12.03.2013 Views

10EP2Te

10EP2Te

10EP2Te

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Dindar Kadınlar ve Feminizm<br />

böyle, bu ülkede önemsediğim bir şey var, Müslümanlar demokrat<br />

olmadan ya da ataerkiyle mücadele etmeden bu ülkede birtakım<br />

şeyleri yapamayacağız. O yüzden belki Cahiliye Dönemi’ne<br />

referans vererek namus cinayetini anlatmak bir feminist olarak<br />

bana çok ehven-i şer gelmese de eğer bu işe yarayacaksa onu da<br />

yan yana kullanmanın tamamen taktiksel ve çok önemli olduğunu<br />

düşünen biriyim. Siyaset böyle bir şey…<br />

Huri: Ben Müslümanların kavramsal çelişkilerini göstermek için<br />

söyledim.<br />

Nil: Tamam, anladım ama belki de “Yapmayın, bak o zaman da<br />

bu yüzden yasak gelmişti,” denirse belki bir şey olur. O yüzden<br />

bütün bunları ve kavramları da tartışabilmek için bir araya gelmemiz<br />

gerektiğini de hatırlayalım. Belki bir gün sırf muhafazakârlığı<br />

tartışmamız lazım...<br />

Feyza: Sevi’nin kavramlarla ilgili sorduğu ilk soruya geldik,<br />

kavramları ve kavramların tarihini konuşalım demişti. Aslında<br />

ben de bundan biraz korkan, bir süre kavramları konuşmasak<br />

diye düşünen biriyim. Bence kavramları bir süre nadasa yatıralım.<br />

“Feministler Uyumuyor”da da bunu söylemek istemiştik.<br />

Kavramlar sembollere dönüştüğü zaman kavramlar neye işaret<br />

ediyor? Her şey bir semboldür, tamam ama sembolik değeri çok<br />

yükselip, altı boşlamaya başladıktan sonra bence onları yapıçözüme<br />

uğratabilmek için ayrı bir bağlantı kurulmalı ve bu çok önemli,<br />

ama öbür taraftan bence başka kavramlar bulmak lazım, hatta<br />

kavram bulmamak lazım, başka şekillerde konuşmaya çalışmak<br />

lazım.<br />

Bir taraftan da çok dilsiz kaldık, bu da beni çok yoruyor. Hep<br />

kendimi tanımlamak zorundayım ama düşünün ki dindar kelimesi<br />

bile elimden alınmış. Kendime Müslüman demekle hiçbir problemim<br />

yok, ama ben de “Ancak başörtülü bir kadın Müslüman<br />

olur,” dediğim zannedilir diye rahat rahat diyemiyorum. O kadar<br />

dilsizleştik ki, tabii ki Müslümanlıktan vazgeçemem, feminizmden<br />

vazgeçemem, feminizm küfür olarak kullanılsa da sahiplenirim.<br />

Örneğin yıllardır Türkiye’de muhafazakârlığı tartışıyoruz,<br />

ama hiçbir yere gitmiyoruz çünkü iktidarda hepimizin tanıdığı<br />

biri onu alıyor, öyle bir kullanıyor ki senin sayfalarca, günlerce,<br />

gecelerce tartıştığının içi boşalıyor, hiçbir şeye tutunamaz hale<br />

geliyorsun. Bu yüzden deneyimi konuşmanın çok önemli olduğunu<br />

düşünüyorum. Kavramları tereddütlü konuşmak çok zor, ama<br />

bir yandan da kavramları tereddütlü olarak kullanan kadınlarla<br />

kendimi çok özdeşleştiriyorum.<br />

Gülfer’in söylediği mağduriyet dili konusu BSÇ’de de çok<br />

konuşuldu, “Çok fazla mağduriyet dilini kullanıyorsunuz,” dendi.<br />

Başörtülü kadınlar Türkiye’de hâlâ evden sokağa çıkma konusunda<br />

bile çok mağdurlar. Mağduriyet edebiyatı ne demek bilmiyorum<br />

ama ben şunu anlıyorum: Gerçekten o kadar büyük bir mağduriyet<br />

yok, sadece sen mağduriyetini bana üstünlük kurmak için<br />

kullanıyorsun. Ama başını örten kadın Türkiye’de hâlâ her alanda,<br />

sadece üniversiteye girememekle sınırlı değil, çok mağdur.<br />

Diğer yandan iktidarla ilişkili görünmek, söylediğin sözün<br />

hangi siyasete yatırım olacağını bilememe korkusu o kadar zor ki.<br />

Daha bu sabah yaşadım, bir pastanede çay içerken, bu konuşmayı<br />

hazırlamaya çalışıyordum. Hemen yanımda bir çift konuşuyor,<br />

erkek yüksek sesle “Bu AKP’liler…” diye cümleye başladı, yanındaki<br />

kadın da “En sevmediğim şeyi yapıyorsun,” diye onu susturdu.<br />

Kadın ne diyecek diye merak ettim ama “Eğer bu kadın kalkıp<br />

sana yüksek sesle cevap verirse ben susmam ben de kavga ederim,<br />

beni böyle bir şeyin içine çekme,” dedi. Kafada öyle bir senaryo var<br />

ki, inanılmaz. Böyle bir şeyle yaşamak çok kolay değil. Başörtülü<br />

olduğun için devlet seni zaten bir sürü alandan dışlıyor ve sen<br />

bütün bu dışlamalara rağmen, kendine dindar Müslüman diyen<br />

adamlar iktidara geldiği için, bir de diğerleri tarafından iktidarda<br />

görünüyorsun ve iyice dilsizleşiyorsun; kendi mağduriyetini anlatmaya<br />

kalktığın yerde mağduriyet edebiyatı yapıyor oluyorsun.<br />

Bu çok korkunç bir şey… Bununla mücadele etmek çok zor…<br />

Tabii şunu da söylemek lazım: Geçenlerde ben Âlâ Dergisi’yle<br />

ilgili bir yazı yazdım. Bu dergi bir tüketim kültürünü dayatıyor<br />

olabilir ama bu dergide yer alan fotoğraflardaki genç kadınların<br />

gözünde benim 90’larda yaşadığım kendine güvensizliği görmüyorum.<br />

Bu kadınlar, güzel giyindiklerini hissederek, makyaj yaparak<br />

ve güzel göründüklerini düşünerek bir moda dergisine poz<br />

verebiliyorlar. Bu bana başını örten bir kadın olarak iyi geliyor.<br />

Çünkü 28 Şubat döneminde bize “fahişe” demediler belki ama<br />

“iğrençler, böcekler, yarasalar, ninjalar” dediler. Onun için mağduriyetler<br />

arasında birinin daha kötü olduğunu savunmak için<br />

değil ama bu konuda ciddi bir yaram olduğunu belirtmek için<br />

bunları söyleme gereği duyuyorum. Halbuki üniversite hayatım<br />

boyunca ve üniversiteden sonra başörtüsü yasakları ile ilgili çok<br />

az eylem içinde bulunmuşumdur çünkü okuduğum üniversitede<br />

yasak yoktu.<br />

BSÇ deneyimine kadar da başörtüsü üzerine hemen hemen<br />

hiçbir yerde hiçbir şey konuşmamışımdır çünkü çok zor bir yerden<br />

konuşuyoruz, hâlâ çok zor, hatta şu anda daha da zor. Çünkü<br />

bir yandan da, o genç kadınların gözünde gördüğüm kendine güven,<br />

tehlikeli bir kendine güven, İşte o tam da iktidarla özdeşleş-<br />

114 115

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!