23.02.2017 Views

LETİŞİM KURAMLARI

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Eleştirel siyasal ekonomi, anaakım ekonomi biliminden dört özellik açısından farklılaşır. Golding ve<br />

Murdock, bu özellikleri şöyle sıralamaktadırlar:<br />

a. Eleştirel siyasal ekonomi bütüncüldür. Ekonomiyi ayrı ve uzmanlaşmış bir alan olarak ele almak<br />

yerine, ekonomik örgütlenme ile siyasal, toplumsal ve kültürel yaşam arasındaki etkileşimle<br />

ilgilenir. Kültür konusunda, özellikle ekonomik dinamiklerin kamusal kültürel anlatımın yayılım<br />

alanı ve çeşitliliği ile bunlardan farklı toplumsal grupların yararlanabilirliği üzerindeki etkiyi<br />

araştırırlar.<br />

b. Eleştirel siyasal ekonomi tarihseldir. Hem dinamik hem de sorunlu olarak tanımladığı geç<br />

kapitalizmin incelenmesi ve betimlenmesiyle ilgilenir. Eleştirel siyasal ekonomi, bu tarihsel<br />

konumlanışı nedeniyle zaman ve mekanın tarihsel özelliklerini dikkate almayan yaklaşımlardan<br />

farklıdır.<br />

c. Merkezi olarak kapitalist girişim ile devlet müdahalesi arasındaki dengeyle ilgilenir.<br />

d. Adalet, eşitlik, kamu yararı gibi temel ahlaki sorunlarla ilgilenebilmek için verimlilik gibi teknik<br />

konuların ötesine gider.<br />

Eleştirel siyasal ekonomi yaklaşımına göre ekonomik dinamikler, içinde iletişim etkinliklerinin<br />

gerçekleştiği genel çevrenin temel özelliklerini belirler.<br />

Eleştirel siyasal ekonomi, dünyayı çözümlediği ölçüde onu değiştirmekle de ilgilenir. Klasik siyasal<br />

ekonomiciler ve onların günümüzdeki destekçileri, devlet müdahalesinin en aza indirilmesi ve pazar<br />

güçlerine olası en geniş işleme serbestisinin verilmesi gerektiği varsayımından çözümlemeye başlarlar.<br />

Öte yandan eleştirel siyasal ekonomiciler, pazar sistemlerinin bozukluklarına ve eşitsizliklerine işaret<br />

ederler ve pazar sisteminin kusurlarının ancak devlet müdahalesi tarafından düzeltilebileceğini<br />

savunurlar.<br />

Kültürel Bağımlılık<br />

Kültürel bağımlılık yaklaşımı, özellikle Latin Amerika ülkelerine ilişkin araştırmalarla geliştirilmiştir. Bu<br />

yaklaşım, merkez (endüstrileşmiş) ülkeler ile periferi (yan/üçüncü dünya ülkeleri) arasında bir tarafın<br />

egemenliğine dayanan dengesiz ekonomik ilişki varsayımına dayanır. Ülkeler arasındaki ekonomik<br />

bağımlılığın beraberinde kültürel bağımlılık getirdiği üzerinde durulur.<br />

İdeolojik egemenlik kavramını temel alan kültürel bağımlılık yaklaşımı, bağımlılık ilişkilerinin<br />

pekiştirildiği her yerde ideolojik egemenlik sürecinin var olduğunu belirtir. Bu sürecin bir aracı olarak<br />

kitle iletişim araçlarının görevi, kapitalizme özgü değerleri yaymak ve temel nitelikleriyle ulusal<br />

bağlamın dışında olan davranışlara özendirmektir. Bu değerler kapitalizmin hegemonyacı merkezlerinde<br />

yaratılmakta, bu nedenle de dış çıkarlar tarafından yönetilmekte ve ulusal çıkarlara karşıt olmaktadır.<br />

Kültürel bağımlılık yaklaşımına göre ideolojik egemenliğin işleyiş biçimlerinin yanında ideolojik<br />

egemenliğin içeriği de bağımlılığın sürdürülmesinden sorumludur. Örneğin uluslararası şirketlerin özel<br />

pazarlama yöntemleri, reklam teknikleri ve tüketici kredileri politikalarıyla oluşturdukları tüketim<br />

ideolojisi gelişmekte olan ülkelerde halkın gelir düzeyi düşük olan çoğunluğu için ulaşılması güç<br />

beklentiler yaratarak bağımlılığı pekiştirmektedir.<br />

İletişim kuramcıları, kültürel bağımlılığın temel bir ilkesi olarak az gelişmiş ve gelişmekte olan<br />

ülkelerin gerçek kültürüne karşıt, yabancılaşmış değerlerin bu toplumlara zorla dayatılması üzerinde<br />

dururlar. Onlara göre haberlerin ve reklamların dıştan denetlenmekte oluşu bağımlılığın sürdürülmesinin<br />

önemli araçlarıdır. Kitle iletişim araçları üretiminde ve ileti dağıtımında yer alan kurumların nitelikleri<br />

kapitalist dünyadaki güç dengesizliğinin bir göstergesidir. Bu sürecin sonucu olarak, gelişmekte olan<br />

toplumların bireyleri “yalnızca alıcı” ya da “eleştiri yeteneği olmayan pasif ögeler” olarak sunulmaktadır.<br />

Kültürel bağımlılık kuramcılarına göre insanların yaşamları kendi tercihlerinin bir sonucu olarak<br />

değil, uluslararası kapitalist sistemle bütünleşme modelinin bir parçası olarak dıştan biçimlenir. Bütün<br />

insanlar uzakta bir yerlerde belirlenen tercihlere bağımlı hale getirilir. Aslında bağımlılık, uluslararası<br />

yayılma aşamasına geldiğinde kapitalist üretim biçiminin çevre ülkelere yönelen siyasal yayılmasından<br />

başka bir şey değildir.<br />

162

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!