23.02.2017 Views

LETİŞİM KURAMLARI

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

içeriklerinin üretim biçimi ve üretim ilişkileri bu bağlamda sorgulanır ve eleştirilir. “Üretim” kavramı ise<br />

ne tür bir üretim olduğu belirtilmedikçe, sadece maddi üretim değil; düşünce, bilinç, yasa, ahlak, din,<br />

siyaset ve bütün toplumsal, kültürel örgütlerin, kısaca toplumsal yaşamın bütün üretimi anlamına gelir.<br />

Göstergebilimciler tarafından dile getirilen “gösterge” kavramı; bir olayı, durumu ya da niteliğin<br />

varlığını öneren bir şey; bir fikir, arzu, enformasyon ya da emir iletmek için kullanılan jest ya da eylem;<br />

enformasyon, yön tayini ya da reklam için çevreye konan poster, levha ve benzerleri; bir kelime, aygıt ya<br />

da şekil; bir şeyin işareti, belirtisidir. Çıkar ve güç ilişkilerinin ve ideolojik biçimlendirmelerin bütünleşik<br />

parçalarıdır. Göstergeler ve çalışma biçimleri üzerinde duran “göstergebilim”; sözlü ve sözsüz<br />

göstergelerin anlamın kurulmasında ve yeniden kurulmasında nasıl bir rolü olduğunu sorgulamaktadır.<br />

Belli etkiler üretmek için belli insanlar arasında dil kullanımına da “söylem” adı verilir. Söylem<br />

analizi dilin ve diğer kodların anlamları ile uğraşır ve bu kodlarda güç ilişkileri üzerine odaklanır. Söylem<br />

üretimi her toplumda belli sayıdaki süreçlere göre kontrol edilir, seçilir, örütlenir ve dağıtılır.<br />

1950’li yıllarda Roland Barthes ve Levi Strauss tarafından geliştirilen “yapısalcılık”, görünen olay ve<br />

olguları anlamak için onların altında yatan yapıya bakmayı önerir. Farklı alanlar üzerinde etkili olan bu<br />

yaklaşım, dili ve kültürü yapısal sistemler olarak açıklamaya çalışır. Dilsel süreci bir şifreleme olarak<br />

görür ve bu şifrenin çözümü için dilin yapısının anlaşılması gerektiğini savunur.<br />

Anlam odaklı çalışmalar içinde “ideoloji” kavramı ayrıca açıklanmalıdır. İdeoloji; düşünceyi<br />

çevreleyen, bilgilendiren, yön veren, yönlendiren fikirler ağı ve bu yapının incelenmesi bilimi olarak<br />

tanımlanır. İdeoloji, siyasal ya da toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükümetin, bir partinin, bir toplumsal<br />

sınıfın davranışlarına yön veren politik, hukuksal, bilimsel, felsefi, dinsel, moral, estetik düşünceler<br />

bütünü olarak da ifade edilir.<br />

İdeoloji Kavramı ve Anlamı<br />

İdeoloji kavramı ilk kez Napolyon’un kurduğu ve Fransız Devrimi’nin felsefesi yönünde bir eğitim<br />

sistemi oluşturmakla görevlendirdiği Ulusal Enstitü’nün üyesi ve devrim partizanlarından Antoine<br />

Destutt de Tracy kullanmıştır. İdeolojinin Öğeleri’nde (1801-1815) bir grup aydın ile birlikte bu düşünür,<br />

insanlığı derebeyci (feodal) toplumun yanlış inançlarından, düşüncelerinden, kutsallıklarından kurtarmak<br />

için yola çıkmış ve insanların inandıkları evrensel gerçekliklerin kökenlerini, doğalarını ve toplumsal<br />

işlevlerini incelemeye yönelmişlerdir. Amaçları, derebeyciliğe karşı yeni burjuva devriminin ideolojisini;<br />

dinin dünyayı açıklama biçimine karşı, yeni toplumun haklılaştırıcı açıklaması olan yeni ideolojiyi<br />

oluşturmaktır. Ancak daha sonra Napolyon bu kişileri kendi yönetimine zararlı bulmaya başlamış ve<br />

“hain metafizikçiler” diye suçlamıştır. 1789 Fransız Devrimi’nin vaatlerinden demokratik nitelikte<br />

olanların unutturulmasına büyük önem verilen bu dönemde Napolyon, “Fransa’yı kurtarmak için<br />

ideolojilerin değil, insan kalbinin bilinmesini ve tarihin öğrencilerinin (derslerinin) göz önünde<br />

tutulmasını” savunmaya başlamıştır (Oskay, 1980).<br />

Tarih sahnesinde 1830’lar, ekonomik alanda yeni ideolojilerin oluşumuna karşılık gelir. 1850’lerden<br />

1870’lere kadar ise toplumsal alanda (özel yaşam, aile yaşamı, eğitim, toplumsal yeni gruplar ve<br />

kurumların oluşumunda), kültürel alanda (değerler, din, sanat, bilim ve felsefe alanlarındaki oluşumlarda)<br />

ideolojik dönüşümler gerçekleşmeye başlamıştır. Kapitalist sınıfın, derebeyci toplumun yerine kendi<br />

toplumsal biçimini kurması öncelikle siyasal düzeyde başlamış ise de daha sonra ekonomik düzeydeki<br />

olanaklar çerçevesinde toplumsal ve kültürel alandaki değişim kendisini hissettirmiştir. İdeoloji<br />

kavramının anlaşılmasında en önemli dönüşüm, yine o yıllarda Marx ve Engels ile başlamıştır. Alman<br />

İdeolojisi’nde Marx ve Engels, o zamana kadarki başat (hakim) görüşe cepheden ve açık bir eleştiriye<br />

geçerek “yerden göğe doğru yükselen bir felsefe” oluşturmaya yönelmişler; insan’a erişmenin yolu,<br />

insanın söylediklerinden, düşünebildiklerinden, anlattıklarından ya da insana ilişkin olarak anlatılan<br />

şeylerden değil, gerçek, etkin insanlardan, insanların yaşam süreçlerinden geçer” anlayışı içinde yeni bir<br />

açıklama getirmeye başlamışlardır. Ahlak, din, metafizik ve ideolojiler kendi başlarına gelişebilen, kendi<br />

başlarına tarihleri olan şeyler sayılmasa da artık, insanların kendi özdeksel üretimlerini, özdeksel<br />

ilişkilerini ve gerçek var oluşlarını geliştirmeleriyle birlikte değişip gelişen şeyler olarak açıklanmaya<br />

başlanmıştır (Oskay, 1980).<br />

26

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!