Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Anayasa Tartışmaları<br />
AKP de son yaptığı anayasa değişikliğinde 8 aynı yöntemi kullandı.<br />
Biliyorsunuz düşmanlar birbirlerine benzerler, birbirlerinden<br />
öğrenirler, AKP’nin de demokrasisi düşman bildikleri kesimlerinki<br />
kadar.<br />
Biz bu Anayasa’nın anti-demokratik yapılış yöntemine karşılık<br />
toplumun tüm kesimlerini temsil eden anayasa meclisi kurulmasını<br />
önerdik. TBMM anayasa yapmasın çünkü biz bu meclisin<br />
üyeleri olan milletvekillerine anayasa yapacağını bilerek oy<br />
vermedik. Ayrıca bu mecliste %50 kadın kotası olmasını önerdik.<br />
Mevcut erkeklerin yerine, aynı perspektifte olanların kadın olmaları<br />
fark etmese de en azından bizi demokratik algıya doğru ilerleteceğini<br />
düşünüyoruz.<br />
Şimdiye kadarki anayasaların hepsi devleti, devletin güvenlik<br />
paranoyasını merkeze alan metinler. Biz devleti, milleti, aileyi<br />
değil; bireyi, doğayı, canlı ve cansız varlıkları temel alan, devletin<br />
bireyin hak ve özgürlüklerini garanti eden, eşitliğini ve refahını<br />
sağlamakla yükümlü olan, doğayı canlı ve cansız varlıkları korumakla<br />
görevlendiren, ayrımcılığı yasaklayan, mevcut eşitsizlikleri<br />
gidermek için pozitif önlemleri zorunlu gören bir anayasa istiyoruz<br />
dedik.<br />
1982 Anayasası’nın başlangıç hükmünde, anayasanın Türk<br />
Milleti’nin olduğu ve egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milleti’ne<br />
ait olduğu yönünde bir ibare yer alır. Biz ise vatandaşlığın millet<br />
ile bağını kopararak bunun yerine anayasal vatandaşlığın gelmesini<br />
önerdik.<br />
Anayasa Kadın Platformu gibi maddelere öneri yapmak yerine<br />
anayasanın bütününe yönelik genel eleştiri ve öneriler yapmayı<br />
tercih ettik çünkü mevcut Anayasa’nın sistematiğinin korunmasını<br />
doğru bulmadık. Bizce anayasa, daha az maddeli, daha geniş<br />
çerçeve çizen, düzenlemeleri kanuna bırakan bir belge olmalı.<br />
Çünkü anayasayı değiştirmek çok zor... Anayasayı değiştirmek<br />
için AKP gibi meclisi işgal eden bir iktidar olmanız, o sayıyı sağlamanız<br />
lazım. Oysa kanunları değiştirmek daha kolay.<br />
Bunun yanı sıra vatandaşlara ve sivil toplum örgütlerine temsil<br />
ettikleri kesimle ilgili yasa teklifi verebilme, anayasaya aykırılık<br />
başvurusunda bulunma, davalarda taraf olabilme hakkı (mesela<br />
kadın cinayetleri davasında) tanınmasını önerdik.<br />
Sivil toplum olarak en çok muzdarip olduğumuz konulardan<br />
8 AKP hükümeti Anayasa’nın 26 Maddesi’nde değişiklik öngören anayasa paketinin<br />
TBMM ve Cumhurbaşkanı tarafından referanduma sunulmasını onaylandıktan<br />
sonra, 12.09.2010 tarihinde referandum yapıldı. Referandum sonucunda %57.88<br />
evet ve %42.12 hayır oyu ile anayasa değişiklikleri kabul edildi.<br />
(http://www.ysk. gov.tr/ysk/docs/2010Referandum/KesinSonuc/Sonuc.pdf)<br />
biri olan vergi ve sigorta yükünden kurtarılmayı talep ettik. Bunları<br />
detaylandırmayacağım ama daha detaylı okumak isteyenlere<br />
sunumu gönderirim. Anayasa Kadın Platformu’nun önerilerinin<br />
hemen hemen hepsini koruduk, başlangıç metni önerilerimiz hemen<br />
hemen aynı. Farklı olarak, ekolojik bir perspektifi benimsedik<br />
çünkü Ekoloji Platformu’nun da metninden yararlanma şansımız<br />
oldu. Tasarımızın bir diğer farklılığı laiklik perspektifimizin<br />
mevcut laiklik perspektifiyle aynı olmaması. Mevcut laiklik perspektifi<br />
din üzerinden tanımlanıyor, dine bir yaklaşıyor, bir geri<br />
çekiliyor ve bu tanıma göre neyin laik olduğunu anlayamıyoruz.<br />
Biz ise şöyle tanımladık: Herkesin din ve vicdan hürriyetinin bir<br />
başkasınınkine engel olmayacak şekilde garanti altına alınması.<br />
Bu da aslında “Daha farklı nasıl formüle ederiz?” diye çok<br />
düşündüğümüz bir şey oldu: Toplumun kaderi ve geleceği hakkındaki<br />
kararların bizzat topluma ait olmasını, anayasada düzenlenmesini<br />
istiyoruz, ama bunu formülize etmekte zorlandık. Mesela<br />
HES’ler: Rize’de bir HES kuruluyor, oranın yerelindeki halka<br />
danışmadan, onların nasıl bir hayat istediği sorulmadan merkezi<br />
idare karar veriyor, “Ben şurada HES kuracağım,” diyor. Kürtler<br />
meselesinde de yine, merkezi idare diyor ki “Ben karar vereceğim.”<br />
Bunu biz topluma kendi kaderini tayin etme hakkı diye düşündük<br />
ama nasıl formüle edeceğimizi bilemediğimiz için temenni olarak<br />
yazdık. Daha doğrusu tartıştık ama bir netliğe ulaşamadık.<br />
Temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması meselesinde<br />
Anayasa Kadın Platformu’ndan farklı olarak, “Anayasa’ya vicdani<br />
ret, eğitim, sağlık ve asgari geçim haklarına, eşit ücret düzenlemesine<br />
açıkça yer verilmeli ve bunlar güvence altına alınmalı, zorunlu<br />
askerlik kaldırılmalı, kamu çalışanlarının toplu sözleşmeli, grevli<br />
ve sendikal hakları tanınmalıdır,” dedik. Mesela şunu önerdik: Bu<br />
bir AİHM kararıdır. Başkaları için şok edici ve rahatsız edici dahi<br />
olsa düşüncelerin açıklanmasının ifade özgürlüğü kapsamında<br />
ele alınması gerekir. Fakat nefret suçu işlenmek, ırk, renk, cinsiyetten<br />
dolayı tehdit etmek, hedef göstermek ve aşağılama ifade<br />
etmek ve bir nüfus grubuna karşı toplumda tahrik yaratılmasını<br />
engellemek için özgürlükler sınırlandırılabilir. Biz de Anayasa Kadın<br />
Platformu ile aynı şekilde genel ahlak, milli güvenlik gibi nedenlerle<br />
temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmamasına vurgu<br />
yaptık.<br />
Bunun dışında, “Savaşlar, canlı cansız doğanın, insanın,<br />
sosyal hayatın düşmanıdır; doğal ve sosyal tüm sistemlere telafisi<br />
mümkün olmayan zararlar veren, insan eliyle yaratılmış felaketler<br />
olarak görülmeli ve önlenmelidir,” maddesi barış/savaş meselesini<br />
nereden algıladığımızı anlatıyor. Ayrıca yine Ekolojik Anayasa<br />
422 423