You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Hipergerçeklik, Simülasyon ve Simülakra<br />
Baudrillard postmodern dönemdeki bireyin medya ile ve özellikle de televizyon ile kapsanmış yaşamını<br />
ve bu yaşamın “gerçekliğini” sorgular. Postmodern dönemde birey artık o kadar yoğun bir şekilde medya<br />
göstergeleri, taklitler ve temsil süreçleriyle çevrilmiştir ki, Baudrillard’a göre medya tarafından<br />
oluşturulan bu kod düzeni bireyin yeni gerçekliğidir. Medya tarafından oluşturulan bu kod düzeninin adı<br />
hipergerçekliktir. Bu kod düzeni içindeki göstergelerin bir göndergesi yoktur. Diğer bir deyişle,<br />
Baudrillard’ın düşüncesinde medyanın kendi gerçekliği vardır, yani hipergerçeklik ve hipergerçekliğin<br />
reel yaşamdaki gerçekliği temsil etmesi söz konusu olmamaktadır.<br />
Türkçe’de “benzeşim” olarak da tanımlanan simülasyon, Baudrillard’da gösteren konumundaki<br />
görüntünün, gösterilen konumundaki nesnel gerçeği yansıtma niteliklerinin kaybolması ile ilgilidir. Artık<br />
bireyler gerçeğe bakarak modeli değil, kendilerine sunulan modele bakarak hipergerçekliği inşa<br />
etmektedir. Örneğin her insan için özlemi duyulan ev, yuva mekanları, gerçeklikten hareketle<br />
modellenmemekte; dergilerden, reklamlardan yani medya dünyasından alınan modellerle inşa<br />
edilmektedir. Hipergerçeklik medya uzamında oluşturulmuş bir kurgudur, ancak birey tarafından gerçek<br />
olarak yaşanmaktadır. Medya ya da televizyon tarafından kodlanan bu hipergerçeklik, insan ya da toplum<br />
yaşamıyla ilgili olguların taklididir. Bu taklit, Baudrillard tarafından simülasyon olarak adlandırılır.<br />
Burada reel yaşama dair gerçeğin simüle edilmesi söz konusudur. Bu simülasyonları bireyler “aşırılaşmış<br />
imajlar” olarak yaşarlar. İmajların ve enformasyonun çoğalması ile beraber kitleler “sessiz çoğunluk”<br />
haline gelirler ve bu da Baudrillard’a göre “toplumsalın sonu”dur. Bireylerin reel yaşama dair<br />
gerçekliklerinin, simülasyonlarla temsil edilen bir evrene dönüşmesini, Baudrillard simülakra olarak<br />
adlandırır. Bu evrende artık birey gerçeklikten izole şekilde hapsolmuş şekilde yaşar. Bunu sağlayan,<br />
bireye hipergerçeklik sunan medya ve özellikle televizyondur. Medyanın ve özellikle televizyonun<br />
görevi, bireyin tepki göstermesini, karılaştığı sorulara cevap aramasını önlemektir.<br />
Baudrillard’ın hipergerçeklik, simülasyon ve simülakra kavramları 1990 Körfez Savaşı örneği ile<br />
daha iyi anlaşılmaktadır. Bilindiği gibi 1990 Körfez Savaşı tüm dünyaya, ABD kökenli CNN<br />
International televizyon kanalı tarafından aşırı örtük bir şekilde ve bir video oyuna benzer bir temsille<br />
sunulmuştu. Televizyonda savaş sürekli olarak karanlığı delen ışıklar ve teknoloji harikası bir oyun olarak<br />
aktarılmıştı. Bu video oyun gibi sunulan savaş görüntüleri arasında ölen ya da yaralanan insanlar yoktu.<br />
Oysa çok sonraları ortaya yanarak ölen insan fotoğrafları çıkmıştı. Savaş görsel bir imaj (simülasyon)<br />
olarak televizyondan evlerimize ulaştığı için, “çayımız, kahvemiz, kolamız ve cipsimiz eşliğinde<br />
izlediğimiz bir “hipergerçeklik” haline gelmişti. Savaşın ‘gerçekliği’ bir simülakra ağı (video oyun<br />
şeklindeki imajlar çokluğu) içinde bize ulaştığı için, bir hipergerçektir. Baudrillard’ın düşüncesini temsil<br />
eden diğer olgular Disneyland ve Amerika’nın kendisidir. Baudrillard düşüncesinde Disneyland ve<br />
Amerika, bir simülakralar ağından oluşan hipergerçekliktir. Baudrillard’ın kavramlarına haber<br />
bağlamında bakılacak olduğunda, haber metinlerinde bir temsil olduğu görülmektedir. Baudrillard<br />
düşüncesinde bu temsil, toplumsalın bir yansıması yerine, toplumsala ilişkin bir taklit, bir simülasyondur<br />
(Fiske’nin “haber metinleri gerçekliğin bir parçasını temsil ettiği için düzdeğişmeceseldir” önermesini<br />
burada hatırlamak faydalı olacaktır).<br />
Baudrillard’a göre 1990 Körfez Savaşı’nı, neden ve nasıl bir<br />
“simülasyon” olarak izledik?<br />
Baudrillard gerçeklik ve onun simülakrası açısından tarihsel bir dönemleme yapar. Birinci Simülakra<br />
Çağı Rönesans’la başlar. Rönesans’tan önce feodal dönemde katı hiyerarşik bir toplumsal düzen vardı.<br />
Bu toplumdaki grupların statü göstergeleri şeffaf ve belirgindir. Yani Ortaçağ’da bir kişinin giysilerine<br />
bakarak, onun toplumsal statüsünü kestirmek kolaylıkla yapılabilmektedir. Büyük toplumsal dönüşüm ve<br />
Rönesans’la birlikte tiyatro, moda, barok sanat gibi değişimler ve yenilikler aynı zamanda birer gösterge<br />
ağıdır ve bunlar feodalitenin göstergelerinin yerini almıştır. Birinci Simülakra Çağı ile birlikte<br />
simülasyonlar da başlamıştır. Örneğin feodal lordların sarayındaki mermer sütunlar taklit edilerek, yeni<br />
zenginlerin konaklarına mermer gibi gözüken alçı sütunlar yapılmıştır ve bunlar eski mermer sütunların<br />
simülasyonudur.<br />
148