Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Fiske’nin bu görüşlerini örnekleyelim: Popüler kültür ikonu Madonna’nın yeni bir CD’sini satın<br />
aldığımız anda, o ürün kapitalist değerlerden sıyrılmış olur. Böyle yorumlandığında Madonna’nın müziği<br />
yalnızca kapitalist kültür endüstrileri tarafından üretilmiş standartlaşmış bir ürün değil, aynı zamanda<br />
gündelik hayatın kültürel bir kaynağıdır.<br />
Fiske anlamın oluşumu için üç metinsellik düzeyinin irdelenmesi gerektiğini savunur ve üç<br />
metinsellik düzeyini popüler kültür ikonu Madonna örneği ile açıklar. İlk düzeyde bir medya olayı olarak<br />
Madonna’nın yeni çıkan bir albümüyle birlikte üretilen kültürel biçimler vardır. Bunlar Madonna’nın yeni<br />
albümüyle ilgili konserler, kitaplar, posterler ve kliplerdir. Bir sonraki düzeyde Madonna’nın yeni<br />
albümüyle ilgili çeşitli yorumlar sunan popüler dergi ve gazetelerde çıkan yazılar, televizyon ve radyoda<br />
yayınlanan pop müzik programlarında yapılan konuşmalar yer alır. Fiske’nin en dikkate değer bulduğu<br />
son metinsellik düzeyinde ise, Madonna’nın nasıl gündelik hayatımızın bir parçası haline geldiğinin<br />
analizi yer alır.<br />
Fiske’nin gazete metinleri konusunda da düşünceleri vardır. Fiske’ye göre popüler basın, tıpkı<br />
Madonna örneğindeki popüler kültür metinleri gibi akışkan, değişken ve zayıf olanın taktiklerine açıktır.<br />
Popüler basın skandal haberleriyle okuyucuların katılımlarını teşvik ederek, onların yazarsıl bir metin<br />
üretmelerini sağlar. Fiske’ye göre daha ciddi bulunan fikir basını inanç üretirken, popüler basın katılım<br />
üretir (fikir basını tasarım olarak renksiz ve içerik olarak da hem haberleri arka planıyla verir hem de<br />
magazinel ve sansasyonel haberlerden uzak durur. Popüler basın ise tasarım olarak renklidir. İçerik olarak<br />
ise haberleri fikir basınına göre daha yüzeyseldir ve magazin ve sansasyonel haberlere daha fazla ağırlık<br />
verir). Fiske’ye göre popüler basın haber ile eğlence arasındaki karşıtlığı yıkar ve haber okumayı daha<br />
eğlenceli ve üretken bir etkinlik haline getirir. Böylece okuyucu/izleyici de daha etken hale gelmiş olur.<br />
Fiske’nin izleyicinin etkenliği ve hakim sisteme popüler kültürle direnme konusundaki iyimserliği<br />
tartışılan ve eleştirilen yönlerini oluşturmaktadır.<br />
İletişim çalışmalarında “etken izleyici” kavramından ne anlıyorsunuz?<br />
Bu konuda çalışan önemli isimler kimlerdir?<br />
Feminist İzleyici Çalışmaları<br />
Feminist izleyici çalışmalarının öne çıkan isimleri Ang’in (1985) “Dallas” dizisine ilişkin araştırması,<br />
Radway’in (1994) popüler aşk romanları üstüne yaptığı izleyici çalışması ve Hobson’un “Crossroads”<br />
(1980) çalışmasıdır.<br />
Ang’in Amerikan dizisi Dallas’la ilgili çalışması “Dallas’ı İzlemek” (1985)’tir. Ang, Hollanda’da bir<br />
kadın dergisine ilan vererek, kendisinin diziyi izlemekten zevk aldığını ve diziyi izleyen diğer<br />
izleyicilerin görüşlerini kendisine iletmesini duyurur. Ang bu çalışmada temel olarak izleyicinin diziden<br />
aldığı hazzı yorumlar ve kendi aldığı hazla birlikte dizinin popülerliğini açıklamaya çalışır. Ang’e göre de<br />
bir metin (text) dünyayı yansıtmaz, onu üretir.<br />
Ang’in Dallas’la ilgili temel bulgularından birisi, izleyicide katılım duygusu yaratmasıdır. İzleyicinin<br />
dizinin kahramanları J. R., Sue Ellen, Pamela ve Bobby’nin dünyalarına kapılması, “kavga, entrika,<br />
sorunlar, mutluluk ve ızdırap” gibi yaşam deneyimleriyle özdeşleşmesinin sonucudur. Bazı izleyiciler,<br />
Dallas’ın dünyasını duygusal açıdan gerçekçi buldukları için izlediklerini belirtmişlerdir.<br />
Ang bu çalışma ile izleyicinin, bir Amerikan dizisinin Hollanda’da özellikle kadın izleyiciler<br />
tarafından neden beğenildiğini ve izlendiğini araştırırken, kültürel emperyalizm tezini de sorgulamış ve<br />
izleyicilerin medya metinleriyle kurdukları katılımcı ve anlam üreten okumalarını ortaya koymuştur.<br />
Ang’e göre diziyi kültürel emperyalizm (gelişmiş kapitalist devletlerin kendi kültürel ürünlerini,<br />
gelişmemiş ülkelere doğru yayması, hakim kılması anlamına gelen Markist yorum) açısından eleştirenler,<br />
izleyicilerin diziden aldıkları haz ile ve dolayısıyla da dizinin neden popüler olduğu sorusuyla<br />
ilgilenmemiştir.<br />
Kültürel Çalışmalar’dan Hobson, hem metinler hem de izleyiciler üstüne yoğunlaşmıştır. Hobson,<br />
“Crossroads” (1982) isimli çalışmasında bir İngiliz dizisini incelemiştir. Hobson bu diziyle ilgili olarak<br />
145