23.02.2017 Views

LETİŞİM KURAMLARI

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Horkheimer ve Adorno, Aydınlanmanın Diyalektiği adlı eserlerinde, amaçlarının “insanlığın gerçekten<br />

insani bir düzeye çıkmak yerine niçin yeni türden bir barbarlığa düştüğünü anlamak” olduğunu ifade<br />

ederler. Düşünürlere göre ekonomik üretkenliğin artışı bir yandan adil bir dünya için gereken koşulları<br />

yaratırken, diğer yandan da teknik aygıta ve bunu elinde tutan toplumsal gruplara halkın geri kalan kısmı<br />

üzerinde hadsiz hesapsız bir üstünlük kurmalarını sağlamaktadır. Ekonomik güçler karşısında birey<br />

tamamen hükümsüz bırakılmakta ve bu güçler toplumun doğa üzerindeki egemenliğini akla hayale<br />

gelmez bir düzeye çıkarmaktadır. Birey kullandığı aygıtın önünde görünmez hale gelirken geçimi yine bu<br />

aygıt tarafından çok daha iyi bir biçimde sağlanmaktadır. Kendilerine dağıtılan metaların niceliğiyle<br />

birlikte kitlenin acizliği ve güdülme olasılığı da adaletsiz bir biçimde artmaktadır.<br />

Genel anlamda ise eleştirel okulun düşünürleri arasında tam bir görüş birliğinden söz edilemez. Bazı<br />

düşünürlerin birbirine benzer çalışmaları olsa da aralarında temel görüş ayrılıkları vardır. Gerçekte tüm<br />

karşı duruş ve direnişleri bir araya getiren Frankfurt Okulu düşünürlerinin ortak noktası, eleştirel bir<br />

duruşu benimsemeleridir. Bu düşünürler öncelikle özeleştiri biçiminde kendi duruşlarını sorgulamayı,<br />

ardından da insanı köleleştiren tüm baskıcı sistemleri sorgulamayı hedeflemişlerdir. Frankfurt Okulu<br />

düşünürlerinin aydınlanma düşüncesi ve pozitivist bilim anlayışıyla hesaplaşmakla başlayan toplum<br />

eleştirileri, zamanla eleştirel toplum kuramına dönüşmüştür. Geleneksel kuram, toplumu yalnızca<br />

anlamayı ve açıklamayı amaçlarken; eleştirel kuram, toplumu ve insanı tutsak eden tüm kurumları<br />

eleştirerek değiştirmeyi amaçlamıştır.<br />

Frankfurt Okulu’na göre kitle iletişim araçları, kültürel yaşamı piyasada elde edilebilir asgari ortak<br />

noktaya indirgeyerek tek biçim ve sıradan bir kitle kültürü yaratmıştır. Dinamik, yenilikçi veya yaratıcı<br />

olan her şey kitlesel pazara uygun görülmeyerek yerini düpedüz üstünkörülüğün bitmek bilmeyen<br />

yinelenişine bırakmıştır.<br />

Frankfurt Okulu düşünürlerine göre insanlar, dilin yorumlayıcı (hermeneutic) dairesi içinde bağımlı<br />

kültürün tutsağıdır. Kitle iletişim araçlarının kullandığı dil kavramsal düşünceyi engeller. “Kültür<br />

endüstrisi” olarak adlandırılan kitle iletişim araçları ve kitle eğlencesi, endüstrileşmiş bireylerin bilincini<br />

artık direnmeyi bile düşünemez hale getirmiştir.<br />

Adorno ve Horkheimer’in ölümü ve 1970’lerin başındaki radikal öğrenci hareketlerinin çöküşüyle<br />

birlikte Frankfurt Okulu’nun tarihinde önemli bir dönem sona ermiştir. Bir anlamda kesinlikle Marksist<br />

düşüncenin bir biçimi olarak Okul’un varlığı bitmiştir; çünkü Marksizmle ilişkisi giderek azalmaya ve<br />

artık siyasal hareketlerle bağı kalmamaya başlamıştır. Ancak başka bir anlamda Okul; eleştirel kuramın<br />

merkezi düşüncelerinden bazıları toplumsal düşünceyi etkilemeye devam ettiğinden, yaşamayı<br />

sürdürmüştür.<br />

Frankfurt Okulunun Eleştirisi<br />

Genel olarak Frankfurt Okulu düşünürleri kitle iletişim araçları konusunda kötümserdirler. Okulun<br />

çalışmaları kitle iletişim araçlarına ve kültür endüstrisine hem burjuva bireyciliğini hem de işçi sınıfının<br />

devrimci potansiyelini yıkan ideolojik baskınlık rolü verir.<br />

Frankfurt Okulu düşüncesine getirilen eleştirilerden biri, kuramsal çerçevesinin yapısal bütünlüğünün<br />

olmayışıdır. Eleştirel kuram, ayrıntılı çözümlemelerden çok genellemelerden oluşmuştur.<br />

Frankfurt Okulu düşünürleri daha çok ideoloji konusu üzerinde odaklanırlar. Bu nedenle<br />

indirgemecilikle, seçkincilikle ve “Hegelci idealizmle” eleştirilirler. Frankfurt Okulu’nun öğretisi, siyasal<br />

bir güç olarak işçi sınıfının ortadan kayboluşu ya da çöküşü kavramı nedeniyle “proletaryasız (emekçi<br />

sınıfsız) Marksizm” olarak betimlenir. Okul, sınıf hakkındaki yargılarını sınıfların tarihsel gelişimi veya<br />

sınıf yapısı hakkında herhangi bir çözümlemeyle desteklemediği ve yalnızca sağduyusal bilgiye<br />

dayandığı için eleştirilmiştir.<br />

Frankfurt Okulu’nun yetersiz olarak işaret edilen yönlerinden biri de ilgilerinin gerçekte son derece<br />

sınırlı olmasıdır. Disiplinler arası çalışmayı gerçekleştirme amacına karşın Okul’un etkinliklerine katılan<br />

bir tarihçinin bulunmayışı nedeniyle Adorno ve Horkheimer’in etkisiyle şimdiki zamanın eleştirisiyle<br />

yetinilmiştir. Frankfurt Okulu Marx’ın tarih kuramını bir bütün olarak yeniden kurmaya girişmemiş, basit<br />

bir biçimde görmezden gelmiştir.<br />

171

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!