12.03.2013 Views

10EP2Te

10EP2Te

10EP2Te

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Feminist Ütopyalar ve Politika<br />

Nilgün: Ben dışarıda kimse olmadığını düşünüyorum. Ama dışarıdakiyle<br />

ilişkiyi esas olarak içerdekilerin belirlediğini düşünüyorum.<br />

O yüzden dışarıda kimse yok. Mesela ben hep içinde<br />

bulunduğum feminist ortamların da dışında kalamayacağımı bilerek<br />

biraz dışında, kıyısında kalmaya gayret ediyorum. Çünkü o<br />

ortamlar seni tarif ediyor, ne yapman gerektiğini söylüyor, onun<br />

dışına çıktığında bu sefer yapmak istediklerinle değil, niye öyle<br />

olduğuyla çok fazla uğraşıyorsun. Dolayısıyla bence dışarıda kalmak<br />

diye bir şey yok.<br />

Aksu: Niye dışarıda kalmak istiyorsun? Niye zamanın kıyısında<br />

duruyorsun?<br />

Nilgün: Ben de herkes kadar belirlenmiş biriyim ve ben de herkes<br />

kadar uyumlu olmaya hazır biriyim ama uyumlu olmak istemiyorum.<br />

Çok mümkün çünkü uyumlu hale gelmek, hâlbuki ben<br />

bunun bünyeme zararlı bir şey olduğunu düşünüyorum. Herkesin<br />

bünyesine zarar vereceğini düşünüyorum. Aidiyet politikaları, aidiyetin<br />

kendisi…<br />

Aksu: Dışsallık bünyeden mi kaynaklanıyor yani?<br />

Nilgün: Bünyeden (Gülüyor); bünyeme zarar veriyor. Aslında<br />

herkes için böyle olduğunu düşünüyorum ama tabii ne kadar<br />

çok dahil olursak hayat o kadar kolaylaşıyor, fakat çoğumuz biraz<br />

zoru seçmiş bireyleriz. Ben o aidiyet meselesinin son derece<br />

tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Ütopyaların bir başka yanı da<br />

budur. Senin de söylediğin gibi yine ait olmayı önerir ve üstelik<br />

cümbür cemaat aynı şeyleri yaşamayı önerir. Cumhuriyetin önerdiği<br />

budur, Kürt hareketinin son dönemde kadınlar için önerdiği<br />

budur. Bir değil, on yol vardır ama on birinci yol için boğuşmak<br />

durumunda kalınır. “On birinci yol vardır,” demek için bile boğuşmak<br />

zorunda kalırız dolayısıyla herkes içerdedir. Nasıl dışarı<br />

çıkarız sorusunda da kafam çok karışık. Dışarıda kalmanın da çok<br />

mümkün olmadığını düşünüyorum ben.<br />

Aksu: Bence çok kritik bir şey söyledin, onun üstüne düşünmek<br />

isterim. Bünye meselesi… Ne var ki bünyede dahil olmak istemediğin<br />

fikrini sağlıyor?<br />

Nilgün: Bünyede bence şu var: Ya dahil olursun, ya dahil olursun<br />

var. Zaten dahilsin ama dışında durmak -o kendi inandığımız şey<br />

de olsa, diyelim ki sosyalizm, diyelim ki anarşizm ya da feminizm-<br />

da politik bir mücadele vermek diye düşünüyorum ben. Ama herkes<br />

için de bir şey söylemenin dahil olmak kadar sorunlu olduğunu<br />

düşünüyorum bir yandan da. O yüzden karşı-ütopyalara daha<br />

yakın hissediyorum. Aslında daha yakın değil bas baya öyle bir<br />

yerde duruyorum. Ama ne yaparız da çıkarız o hayattan? Ne sosyalizmin<br />

ne de diğerlerinin çözüm olmadığını düşünüyorum.<br />

Yasemin: Mülksüzler’de mesela Anarres gezegeninde yaşayan<br />

anarşist bir toplum var ve dediğim gibi burası çok kurak ve sürekli<br />

çalışılması gereken bir yer. Üretimi ve dağıtımı sağlayan bir merkez<br />

var ama onun dışında da hiçbir iktidar yok. Ancak kitapta şöyle<br />

diyor: “İnsanların kendi zevki ve dostlarının saygısı var sadece.”<br />

Ama o dostlarının saygısı meselesi bir de bu kadar çok çalışmayı<br />

gerektiren bir toplumda insanlar için çok büyük bir baskı unsuru<br />

bir yandan. Anarşizmde bile toplum içinde bir şey yapmama hakkın<br />

yoktur. Ya da yapmadığın zaman dışlanabilirsin, bu yüzden<br />

korkunç bir baskı hissediyorsun üzerinde. Burada bile böyle mi<br />

yaşayacağız?<br />

Aksu: Benim ütopya meselesine mesafelenmemin nedenlerinden<br />

bir tanesi kendi kişisel deneyimim. Biz darbeden sonra, sol örgütlerde<br />

olmuş insanlardan bazıları olarak Ankara’da (burada da vardı)<br />

birtakım ekolojik, yeşil hareketten de çok etkilenerek komün<br />

benzeri deneyimler oluşturmuştuk. Ben hayatımda en ağır baskı<br />

duygusunu orada hissettim. O baskı çünkü o kadar yakından<br />

gelen bir baskı ki direnemiyorsun. Devletinkiyle uğraşmak daha<br />

kolay demiyorum ama daha bildiğim bir şey.<br />

Yasemin: O daha somut ve karşına alabildiğin bir şey, yanı başından<br />

gelmiyor.<br />

Nilgün: Bir de daha duygusuz bir şey devletle uğraşmak.<br />

Aksu: Komünlerde sana ahlaki bir baskı kuruyorlar. Feminist harekette<br />

de öyle: iyi bir feminist nasıl bir şeydir? Korkunç bir şey<br />

bu. Bir feminist ne yapar, ne yapmaz...<br />

Nükhet: Ben de Aksu’nun söylediği,‘dışarıda birisi var mı’ meselesiyle<br />

ütopya meselesi arasındaki ilişkinin nasıl kurulacağına dair<br />

bir şeyler söyleyeceğim. 1970’lerde (1975-76 civarında) feminist<br />

antropoloji ilk ortaya çıktığı zaman feministler “Gerçekten geçmişte<br />

anaerkil bir dönem yaşanmamış,” dediler. Gayle Rubin gibi<br />

kadınlar diyorlar ki “Ama bizim kafamızda kalsın, ütopya olarak<br />

işleriz belki.” Ben ütopya okumaktan hiç hoşlanmayan bir insan<br />

olarak, ütopya bende Yasemin’in de çok güzel olarak anlattığı gibi<br />

kapalı bir dünyadan ziyade uçuk bir fikir olarak kalmıştı. Peki,<br />

bunun dışarısıyla alakası nedir? Dışarısı nedir? Bence dışarısı var<br />

ama biz onu tanımıyoruz. Tanınma meselesi Aksu’nun dediği gibi<br />

sadece bir yönetim meselesi değil. Tanıma aynı zamanda dışarıda<br />

olanın dışarıda olduğunu tanıma meselesi olabilir ve onu anlamak<br />

zorunda da değilsin. Eski bir tabirle söylemek istiyorum çünkü laf<br />

hoşuma gidiyor: Kabili kıyas değil yani incommensurable. Başkalarının<br />

acısı mesela, benim için kabili kıyas değil, değil mi? Dolayısıyla<br />

eğer bana dışarısı yok dersen bu çok orta sınıf, çok beyaz,<br />

çok kapalı gelir. Anlatabiliyor muyum? Tabii ki dışarısı var. Biz<br />

518 519

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!