23.02.2017 Views

LETİŞİM KURAMLARI

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

1. İnsanların çevreye uymaları gerektiğinde bu uyumun sağlanması gerektiği görüşü,<br />

2. Varolan toplumsal yapıyı ve kurumları koruma ve geliştirme isteği.<br />

3. Sanayileşmiş ülkelerin seçecekleri en iyi yolun kapitalist ekonomik ve siyasal sistem olduğu<br />

görüşüdür (Alemdar ve Erdoğan, 1990).<br />

İletişim alanında araştırma yapma isteğinin arka planında eğitim, propaganda, telekomünikasyon,<br />

reklam ve halkla ilişkiler alanlarında etkiyi artırma ve bunları da test edebilme arzusu yatar. Dolayısıyla<br />

iletişim araştırmaları toplumsal ve siyasal yaşama ilişkin pratik nedenlerle başlamış, sosyoloji ve psikoloji<br />

disiplinlerindeki gelişmelerden beslenmiştir. II. Dünya Savaşı sonrasına kadar da iletişim çalışmalarında<br />

önemli bir gelişme kaydedilemez. İlk amprik araştırmalar ABD’de yapılmış, ayrı bir “iletişim bilim dalı”<br />

olup olamayacağına dair ilk tartışmalar da yine bu ülkede yaşanmıştır. 1950’li yıllar model kurma<br />

çalışmalarının verimli olduğu ve bu modellerden hareketle de birlik sağlama ve büyüme arayışının olduğu<br />

yıllardır (Uzun ve Tekinalp, 2006). Kitle iletişim araçlarının etki gücü, propaganda, ikna teknikleri ve<br />

kamuoyu öncelikli çalışılan konular arasındadır. 19. yüzyılın sonlarından 1960’lara kadar olan süreci<br />

kapsayan, birinci ya da ilk dönem iletişim araştırmaları olarak kategorize edilen iletişim araştırmalarını<br />

daha yakından tanımaya çalışalım.<br />

Uyaran-Tepki Modeli<br />

İletişim alanında başlangıcı yapan ve 1940’ların sonlarına kadar egemen olan yaklaşım, psikoloji<br />

disiplininden gelen uyaran-tepki modelidir. Uyaran-tepki modeli bir uyarana yine bu uyaranın hedefi<br />

doğrultusunda cevap ya da bir tepki vermedir. Dolayısıyla sosyal bilimlerin değişik dalları içerisinde kitle<br />

iletişim araçlarına yönelik yapılan araştırmalara yön veren temel soru, iletişim araçlarının bireylerin<br />

tutumları ve davranışları üzerinde nasıl bir etki yaptığıdır. Buradaki etkinin anlamı ise “bireylerin tutum<br />

ve davranışları üzerinde kitle iletişim araçları vasıtasıyla değişiklik” yapmadır. Kuşkusuz burada<br />

arzulanan “değişiklik” ya da “etkileme” iletişim araçlarının mülkiyetine sahip olanlar ile siyasal alandaki<br />

egemen olan siyasetçilerin istediği doğrultuda tutum ve davranış değişikliği yaratmadır. Kitle toplumunda<br />

bireylerin medya mesajları karşısında hayli savunmasız olacağı ön kabulüyle ilk iletişim araştırmalarına<br />

“Sihirli Mermi”, “Derialtı İğne” ya da “Hipodermik Şırınga” gibi “güçlü etki” yapma potansiyelini<br />

çağrıştıran metaforik (çağrışıma dayalı) adlar kullanılır. Bunlar daha çok sistemli bir kurama dönüşmeyen<br />

dağınık çalışmalardır (Erdoğan ve Korkmaz; 2002).<br />

Şekil 2.1: Uyaran-Tepki Modeli<br />

Kitle hareketleriyle anılan 19. yüzyılın ardından 20. yüzyılın ilk yarısı da iki büyük dünya savaşı, tüm<br />

dünyayı yok etme tehdidi taşıyan Soğuk Savaş’ın başlangıcı ve Sosyalist devrime tanıklık eder. Halkın<br />

savaşmaya motive edilmesi ve Sosyalist düzenin kabulünde propaganda teknikleri, siyasal iktidarların<br />

temel aracı haline gelir. 20. yüzyılın ilk yarısına “propaganda savaşları” damgasını vurduğu içindir ki<br />

bireylerin “algı” ve “tutum”larını incelemek önemli görülür.<br />

Tutum kavramı, özellikle psikoloji için merkezi bir öneme sahiptir. Ancak tutum kavramının böylesi<br />

merkezi bir konuma yerleşmesinde dönemin kitle iletişim araçları ile iletişim çalışmaları da önemli bir<br />

38

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!