You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Yapısalcı, Post-Yapısalcı ve Baudrillardçı Analizler<br />
Althusser 1990’larda kaba Marksist fonksiyonalizmin (işlevselciliğin) savunucusu olarak nitelenmeye<br />
başlanmıştır. Post-Althussercilerin çoğu ekonomik belirleyiciliği, hatta zayıf ve indirgemeci olmayan<br />
biçimlerini bile reddettiler. Baudrillard’ı izleyenler “tahtından indirilen ekonominin yerini öznelliğin<br />
aldığını” belirterek buna katıldılar. 1970’de Marx ile başlayıp 1980’lerde simülasyonlar ve hipergerçeklerden<br />
oluşan post-modern toplum anlayışı ile noktalanan Baudrillardçı çalışmalarda “farklı dilde<br />
okunan dua gibi büyüleyici” kavramlarla dolu sefil bir medya açıklaması sunulur (Kellner, 1993; Sokal<br />
ve Bricmont, 1999). Araştırmalarını “kitlelerin ne geçmiş ne de gelecek için yazacak bir tarihi vardır”,<br />
“simülasyon, başlangıçsız ve gerçeksiz bir gerçeğin modellerle üretimidir” ve “hiper gerçek” gibi çarpıcı<br />
sözler, güzel edebiyat üzerine inşa eden ama açıklamak istediğini genellikle belirsizliği artıran anlatılarla<br />
sunan Buadrillardçı araştırmacılar, daha en baştan geçerliliği şüpheli bir araştırma inşasına başlarlar.<br />
Bazılarına göre Baudrillard “postmodern bir şakadır” ve karmaşıklığı ise “gösterişli anlamsız sözdür”.<br />
http://theoryandacademy.blogspot.com/2007/10/guest-lecture-kenru<br />
fo-on-baudrillard.html<br />
1980'lerde yaygın olarak dolaşıma sokulan çalışmalarda kalkınma ve modern ulus devlet kurma fikri<br />
kötülenmeye ve değersizleştirilmeye başlanmıştır. Post-modernist çalışmalarda modernizm<br />
geçersizleştirilmiş; post-pozitivizmle pozitivizm geçersiz ilan edilmiş; post-endüstriyalizm ile endüstri<br />
toplumunun bittiği müjdelenmiştir. Kalkınma ve modernizm yerine küreselleşme ve karşılıklı bağımlılık<br />
anlayışına dayanan çalışmalar popüler yapılmıştır.<br />
eserleri verebiliriz?<br />
Türkiyede niceliksel araştırmanın öncüleri olarak kimleri ve hangi<br />
TÜRKİYE’DE GÜNÜMÜZDEKİ DURUM<br />
Türkiye’de 1990lardan beri iletişim araştırmalarının sayısı giderek artmıştır. Bu artış, daha önce<br />
gruplandırarak açıkladığımız oluşturucu, destekleyici ve teşvik edici koşullardaki değişimlerle gelmiştir:<br />
Yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin artması, yeni iletişim fakülteleri kurulması ve kurulmaya devam<br />
etmesi, iletişim dergilerinin sayısının artması, akademik kadro almak için araştırma ve bildiri yayınlama<br />
gibi araştırmaya yönlendiren kuralların sıkılaştırılması, Avrupa birliği, UNESCO ve UNICEF gibi<br />
bölgesel ve uluslar arası yapıların araştırma ve geliştirme projeleri için fon ayırması ve buna Türkiye’nin<br />
de katılması, ülke içinde Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), Türkiye Sosyal<br />
Ekonomik Siyasal Araştırma Vakfı (TÜSES), Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV), Sosyal<br />
Araştırmalar Vakfı (SAV), Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA), İletişimliler Vakfı<br />
(İLEV) gibi birçok vakıfların ve Gazeteciler Cemiyeti gibi cemiyetlerin iletişim araştırmalarına destek<br />
vermesi, TRT ve RTÜK gibi kuruluşların araştırmalar yaptırması, iletişim araştırması derneklerinin ve<br />
üniversitelerde araştırma merkezlerinin kurulması, ve TELEKOM, TURKCELL ve diğer büyük kuruluş<br />
ve şirketlerinin araştırma gereği duyması gibi önde gelen nedenler araştırmaların çeşitlenmesini ve sayıca<br />
artmasını sağlamıştır. Fakat iletişim dergilerinin “iletişim çalışmaları alanında bilgi ve düşünce üretilen<br />
bilimsel etkileşim forumları” olmamaları (Sarı, 2005) yanında, genel olarak nicellik değil nitellik ölçü<br />
olarak alındığında, iletişim araştırmalarının durumu, A. İnal’ın (2005) da “bu durum gittikçe kötüye<br />
gidecek” diyen saptamasıyla ve en azından M. C. Öztürk’ün sosyal sorunluluğa ilgi azlığı açıklamasıyla<br />
özetlenebilecek bir takım olumsuzluklara sahiptir. Kısaca, bilimsel bilgi üretimi ve bu üretimin gelişmesi<br />
bağlamında umut verici bir gelişme olmaktadır, fakat bu gelişmenin toplum ve insanlık için çok daha<br />
anlamlı olabilmesi için araştırmalarla ilgili çözülmesi gereken önemli sorunlar bulunmaktadır.<br />
Öte yandan dünyada 2007’nin başı ile 2011’in ortalarına kadar Social Science Citation Index<br />
kapsamındaki iletişimle ilgili 77 dergide 10.104 makale yer almıştır. Makalelerin sadece yüzde 20 kadarı<br />
akademik karakter taşımaktadır ve çoğu endüstriyel ve kurumsal çıkarlara hizmet için tasarlanmıştır.<br />
Araştırmaların çoğunda (özellikle ampirik araştırmalarda) araştırmayı geçersiz yapacak ciddi tasarım<br />
209