Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
gerçek dünya arasında farklılık bulunmaktadır ve televizyon dünyası seyrek olarak objektif gerçekliği<br />
yansıtmaktadır. Bunun yerine egemen ideoloji ve değerleri dikte etmektedir.<br />
İlk yetiştirme araştırmasının yayımlanması ile 1980’li yılların başları arasında kalan dönemde bazı<br />
bilim insanları, yetiştirme kuramına kimi eleştiriler getirmişlerdir. Bu eleştiriler yetiştirme kuramı<br />
açısından yaygın görüş haline getirme (mainstreaming) kavramını ve çözümlemesini doğurmuştur. Bir<br />
süreç olarak yaygın görüş haline getirme, televizyonun ortak yönelimleri yetiştirdiği iddiasının, kuramsal<br />
sunumunu ve deneysel kanıtını temsil etmektedir. Yaygın görüş haline getirme, görece bir<br />
homojenleşmeyi, farklı görüşlerin emilmesini ve farklı izleyicilerin bir araya getirilmesini ifade<br />
etmektedir. Bir ölçüde basılı kültür tarafından geliştirilen ve geçmişten gelen geleneksel farklılıklar,<br />
televizyon dünyası içinde kültürlenen ve birbirini izleyen gruplar ve kuşaklar düzeyinde<br />
bulanıklaşmaktadır. Yaygın görüş haline getirme, çok seyredenlerin, televizyon dünyasını öteki etken ve<br />
etkilerden kaynaklanan davranış ve yönelimlerdeki farklılıkları yok ederek algılaması anlamına<br />
gelmektedir. Başka bir deyişle farklı izleyici gruplarının yanıtlarındaki farklılıklar, bu grupların farklı<br />
kültürel, sosyal ve politik özellikleriyle uyumlu duruma getirilmiş farklılıklar, anılan grupların çok<br />
seyredenlerinin yanıtlarında azalmakta ya da yok olmaktadır.<br />
Kültürel Göstergeler Projesinin bileşenleri nelerdir?<br />
Yetiştirme Kuramı Bakımından Televizyon ve Şiddet<br />
Yetiştirme kuramının önermeleri aslında tüm kitle iletişim araçları için geçerlidir ama televizyonun önemi<br />
daha büyüktür. Yetiştirme araştırmaları hep televizyon özelinde yapılmıştır. Ayrıca yetiştirme kuramı<br />
şiddet özelinde başlamış ve diğer alanlara da kaymıştır. Bu nedenle yetiştirme kuramı bakımından<br />
televizyon ve şiddet konusuna ayrı bir biçimde değinmek yararlı olacaktır.<br />
Televizyon dünyası diğer kitle iletişim araçlarının içeriğinden farklı bir içeriğe sahiptir. Bunun en<br />
önemli nedeni televizyonun merkezileşmiş kitlesel üretim yapmasıdır. Toplam nüfus için yapılan bu<br />
üretimle gelen uyumlu bir mesaj grubu seçmeden izlenmektedir. Televizyon merkezileşmiş hikâye<br />
anlatıcı konumundadır. Hikâye anlatma ve günümüzde televizyon aracılığıyla yapıldığı düşüncesi<br />
yetiştirme kuramının temel önermelerinden birisidir. Gerbner’a göre insanlarla diğer canlılar arsındaki<br />
temel farklılık, insanların kendi anlattıkları hikâyelerin dünyasında yaşıyor olmalarıdır. Yalnızca insanlar,<br />
karmaşık sembollerin güdümü altında iletişim kurmaktadırlar. Böylece sadece insanlar, hikâye<br />
anlatmanın bazı formları ve tarzları aracılığıyla oluşturulmuş ve deneyimlenmiş bir dünyada yaşarlar.<br />
İnsanlar, bildiklerini ve düşündüklerini ne kişisel ne de doğrudan deneyimle elde etmektedirler. Ne<br />
biliyorlarsa bunları, anlatıkları ve duydukları hikâyelerden edinmektedirler. Dolayısıyla günümüzde<br />
hikâye anlatma işlevini televizyon yerine getirmektedir.<br />
Gerbner ve arkadaşlarına göre televizyonun en önemli işlevlerinden biri sosyalleşmenin bir aracı<br />
olmasıdır. Televizyon dünyasında yer alan sosyal hiyerarşi, sosyalleşmenin diğer güçlü özneleri<br />
tarafından ortaya konulanlardan kolayca ayırt edilemez. Televizyonu tek yapan; standartlaştırma,<br />
doğrusal bir akış haline getirme ve genişletme kapasitesidir. Daha da önemlisi neredeyse toplumun tüm<br />
üyelerine ortak kültürel normları paylaştırmasıdır. İnsanlar televizyonun sembolik çevresi içine<br />
doğmaktadırlar. Çocuklar okumaya başlamadan yıllar önce hatta konuşmayı öğrenmeden televizyon<br />
izlemeye başlamaktadırlar. Televizyon ise gerçekliğin sosyal olarak kurulmuş çeşidini aynı zamanda aynı<br />
yönelimde tüm sınıflar, gruplar ve yaşlara yağdırmaktadır. İzleyici, televizyonu programa göre<br />
izlememektedir. Seçerek de izlememektedir. Rastlantısal olarak seçmeden izlemektedir. Açık olan<br />
televizyon insanları etkileyebilmektedir. Televizyon sinsidir, yavaş yavaş etkiler. En sert ve kalıcı etkiyi<br />
bırakan kitle iletişim aracı televizyondur. Televizyon, okuma yazmanın tarihsel sınırlarını kırmış,<br />
insanların bilgi kaynağı olmuştur. Televizyon belirtilen işlevleriyle artık, kültürle doğrudan etkileşim<br />
içerisindedir. Televizyonun etkisi ani değişiklikte ya da benzerlikte bulunamaz. Fark televizyonu az<br />
izleyenlerle çok izleyenlerin sosyal gerçekliği kavramlaştırmalarında yatar. Televizyon kapitalist<br />
endüstriyel düzenin kültürel koludur.<br />
Öte yandan televizyon, izleyenlerde korku duygusu yaratır. Berbat bir dünya algılamasına neden olur.<br />
Yetiştirme kuramına göre şiddet, fiziksel bir gücün silahlı ya da silah kullanmadan, kişinin kendisine ya<br />
da başkasına karşı, kurbanın kendi rızası dışında, acı verecek biçimde incitilmesi, öldürülmesi ya da<br />
olayın bir parçası olarak kurban olacak derecede tehdit edilmesi unsurlarının açık bir ifadesidir. Boş<br />
tehditler, sözlü saldırılar, inandırıcı şiddet sonuçları doğurmayan jestler şiddet olarak kodlanmamaktadır.<br />
78