Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
İstanbul Amargi - Feminizm Tartışmaları Farklılıklarımızla Yanyana (mıyız?)<br />
EK-1: Amargi Manifestosu<br />
Amargi nedir?<br />
- Sümerce’de “özgürlük” demekmiş. Bir de sanırım “anaya dönüş’”<br />
anlamına geliyormuş...<br />
- O da mı Sümerce?<br />
- Sanırım...<br />
- İlginç. Neden Sümerce’den bir kelime seçmişler? Ölüp gitmiş bir<br />
dil sonuçta. Daha canlı, herkesin anlayacağı bir isim bulamamışlar<br />
mı?<br />
- Bilemem. İnsanlık tarihinde bir dönemeci ifade ettiği için olmasın?<br />
- Nasıl bir dönemeç?<br />
- Allah allah... Sen hiç tarih okumuyor musun?<br />
- Okuyorum da, bu kadınlarla Sümer uygarlığının ilgisini kuramadım.<br />
- Ataerkilliğin yerleşik bir uygarlık düzeyinde ilk kurumsallaştığı<br />
devlet değil mi Sümer?<br />
- Olabilir... Bu uygarlıkta kullanılan özgürlük sözünün de ayrı bir<br />
anlamı oluyor o halde...<br />
- Baksana, bir de “anaya dönüş” anlamı var... İntikam mı almak istiyor<br />
bunlar?<br />
- Kadın bunlar, ne yapacakları belli olmaz.<br />
- Sümer uygarlığının yeri de doğuda bir yerlerdeydi değil mi?<br />
- Evet Mezopotamya’da...<br />
- Bana bak, bu kadınlar tehlikeli…<br />
- Belki de hepsi cadıdır.<br />
Biz kadınlar, bin yıllardır cins olarak eziliyor ve sömürülüyoruz.<br />
Tarihin en eski köleleriyiz. Köleliğimiz özel hayatta başlıyor. Erkekler<br />
tarafından tek tek kuşatılıyor, teslim alınıyor ve sevgi adı verilen bir<br />
ilişki tarzı içinde tutsaklaşıyoruz.<br />
Çocuklarımız ve evimizin bakımı için harcadığımız emek görünmez<br />
kılınıyor. Ücretsiz, mesaisiz, süresiz, sınırsız, tatilsiz, ikramiyesiz,<br />
ev içi görünmeyen emeğimiz en doğal görevimizmiş gibi görülüyor<br />
ve bunun gerçekte bir kölelik olduğu fark edilmiyor. Özgür diye<br />
nitelenen ilişkilerde bile erkekler yardımcı konumunda. Sadece bu<br />
anlamda değil, bütün varlığımızla erkeğin hizmetine sunuluyoruz.<br />
Evlilik içinde sürekli cinsel ilişkiye zorlanmamız hukuksal olarak da<br />
destekleniyor.<br />
Aile içi şiddete maruz kalıyoruz. Ailenin namusu biz kadınlarla<br />
özdeşleştiriliyor. Aileler arası cezalandırma ve ödüllendirme kadınlar<br />
aracılığıyla yapılıyor. Kadının bekareti, giyimi, tavır ve davranışları,<br />
bedeni, ailenin namusu haline getiriliyor. Ve kadın kendi bedeni<br />
hakkında söz sahibi olamıyor. Namus davaları, ölü bedenlerimiz<br />
üzerinden temizleniyor.<br />
Türkiye’de çoğu zaman kimin kölesi olacağımıza bile karar veremiyoruz.<br />
Küçük yaşta evlendiriliyor, beşik kertmesi yapılıyor, başlık<br />
parası ya da berdel karşılığı satılıyoruz. Feodal ilişki içerisinde kuma<br />
ya da gelin kaynana olarak hemcinslerimizle karşı karşıya getiriliyoruz.<br />
Doğduğumuz andan itibaren toplumsal cinsiyet rollerimiz bize<br />
belletiliyor. Kölelik eğitiminden geçiriliyor ve suçluluk psikolojisiyle<br />
büyütülüyoruz.<br />
Ev içinde ve dışında her türlü faaliyetimiz denetim altında. Adeta<br />
bir hapishane içinde yaşıyoruz. Her hareketimiz için izin almamız<br />
gerekiyor.<br />
Modern ailede ise kölelik daha gizli ve daha güçlü. Ev içi kaba<br />
emek ücretli işçilere, başka kadınlara devredilmiş olsa bile ya da erkeğin<br />
“yardım amaçlı” katkıları olsa bile tüm sorumluluk kadının<br />
üzerinde. Toplumsal rollerimizi modern yaşamda o kadar içselleştirdik<br />
ki, duygularımız, giyimimiz, davranışlarımız ve erkekle kurduğumuz<br />
ilişkilerde kaba baskıya gerek kalmadan en iyi uygulayıcısı<br />
ve savunucusu haline geliyoruz. Karşı cinsle kurduğumuz ilişkiler<br />
de modern iktidarı güçlendiren, besleyen bir nitelik taşıyor. Modern<br />
toplumda aşk ve sevgili ilişkisi biz kadınları hem cinsdaşlarımızdan<br />
hem de sosyal ilişkilerimizden kopartıyor, bizi marjinalleştiriyor.<br />
Modern toplumda kadın cinsellik alanında mülkiyetin konusu<br />
olmaya devam ediyor. Aşk, cinsellik ve aile kendimizi varedebilmemiz<br />
için zorunlu hale getiriliyor. Feodal aşk ve aile ilişkilerinde kadın<br />
sürekli mülk halindeyken, erkek kadının sorumluluğunu, bakımını<br />
üstleniyor, onu kendi namusu haline getiriyordu. Modern çağ, “özgür<br />
tüketim” anlayışıyla erkeğin üzerinden bu sorumluluğu aldı. Bu<br />
durumda kadın özgürleştiğini zannederek sürekli tüketilen ve kullanılıp<br />
atılabilecek bir nesneye dönüştü.<br />
Özel alandaki bu kuşatılmışlığımız hem feodal hem modern<br />
toplumda o kadar doğal karşılanıyor ki, “Özel hayat sorgulanamaz,”<br />
deniyor. Oysa biz kadınlar, tam da bu özel hayatlar içerisinde tek tek<br />
düşürülüyoruz.<br />
Modern toplumda kapatılmaktan kurtulduk ama erkeğin ihtiyaçlarına<br />
göre açılıyoruz. Toplumsal, siyasal, kültürel ihtiyaçları<br />
derinleşen erkek, bizi daha büyük bir yükümlülük altına sokuyor.<br />
Şiddet araçlarının uzmanlaşmasıyla üzerimizdeki egemenliğini güçlendiren<br />
erkek, artık çok daha kolay bir biçimde bizi kendi yedeği,<br />
sembolü, yardımcısı haline getiriyor. Potansiyelimizi ve yeteneklerimizi<br />
yeni sömürgecilik ilişkileriyle tüketiyor.<br />
Binlerce yıldır bize kapalı olan ve erkeklik kültürüyle yapılanmış<br />
kamusal alana adım atışımızda kendi mücadelelerimizin rolü<br />
olsa da, yenemediğimiz ataerkil sistemin daha da güçlenmesi sonucu<br />
bu durum bizi özgürleştirmekten çok daha büyük tutsaklıkların,<br />
kuşatılmışlıkların içine sokuyor. Özgürlük adı altında kapitalist ve<br />
406 407