12.03.2013 Views

10EP2Te

10EP2Te

10EP2Te

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Farklılıklarımızla Yanyana (mıyız?)<br />

değerlerin, dinlerin, dillerin, cinsiyetlerin, kökenlerin birbirlerini<br />

tanıyıp, karşılaşmaya ve konuşmaya başlamasıyla, bu ortak alanın<br />

nasıl örgütleneceği meselesi üzerinden ortaya çıkıyor. Modernite<br />

tecrübesinden bildiğimiz kadarıyla bu soruya bir ulus formunda<br />

cevap veriliyor. Bütün bu farklılıklar ulus etrafında homojenleştirilerek,<br />

kardeşlik (tabii erkekkardeşlik) ekseninde formüle ediliyor.<br />

Her ulus projesi farklılıkların hepsini yok saymıyor, kimisi<br />

bunları tanıyarak içine alıyor ama sonuçta bir homojenlik öngörerek<br />

işliyor ve eşitliği de bu homojenlik üzerinden kuruyor. 20.<br />

yüzyılın deneyimlenen eşitlik anlayışı kültürel homojenliği içermesi<br />

gerektiği fikrinden hareket ediyor; yani eşitlik aynılık olarak<br />

anlaşılıyor.<br />

Son yirmi, otuz yıldır siyaset teorisinin ve günümüz hareketlerinin<br />

problemlerinin başında eşitlik ve farklılığı birlikte düşünmek,<br />

var etmek geliyor. Modernitenin evrensellik ve eşitlik<br />

ilkeleri kendi içinde bir sürü çelişkiyi barındırıyor. Feminist hareket<br />

bu çelişkiye dikkat çeken ilk hareketlerden biri: “Sizin insan<br />

dediğiniz kategori hiç de evrensel değil, bunun cinsiyeti var, ırkı<br />

var, kültürü var, dolayısıyla insan kategorisi dışlayıcı bir kategori,”<br />

diyerek, bu ‘insan’ın kim olduğunu somutlaştırmaya çalışıyor.<br />

Dolayısıyla ulus temelli demokrasi ve liberal demokrasi feminist<br />

teori tarafından ciddi eleştirilere maruz kalıyor.<br />

Liberal demokrasinin içinde de farklılık vurgusu ve farklılıkların<br />

temsil edilmesi gerektiği söylemi var ama bu farklılıklar<br />

bireysel temelli görüş farklılığı ya da çıkar farklılığı olarak tarif<br />

edilir. Siyasal yelpazeyi konuşma şeklimize de baktığımızda farklılıkların<br />

sadece görüş farklılığı olarak tarif edildiğini görebiliriz.<br />

Hâlbuki farklılıkların bir sürü kaynağı olabiliyor ve bu aynı zamanda<br />

görüş farklılığına da tekabül edebiliyor. Liberalizmin bütün<br />

görüşleri temsil edebildiği hikâyesinin de bir masal olduğunu<br />

biliyoruz çünkü bir sürü deneyimi ve grubu dışladığınız zaman<br />

bir sürü görüşü de dışlamış oluyorsunuz. Bu dışlamalar ise çoğu<br />

zaman hiyerarşileri de içeriyor. O yüzden de sorunlu. Farklılık sadece<br />

çok önemli bir değer diye sahiplenilemez. Bu yüzden ben<br />

Nancy Fraser’ın “Keyfini süreceğimiz farklılıklar var, ortadan kaldırılması<br />

gereken, eşitsizlik üreten farklılıklar var,” sözünü çok<br />

severim. Dolayısıyla bu farklılık meselesini düşünürken bunların<br />

farkında olmak lazım…<br />

Liberal Demokrasi teorisine eleştiriler<br />

Liberal demokrasinin birçok eleştirisinden sonra esas olarak<br />

1980’lerde, özellikle de sosyalizmin bir alternatif olma gücünü yi-<br />

tirmesinden sonra “Acaba liberal demokrasinin kendi kurumları<br />

içinden bir dönüşüm sağlamak mümkün mü?” diyen siyaset teorilerinin<br />

ortaya çıktığını görüyoruz. Bu teorilerin başında Jürgen<br />

Habermas’ın kamusal alan teorileri var. Habermas liberal demokrasi<br />

eleştirilerinden yola çıkarak, herhangi bir karardan etkilenen<br />

her yurttaşın o kararın alınma süreçlerine katılımını öngören<br />

müzakereci demokrasi modelini önerir. Liberal demokrasinin ya<br />

da temsili demokrasinin yurttaşları karar alma süreçlerine dahil<br />

etme konusundaki zayıflığına vurgu yaparak katılımı içeren bir<br />

kamusal alanı tartışmaya açar. Kamusal alanı, herkesin önyargısız<br />

bir biçimde var olduğu, bütün farklı görüşlerin ifade edildiği, ön<br />

koşul ya da dayatma olmadığı bir tartışma ortamının alanı olarak<br />

tarif eder. Kamusal alandaki tartışmalarda uzlaşma aranır ama<br />

uzlaşmaya varmak zorunlu değildir. Her konuda da uzlaşılması<br />

gerekmiyor, uzlaşılması gereken konu, tartışmanın nasıl yürüyeceğine<br />

dair usullerdir: “Birbirimizi nasıl dinleyeceğiz, herkesin<br />

söz sahibi olmasını nasıl bir çerçevede sağlayacağız?”<br />

Benzer bir kamusal alan tarifini Seyla Benhabib’de de görüyoruz.<br />

O da Habermas’ın daha rasyonel, adil ve eşitlikçi bir müzakere<br />

ortamı düşüncesini ödünç alıyor. Böylece farklılığı, kamusal<br />

alana dâhil edilebilen, müzakere edilecek, üzerinde tartışılabilecek<br />

bir konuma yerleştiriyor. Mağdur olan herkesin kendi bakış<br />

açısını dile getirme hakkına sahip olabileceği bir birlik oluşturma<br />

arayışından dolayı farklılık kamusal alan tartışmalarının önemli<br />

bir konusu haline geliyor.<br />

Müzakereci demokrasi teorileri de feministler ve başka birçok<br />

grup tarafından eleştirilmektedir. Çünkü bu teoriler modernitenin<br />

rasyonel birey varsayımından hiç de uzak olmayan, “Sizin<br />

farklı kimlikleriniz olabilir, farklı kökenleriniz olabilir ama kamusal<br />

alana girdiğinizde birinci kural rasyonel konuşacaksınız,”<br />

söylemini destekler. Rasyonel konuşmak ne demek? Bu rasyonelliğin<br />

içini kim dolduracak? Bu soruların cevapları da tıpkı homojenleştirme<br />

mekanizmaları gibi bir iktidar meselesine işaret ediyor.<br />

Kamusal alandaki bir tartışma herkese açık ama acaba kimler<br />

‘rasyonel konuşmak’ şartını yerine getirebiliyor. Bu durumda<br />

herkes nasıl eşit bir şekilde konuşacak? Habermas’ın ‘anayasal<br />

yurttaşlık’ kavramsallaştırmasından hareketle, herkes örgütlenme<br />

özgürlüğüne sahip, herkes fikirlerini söyleyebilir, herkes karar<br />

alma süreçlerine erişebilir olsa dahi bu yaklaşım, insanlar arasındaki<br />

sadece sınıfsal farklılıkları değil, deneyim, kişilik, konuşma<br />

yeteneği gibi farklılıkları da görmez. Mesela kadınlar kamusal<br />

alanda konuşmaya çok fazla yatkın değildir, erkeklerin ise binlerce<br />

yıldır, erkekliğin getirdiği kamusal alanda konuşma deneyimi<br />

370 371

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!