bir yöntem olabilir ama bugüne<br />

kadar bunu hiç yapmadık. Ucube içinde olduğu gibi diğer örgütlerde<br />

de başka bir eylem formunu nasıl üretebiliriz sorusunun<br />

tartışıldığını biliyoruz.<br />

Esen: Büşra ve Çiğdem vicdani ret açıklamalarının bir ortaklık yaratabileceğini<br />

ve aslında herhangi bir vicdani reddin antimilitarist<br />

olmadığının söylenmesinin buyurgan bir tavra dönüştüğünü ve<br />

vicdani reddini açıklayan birinin eylemini “Bu antimilitaristtir ya<br />

da değildir,” diye tanımlamaya çalışmanın kendisinin problemli<br />

olduğunu söylediler.<br />

Begüm: Elbette kim otorite ki neyin antimilitarist olup olmadığını<br />

diğerine vaaz etsin? Ama şöyle de bir sorun var; biz vicdani ret<br />

dediğimiz zaman bir eylem biçiminden bahsediyoruz. Toplumsal<br />

hareketler üzerinden vicdani ret hareketine baktığımızda bir<br />

eylem biçiminin harekete dönüşmüş olduğunu görüyoruz. Sonra<br />

da kendi içinde “Sen antimilitarist misin? “Sen İslami retçisin,”<br />

diyerek parçalanan bir hareket var. Evet, kimsenin diğerinin şahsi<br />

açıklamasını eleştirme hakkı yok zaten. “Ben bir anneyim ve<br />

annelik vasfını yüklenerek vicdani reddimi açıklıyorum,” diyen<br />

kişiye biz gidip de “Bir dakika biz bunca zaman mücadele ettik,<br />

sen anneliği yeniden üretiyorsun ve o kurumu tekrar meşrulaştırıyorsun,”<br />

dememeliyiz.<br />

Esen: Ben bu konuda Begüm gibi düşünmüyorum. Bulunulan<br />

politik pozisyonun ifade ediliyor olunmasının sürekli bir “öğretme”<br />

ve “otorite” olarak tanımlanmasını çok problemli buluyorum.<br />

182 183

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!