12.03.2013 Views

10EP2Te

10EP2Te

10EP2Te

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Anayasa Tartışmaları<br />

hadise bir şekilde gezegenin katmanını kalınlaştırıyor. Orada bir<br />

değişiklik söz konusu ve bunu biz yapıyoruz. Buradaki mesele biz<br />

yaptığımız şeyi önleyecek miyiz, önlemeyecek miyiz? Buna karar<br />

vermemiz söz konusu.<br />

İnsanlık tarihinde her zaman olduğu söylenen hadiseler ya<br />

uzun süreçler içinde gerçekleşen değişimler ya da depremler, seller<br />

gibi kısa dönemlerde olanlar vardı. Ama şu anda yaşadığımız<br />

değişim farklı. Mesela ben bu istatistikleri bilmiyordum; Silifke’de<br />

senede üç defa hortum oluyorken, son on senede yirmi beş defa<br />

olmaya başlamış. Bütün bunlar aşırı doğa olayı dediğimiz şeyler.<br />

İnsan ömrü altmış senelikse ben kendi varlığımı dünyanın yaşına<br />

baktığımızda bir hiç olarak görüyorum. Biz yüz senede gezegeni<br />

bir yerden bir yere getirdik ve bunu bir şekilde kendi tüketim<br />

ve yaşam biçimimizle gerçekleştirdik. Bunu durdurmak da bizim<br />

elimizde, bu bir tercih. Bunu durdurmamayı ya da aksini tercih<br />

edebiliriz. BP “Geleceğin yenilenebilir enerji şirketi” diye reklam<br />

yapıyor ama diğer yandan da fosil yakıt yatırımlarından vazgeçmiyor.<br />

Bir öngörüye göre 2050’de bütün fosil yakıtları tükenecek.<br />

BP, bir şekilde yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yaparak o<br />

konuda da monopol olmak zorunda.<br />

Güneş: Kaldı ki o da tartışılır. Güneş enerjisi kullanımının da aşırı<br />

ısınmaya sebep olabileceği konuşuluyor.<br />

Ayşe: Evet, evet... Ama mesele şu: Tüketecek miyiz, tüketmeyecek<br />

miyiz? Biz diyoruz ki “Kardeşim tüketme, tüketeceksen geri<br />

dönüştür. Geri dönüştüremiyorsan onu kaldırmanın yollarını<br />

bul.” Bir sürü şey küresel olsa da inanılmaz merkezi bir dünyada<br />

yaşıyoruz. Büyük şirketlerin olduğu, monopol piyasaların, tekelleşmenin<br />

olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Enerjide de böyle. Koca<br />

koca termik santraller, nükleer santraller yapıyoruz. Bana enerji<br />

bilmem kaç km ilerideki barajdan geliyor. Buna gerek olmadığını<br />

söylüyoruz mesela. Ben neden kendi enerjimi karşılayabilecek<br />

mekanizmaları devreye sokamıyorum? Yani enerjinin merkezi<br />

olmaktan çıkartılması, büyüklükten çıkartılması, her şeyin daha<br />

mikro meseleler haline getirilmesi, daha yerel odaklı olması, daha<br />

otonom yapılar olması gerekiyor. O nedenle ademimerkeziyetçilik<br />

sadece demokratik katılımcılığı arttıran bir şey olarak değil,<br />

aynı zamanda bir arada yaşamayı kolaylaştıracak, bir sürü tüketim<br />

ilişkilerini de düzenleyecek değişkenlerden bir tanesi.<br />

Anayasa’daki, on yedi maddeden oluşan somut taleplerimiz<br />

ise şöyle: Bireylerin ve sivil toplumun çevreyle ilgili belge ve mevzuatlara<br />

ulaşımının kolaylaştırılması ve doğrudan karar mekanizmalarına<br />

katılımının sağlanması; Doğayı, biyo çeşitliliği, insan<br />

dışı varlıkların yerel düzeydeki genetik farklılıklarını, insanlarda<br />

kültürel çeşitliliği, ırkçı yaklaşımlara mahal vermeyecek şekilde<br />

korumak ve geliştirmek; Çevrenin ve doğal varlıkların kullanımı,<br />

yönetimi ve muhafazasında doğal dengenin gözetilmesi; Kamu<br />

yararı ilkelerinin ekolojik bir bakış açısıyla yeniden tanımlanması;<br />

son olarak, Ulusal hukukun, uluslararası hukuka uyarlanması,<br />

oradaki yapıların buraya getirilmesi talebi var. Sürdürülebilir<br />

kalkınma ilkesi, doğayı tahrip eden şirketlerin elinde her kapıyı<br />

açabilecek sihirli bir anahtar haline gelebileceğinden bu kalkınma<br />

ilkesini kullanmama talebi de var. Buradaki en önemli talep,<br />

yaşam alanlarıyla ilgili olarak karar alma mekanizmalarına halkın<br />

doğrudan katılımının sağlanması ve katılımları değiştirmeyi de<br />

sağlayacak mekanizmaların oluşturulması.<br />

Esen: “Toprak ana” tanımıyla ilgili senin kişisel yorumunu merak<br />

ediyorum. Doğa üzerinden çok özcü bir tanım. O kitabın arkasına<br />

konduğuna göre çok benimsenen bir metin demek ki. Bu hiç sorunsallaştırılmıyor<br />

mu? Ya da sen bu toprak ana metaforunu nasıl<br />

buluyorsun?<br />

Ayşe: Biliyorsun ben ekofeminist değilim. Daha önce ekofeminizmi<br />

de tartıştık, öyle bir yakınlığım olabileceğini de düşünmüyorum.<br />

Esen: Sen ekolojist ve feministsin.<br />

Ayşe: Aynen öyleyim. Gelirken de nelerden bahsedebiliriz diye<br />

düşünmüştüm. Ekolojinin kendiliğinden feminist olduğunu iddia<br />

edemem ama feminizmin kendiliğinden ekolojiyle bir partnerliği<br />

olduğunu iddia edebilirim. Anaerkil toplum özlemi, ona dönüş<br />

isteği, aslında bütün kötülüklerin ataerkil toplumla birlikte ortaya<br />

çıkması gibi meselelere kendimce kafa yormaya çalışıyorum.<br />

Modernist bakış açısıyla anne, annelik, aile gibi meseleleri tartışmakla,<br />

toprağa o kadim dediğimiz, geçmişten gelen, doğurganlık,<br />

yaratma, dönüştürme atfetmek birbirinden farklı meseleler.<br />

Sonuçta kadın da bir zamanlar kutsal bir canlıymış. Anlayamıyorlarmış,<br />

hamile kalıyor, türü devam ettiriyor, tanrıçalaştırılıyor.<br />

Toprak anayı, o kadim yerden gelen bir söylem olarak görüyorum<br />

ve bu söylemin çıkış noktası da dikkat ederseniz Güney Amerika,<br />

Bolivya. Bizim şehirli insanlar olarak yaptığımız “Kardeşim ben<br />

kimsenin annesi, karısı olmayacağım, ben öncelikle kendimi var<br />

etmek istiyorum,” tartışmasından farklı bir yerde, bu ikisini birbirinden<br />

ayırmak gerekiyor galiba.<br />

***<br />

Sedef: Güneş’in sorusuna şöyle cevap vereyim: Eşcinsel evlilikler<br />

tartışılabilir dediğimde aslında buna işaret etmek istiyordum.<br />

438 439

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!