12.03.2013 Views

10EP2Te

10EP2Te

10EP2Te

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Feminizme Farklı Yaklaşımlar ve Üçüncü Dalga<br />

60’lar ve 70’ler kadın hareketinden farklılıklaşarak ortaya çıkmıştır<br />

diyebiliriz. Kabaca baktığımızda, Birinci Dalga’da kadınların<br />

erkeklerle vatandaşlık üzerine eşitlik taleplerini görüyoruz. İkinci<br />

Dalga’da kadınların farklılıklarla birlikte eşitlik taleplerini görüyoruz.<br />

“Peki, Üçüncü Dalga’ya baktığımızda ne görüyoruz?” sorusuna<br />

cevap bulmaya çalıştığımızda hakikaten farklı vurguların<br />

öne çıktığını görüyoruz. Mesela öznellik vurgusu öne çıkıyor; ama<br />

kadınların öznelliğinden ziyade (bu daha çok İkinci Dalga’nın tartışmasıdır)<br />

bireysel ya da grupsal temelde tanımlanan öznelliklerden<br />

bahsediliyor. Sonra çeşitliliklerden ve “kızların gücünden”<br />

bahsediliyor.<br />

Üçüncü Dalga’nın getirdikleri…<br />

Feminist hareketi dönemselleştirmek için az önce benim de kullandığım<br />

dalga metaforunu ilk kez Kristeva, Batı Avrupa’daki<br />

kadın hareketini anlamlandırmak için kullanmıştır. Oradaki temel<br />

argüman artık kadın hareketinin hak taleplerinde ya da aktivizm<br />

içerisinde yapıp ettiklerinde ulus-devlet sınırlarının ötesine<br />

geçmesidir. Önce Avrupa genelinde, sonra da Avrupa’yı aşkın<br />

bir şekilde taleplerde bulunması… Daha sonra bunun Kuzey<br />

Amerika’daki ve Anglo-Amerikan dünyasındaki yansımalarına<br />

bakıyoruz. Üçüncü Dalga feminist hareketin örgütlenme biçimine,<br />

taleplerine baktığımızda, postkolonyal çalışmaları da içeren<br />

bir bölük pörçüklük olduğunu görürüz.<br />

Üçüncü Dalga’nın, İkinci Dalga feminist harekete yönelttiği<br />

ve çözüme kavuşturduğu en önemli eleştiri “beyaz kadın” deneyimini<br />

temel alıyor olması ve diğer kadınların deneyimlerini görmüyor<br />

olmasıdır. Bu anlamda, “Feminist hareket kazanımlarını<br />

Anglo-Amerikan ve Batı Avrupa dünyasında belirli bir sınıftan<br />

ve belirli bir etnisiteden kadınların hakimiyeti altında ve onların<br />

hâkimiyeti üzerinden, yeri geldiğinde belki diğer kadınların taleplerini<br />

dışlaması üzerinden edinmiştir,” şeklinde bir argümanı<br />

vardır. Dolayısıyla, artık İkinci Dalga’daki gibi evrensel, tektip bir<br />

kadınlıktan bahsedilmiyor. Bu Üçüncü Dalga’nın bir sorunuyla,<br />

en başta söylediğim amorf yapısıyla da alakalı. Tanımlamakta da<br />

zorlandığımız, postmodern çağda, postmodern argümanlara çok<br />

da uyan bir yapı bu…<br />

Diğer bir mesele İkinci Dalga’yla arasındaki fark ve bağlantının<br />

-amorf yapısına da uygun bir şekilde- nasıl kurulduğunun<br />

genelleştirilememesi. Mesela İkinci Dalga’yı belirli bir sınıftan<br />

ve etnisiteden olan “beyaz kadın”ın taleplerini gündeme getirdiği<br />

için eleştirmiştir; öte yandan, İkinci Dalga’nın Kuzey Amerika<br />

deneyimine baktığımızda, siyah bir kadın olan bell hooks’u görürüz.<br />

bell hooks “Biz erkeklerden farklıyız ama kendi içimizde<br />

de farklıyız,” meselesini İkinci Dalga içerisinde gündeme getiren<br />

bir düşünür ve aktivist. Benzer şekilde, postkolonyal çalışmaları<br />

yapanların da ağırlıklı olarak Kuzey Amerika’dan olduğunu görüyoruz.<br />

Örneğin, Gayatri Spivak eğitimini burada alıyor, yaşamını,<br />

düşünce dünyasını, aktivizmini oradaki pratikler üzerinden şekillendiriyor.<br />

Üçüncü Dalga’yı anlamaya çalışırken aklımızı kurcalayan<br />

üçüncü bir mesele de yapı analizinin geri plana atılmasını gündeme<br />

getiriyor olması. Bu parçalılık, teker teker öznellikler, gündelik<br />

hayatta karşılaşılan deneyimlere bağlı olarak binlerce parçaya<br />

ayrılabilen bireysel deneyimler aslında yapının gündelik hayat<br />

içerisinden doğru, parçalılık içerisinden, işlediğini görünmez kılıyor.<br />

Genel yapının analizini ve eleştirisini, buna bağlı olarak bu<br />

yapıya karşı bütünsel bir muhalefet stratejisi geliştirmeyi de arka<br />

plâna atıyormuş gibi görünüyor…<br />

Böyle üç adet meselemiz var; ama tekrarlıyorum Üçüncü<br />

Dalga’nın kızkardeşlik yerine öznesi sadece kadınlar olmayan bir<br />

hak hareketine alan açtığı için olumlu tarafı da var. Sırf olumsuzlamıyorum.<br />

Sadece bu karmaşıklığı anlatmaya çalışıyorum. İkinci<br />

Dalga’da böyle bağlantılar ve dertler yok, kızkardeşlik vurgusu ve<br />

kadının özneliği ön plânda. Üçüncü Dalga Feminizm’in ise öznesinin<br />

sadece kadın olmamasının bir sonucu olarak antimilitarist,<br />

ekolojist gruplarla bağlantısını görüyoruz. Ama bu hareketlerle<br />

birlikte muhalefeti örmeye çalışırken bir yandan da bütünsel bir<br />

muhalefetin mümkün olmadığı ya da sürekli sekteye uğradığı bir<br />

durum söz konusu.<br />

Yanı sıra, Üçüncü Dalga’yı anlayabilmek için ortaya çıktığı<br />

zamana ve ortama bakmanın önemli olduğunu düşünüyorum.<br />

Feminist hareketi İkinci Dalga’dan çıkartıp Üçüncü Dalga’ya sokan<br />

değişim bütün ülkelerdeki neoliberal geçişlerdir. Öte yandan<br />

muhafazakârlığın yükselişi ilginç bir şekilde neoliberal yapılanmayla<br />

paralel olarak gidiyor; Kuzey Amerika, Batı Avrupa ve<br />

Türkiye örneklerine baktığımızda bunu rahatlıkla görebiliriz.<br />

Üçüncüsü, ilk ikisi ile de bağlantılı olan Susan Faludi’nin,<br />

“geri tepme” (backlash) olarak kavramsallaştırdığı, Amerika’da<br />

1970’lerde Üçüncü Dalga’nın da ortaya çıkışıyla beraber İkinci<br />

Dalga’nın ve kazanımlarının görünmez hale gelmesidir. Bu kazanımlarının<br />

tersi yönünde politika oluşturma gereğinin bizzat<br />

politikacılar, karar alıcılar tarafından dile getirilmesi, medyada<br />

feminizm algısının gittikçe olumsuzlaşmasıdır. “Geri tepme” aynı<br />

zamanda Kuzey Amerika’da ve Batı Avrupa’daki feminist hareket<br />

336 337

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!