23.02.2017 Views

LETİŞİM KURAMLARI

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Her insan olayları, nesneleri ve durumları içine doğup büyüdüğü kültürel ortamın ve içinde yer aldığı<br />

ilişkilerin etkileşimi doğrultusunda algılar. Bireylerin çevrelerinde olup-bitenleri kendilerine özgü<br />

algılama eğilimleri “seçici algılama” olarak adlandırılır. İnsanların trafiğin akışı içerisinde pek çok araba<br />

modeli olmasına rağmen sevdiği ya da almak istediği modelde arabaları hemen algılaması ve ne kadar<br />

çok oldukları hissine kapılması gibi.<br />

Algılama bilincin ilk öğesidir. Bilinçli yaşam, dış dünyadaki nesnelerin, insanda var olan açık ya da<br />

gizli ön algılara sunulması yani algılanarak ön algılar kitlesine katılması olarak tanımlanır. İnsanların<br />

dünya ile ilişkileri duyular aracılığıyla gerçekleşmekte; “iyi” ya da “kötü” gibi değerlendirmeler hep<br />

duyular aracılığıyla edinilen mesajlarla yapılmaktadır. Dolayısıyla iletişim çalışmaları açısından da algı<br />

ve tutumların bilinmesi önemlidir.<br />

Tutum; bireyin kendine ya da çevresindeki herhangi bir nesne, toplumsal konu ya da olaya yönelik<br />

deneyim, bilgi, duygu ve güdülerine dayanarak örgütlediği zihinsel, duyusal ve davranışsal bir tepkinin<br />

ön eğilimidir. Burada sözkonusu olan toplumsal bir konu, bir birey, bir nesne ya da bireyin yarattığı<br />

herhangi bir şey de olabilir. Konumuz açısından önem taşıyan nokta; bireyin sahip olduğu deneyimlerini,<br />

bilgi birikimini, duygularını ve güdülerini nasıl bir örgütlenme içerisinde birbiriyle ilişkilendirdiğidir.<br />

Bireysel olarak konulara, olaylara ya da nesnelere yaklaşırken, bireylerin o güne kadar sahip oldukları<br />

tüm deneyim, bilgi birikimi ve güdülerini harmanlayarak bir değerlendirme işlemi sonucunda dışa vurma<br />

ya da davranışlarına yansıtma tarzıdır. Tutumların üç temel kurucu öğesi vardır ve bu öğeler arasında bir<br />

iç tutarlılık olduğu kabul edilir:<br />

i. Duygusal Öğe: İnsanın içinde yaşadığı çevre ile ilgili bilgi, duyum ve deneyimlerinin<br />

sınıflandırılmasıdır. Ayrıca olayların olumlu ve olumsuz gibi değerlendirmeler de duygusal<br />

boyutla ilgilidir; duygusal öğeler bireyin değer sistemiyle yakından ilgilidir.<br />

ii. Zihinsel (Bilişsel) Öğe: Bireyin düşünsel işleyiş süreciyle ilgilidir. Düşünsel ve zihinsel<br />

işleyişin sistemleştirilmesi ve sınıflandırılmasıyla ilgilidir.<br />

iii. Davranışsal Öğe: Bireyin belli bir uyarıcı grubundaki tutum konusuna karşılık davranış<br />

eğilimini yansıtır.<br />

İlk iletişim araştırmalarında uyaran-tepki modelinin etkileri rahatlıkla görülür. Medya mesajlarını<br />

insanların algılama şekilleri, tutum ve davranış değişiklikleri pekçok iletişim araştırmasının temel sorusu<br />

olur.<br />

Sihirli Mermi<br />

Medyanın insanlar üzerindeki etkilerine kafa yoran ilk iletişim araştırmaları, medya mesajlarının<br />

insanların tutumlarını istendik yönde etkileme ve yönlendirmede hayli güçlü etkilere sahip olduğu<br />

şeklinde abartılı bir ön kabule sahiptir. Bu yaklaşım medyanın etki gücünden de bir korku duyulması ya<br />

da tedirgin olunması gerektiğine işaret eder.<br />

Günümüzde nasıl ki Internet ve yeni iletişim teknolojileri taşıdıkları riskler açısından tehlikeli<br />

bulunmakta, bazı yasaklama ve sansür girişimleri yapılmakta ise gazete, radyo, sinema ve daha sonraları<br />

televizyon da ilk ortaya çıkıp yaygın kullanıma eriştiklerinde benzer bir kuşkuyla karşılanmıştır. Topluma<br />

özellikle çocuklar ve ergenler üzerinde olumsuz etkileri bazen kötümser bir abartıyla ele alınmıştır.<br />

Medyanın sınırsız derecede etkileme gücünden kuşku duymayan Sihirli Mermi Kuramına göre,<br />

medyanın bu kadar güçlü bir etkileme ve yönlendirme potansiyeline sahip olması, onu tüketenlerin yeni<br />

ekonomik ilişkiler içerisinde, şehir ortamında bir kitle toplumunda yaşamaları ve medya mesajlarının<br />

tüketiminde hayli savunmasız kalmasıyla açıklanır. Batı toplumlarının Fransız ihtilali ve sanayi devrimi<br />

sonrasında yaşadıkları radikal değişimlerin sonucunda sosyal bilimciler yeni kentlilerin ve göçmenlerin<br />

irrasyonel ve medya mesajları karşısında savunmasız kaldıklarına inanmışlardır. Uyaran-tepki<br />

Modelinden hareketle öne sürülen bu görüşler, tıpkı sihirli bir merminin insanlar arasında dolaşarak doğru<br />

hedefi bulması ve etkilemesi gibi tanımlanır. Dolayısıyla yapılan propaganda karşısında da halkın direnç<br />

gösteremeyeceği ve siyasal iktidarlar ya da medya sahipleri tarafından istendik yönde tutum<br />

değişikliğinin rahatlıkla yaptırılabileceği kabul görür. Bu yaklaşımı şekil 2’de görebiliriz.<br />

40

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!