12.03.2013 Views

10EP2Te

10EP2Te

10EP2Te

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Radikal Feminizm<br />

olan insanlardı. Şu anda Sosyalist Feminist Kolektif’in (SFK)<br />

dergisi Feminist Politika’da sürekli Christine Delphy’e atıf yapılsa<br />

da, kırk sene önce kadın-erkek eşitsizliğini ve sömürüsünü<br />

Christine Delphy tarzı bir maddeci tahlil ile açıklamayı kesinlikle<br />

kabul etmiyorlardı. Maddeci tahlil, onların tanımıyla olsa olsa sınıf<br />

sömürüsünü açıklayabilirdi, erkeklerin kadınları sömürmesi<br />

ise kesinlikle maddi değildir, olsa olsa duygusaldır, cinseldir vs…<br />

Kadınların da işçi sınıfı gibi ortak mağduriyetleri ve bundan kaynaklı<br />

ortak çıkarları olduğunu görmek istemiyorlardı. Özellikle<br />

de işçi sınıfı da dahil olmak üzere bütün erkeklerin bu eşitsizlikten<br />

yararlandıklarını katiyen görmek istemiyorlardı.<br />

Handan’ın dediği gibi şu anda işçi sınıfı politikaların çok<br />

zayıfladığı ve dünya genelinde de hiç egemen olmadığı için artık<br />

Feminist Politika’da Christine Delphy’den geçilmiyor. SFK’da<br />

Christine Delphy’nin Baş Düşman kitabı eğitim kitabı gibi kullanılıyor.<br />

Ayşe: Ne güzel.<br />

Stella: Evet, tabii ki ne güzel.<br />

Ayşe: Sosyalist Feminizm Türkiye’de çok görüş değiştirdi.<br />

Görüşleri çok hareket etti. Ben en son “Kapitalist patriarka mı?”<br />

yoksa “Patriarkal kapitalizm mi?” denmeli tartışmasında bıraktım.<br />

Daha önce hiç patriarka lafı yoktu. Bu da olağan bir şey çünkü<br />

anarşist feministsen de, sosyalist feministsen de eğer başka bir<br />

dönüşümü, devrimi ön koşul olarak görüyorsan bu bütün politikanı<br />

etkiliyor. Sosyalist feminist arkadaşlardan bazıları der ki:<br />

“Radikaller olmasa Türkiye’de feminist politika olmaz.” Çünkü<br />

hakikaten birilerinin bağımsız, sadece kadın meselesi üzerine<br />

düşünmesi lazım.<br />

Radikal feministler olarak tarihimiz öyle tatlı bir tarih değildi,<br />

o dönem Türkiye’de radikal olmak (burada hatırlayan arkadaşlar<br />

vardır) zordu, çok da gençtik. Bu bizi beceriksiz kılıyordu.<br />

Gençsen ve dışlanırsan hakikaten birbirine bağlanırsın ve bir çete<br />

ruhu gelişir. Toplantılardan gözün dolarak ayrılır, birbirine sığınırsın.<br />

Handan: Ben ağlamadım.<br />

Ayşe: Ben gençliğimde bir iki toplantıda ağladım valla. Böyle şeyler<br />

yaşadık, bunu tatlı bir süreç gibi anlamayın, hiç öyle değildi.<br />

Ne zaman ki Üçüncü Dalga geldi, yorgan gitti, kavga bitti, o zaman<br />

biz sosyalistlerden dayanışma gördük.<br />

Demokrasicilik kadınlara karşıdır<br />

Türkiye siyasetinde de “kalabalıklar istiyorsa iyidir” ya da “istiyor-<br />

san iyidir” gibi bir durum var. Kalabalıkların doğrusunun karşısına<br />

da sadece “Ben öyle düşünüyorum,” diyerek çıkmak sorunlu.<br />

Kalabalıkların doğrusunu kabul etmemenin alternatifi “Sen öyle<br />

düşünüyorsun, ben böyle düşünüyorum, o zaman ayrı yollara gideceğiz,”<br />

de olmamalı. Dayatarak ikna edelim demiyorum ama<br />

bazı durumlarda ortak doğru diye bir şey de var değil mi? Daha<br />

önemlisi şu: Demokrasicilik tamamen kadınlara karşı bir şeydir.<br />

Kadınların dayak yemesi kötü bir şey, değil mi? Çıkalım sokakta<br />

referandum yapalım, kadınlar da dâhil çoğunluk başka bir şey diyebilir.<br />

Yani biz bu referandumu kaybederiz çünkü oluşturulan<br />

bilinç diye bir şey var.<br />

Şimdi nefret edeceğiniz bir şey söyleyeceğim. Feminizm jakoben<br />

bir siyasettir, tepeden inme bir siyasettir. Feminizm kitle<br />

hareketi değildir. Dünyanın hiçbir yerinde kitleler halinde kadınların<br />

sokağa döküldüğü olmamıştır, hiçbir değişiklik böyle olmamıştır.<br />

Yirmi kadın bir şey yapar, lobicilik yapar, bir yasa değişir<br />

ve kitleler halinde kadınların hayatı değişir. Belki o kadına sorsan<br />

dayak cezalandırılsın demeyecektir ama dayağın cezalandırılmasından<br />

büyük çıkarı vardır. Bunun anlamı da o kadının yerine düşünmek<br />

falan değildir. Biz Elit Model Look’u bastık hatırlarsınız 9 .<br />

Kral eylemlerimizden biridir… Bize dediler ki: “Kızlar çok üzüldü.”<br />

Resmen satıyorlar kızları ve o kız bunu iyi bir şey zannediyor. O<br />

jüriyi gözünüzün önüne getirebiliyor musunuz? On altı yaşında<br />

kızlar önlerinden geçiyor. O kız memnun çünkü orada güzel elbiseler<br />

giyiyor. Üzülse ne olacak? Asıl bu yasaklanırsa iyi bir şey<br />

olacak. Onun bilinci bu şekilde oluşturuldu diye o yarışma iyi bir<br />

şey değil ya da herkes evlenmek istiyor diye evlilik iyi bir şey değil.<br />

Herkes evlenmek istiyor diye evlilik hakkında hiçbir şey dememeli<br />

miyiz? Kadınların birçoğunun istediği ya da isteyebileceği<br />

şeylere söz söylemek devrimci müdahalede bulunmaktır. Zaten<br />

demokrasi/devrim, karşıt şeylerdir; uyum yoktur arada, ya devrimcisindir<br />

ya demokratsındır.<br />

Başka bir meseleye daha değinmek istiyorum. Hakikaten,<br />

elimizi vicdanımıza koyalım, İkinci Dalga dünyanın her yerinde<br />

feminizmin altın yıllarıdır. Feminizmin toplumun gündemini<br />

meşgul ettiği yıllardır. Gündem hareketliydi ve feminist hareket<br />

her konuda politika üretmeye çalışıyordu. Bu yüzden medya<br />

9 Feministler güzelliğin tüketilebilir bir mal haline getirilmesini ve podyumlarda başka<br />

kadınların bedenlerinin pazarlanmasının bütün kadınların hayatını denetlenmesine<br />

yol açtığını söyleyerek, 18.07.2001 tarihinde yapılan Elit Model Look yarışmasının<br />

olduğu mekana girerek, dövizler ve sloganlarla yarışmayı protesto ettiler. Feminist-<br />

lerin eylemi güvenlik güçlerinin müdahalesi ile sonlandı. (Pazartesi Dergisi, Ağustos<br />

2001, Sayı: 77 - ve online olarak bkz: http://www.pazartesidergisi.com/pdf/77.pdf) (E.N.)<br />

30 31

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!