23.02.2017 Views

LETİŞİM KURAMLARI

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

çalışmalarda da iletişime yer verildiği görülür. Bu aydınlar Osmanlı toplumunda matbaanın yerini ve<br />

gecikme nedenlerini açıklamışlar ve iletişimi yakından ilgilendiren toplumsal süreçler konusunda da<br />

açıklama getirmişlerdir. Benzer biçimde Nermin Abadan-Unat ve Şerif Mardin siyaset bilimi, kamuoyu<br />

ve siyasal düşünce çalışmaları; Mübeccel Kıray, Behice Boran ve Emre Kongar sosyolojik ve siyasalsosyolojik<br />

çalışmaları ve Pertev Naili Boratav halkbilimi ve edebiyat alanındaki çalışmaları içinde<br />

iletişim alanındaki bilgi birikimine katkıda bulunmuştur.<br />

Toplumsal-yapısal incelemelerden medyanın örgütlü pratiğine ve profesyonel pratiklere kadar<br />

çeşitlenen sosyolojik araştırmalar da yavaş bir gelişme göstermiştir. Aynı yönelim kitle iletişiminin<br />

düşünsel/ideolojik ve kültürel üretim bağlamında incelenmesinde de dikkati çeker. Elbette demokrat,<br />

liberal-demokrat ve eleştirel incelemeler bağlamında, son zamanlarda, N. Erdoğan, Ç. Dursun, İ.<br />

Erdoğan, A. Girgin, A. İnal, R. Uzun, S. Adalı, E. Dağdaş, Ö. Özer, F. Başaran, S. Öztürk, S. Çelenk, S.<br />

R. Öztürk, N. T. Cheviron ve diğer birçoklarının eserleriyle bu alandaki çalışmalar artmaktadır. Fakat<br />

izleyici, dinleyici, alımlayıcı ve okuyucu olarak ele alınan bireyleri incelemeyle karşılaştırıldığında<br />

iletişim alanında örgüt yapılarını ve örgütsel ilişkileri inceleme sayı olarak çok geride kalmaktadır.<br />

İletişim araştırmalarının önemli bir ilgi alanı da iletişimin türleri içindeki gelişmeleri ele alan tarihsel<br />

temalardır. Uygur Kocabaşoğlu ve diğer araştırmacıların da belirttiği gibi Türkiye'de basın, radyo,<br />

Anadolu Ajansı, televizyon, dergi ve sinema tarihine ilişkin olarak yapılan çalışmalar yetersizdir; ilgi de<br />

yavaş gelişmiş, bir ara hızlanmış, fakat günümüzde azalmıştır. Bu bağlamda S. İskit, S. N. Gerçek, M. N.<br />

Özön, O. Koloğlu, U. Kocabaşoğlu, H. Topuz, N. Yazıcı, C. Koçak, K. Alemdar, O. Tokgöz aydınlatıcı<br />

eserler ortaya koymuşlardır; genç akademisyenler de günümüzde bu bağlamda araştırmalara devam<br />

etmektedir.<br />

Elbette siyasal iktidarın ve güç yapılarının yönetsel kültürü ve ilgisinin karakteri, bilimsel gelişmeyi<br />

olumlu veya olumsuz yönlerde etkiler. Ne yazık ki, Türkiye’de toplumsal gelişme sürecini anlamaya<br />

yardım eden araştırmalar siyasal iktidarların endişe kaynağı olmuş, alternatif düşüncelerden yararlanma<br />

yerine, bastırma ve engelleme politikaları güdülmüş, hatta zaman zaman bilim çevresini sindirmeye<br />

yönelik sert müdahaleler tercih edilmiştir. Bunun sonuçlarından biri de günümüzde çoğu kez akademik<br />

hayatta özgür üretimi engelleyen “aynı/benzer düşüncede olanların çıkar işbirliğiyle” desteklenen bir<br />

otokontrol yapısının oluşmasıdır. Bu tür koşullar doğal olarak bilimsel merakı ve bu merakın giderilmesi<br />

yollarını arama çabalarının gelişimini belli ölçüde engellemiş; soru sormayı ve yaratıcılığı önemli ölçüde<br />

kısıtlamış, bilimde de çeşitli türdeki olumsuz bağımlılıkları arttırmıştır. Bu durum elbette değişmektedir,<br />

fakat bu değişimin kısa zamanda olacağını bekleyemeyiz, çünkü köklü bir geçmişe ve yapılaşmış bir<br />

ilişkisel kültüre sahiptir. Bu tür koşulda, sadece Türkiye’de değil, birçok ülkede düşünme ve yaratma<br />

yerine üretilmiş, paketlenmiş malların ve düşüncelerin satın alınarak tüketimi yaygınlaştırılmıştır. Bu tür<br />

yaygınlaştırmanın egemenliği, bizden farklı nedenlerle, Amerika ve Avrupa’da bile görülmeye<br />

başlanmıştır. Amerika”daki ve Avrupa’daki çalışmaların bilinmesine, izlenmesine hatta benzerlerinin<br />

yapılmasına karşı olmak anlamsızdır ve yanlıştır ama yukarıda belirtilen türdeki Batı kalıplarının<br />

izlenmesi, bir ülkenin her sorunu gibi iletişim sorunlarının ve konularının da doğru anlaşılması,<br />

açıklanması ve çözülmesi bağlamında olumsuzluklarla dolu olacaktır.<br />

Bilmeye ve Bilime Karşı Toplumsal İlgi ve Tutum<br />

Araştırmanın oluşması ve gelişmesi için toplumda genel olarak bilmeye ilgiyi destekleyen bir kültürün<br />

olması gerekir. Toplumsal ilgi yoksa ya da azsa, araştırma için diğer olanakların varlığının anlamı olmaz.<br />

Kütüphanelerin boş olduğu, öğrencilerin kütüphaneyi kitapçı sandığı, ancak ödev yapmak için zorunlu<br />

olarak kütüphaneye gittiği, internetin facebook ve chat için kullanıldığı, “kopyala ve yapıştır” yönteminin<br />

egemen olduğu, bilmenin para kazanmaya endekslendiği, becerikli ve yeteneklinin iş adamı olduğu ve<br />

yeteneksizin okula gönderildiği gibi görüşlerin dolaşımda olduğu, “ben yirmi yıldır bir şey yazmadım,<br />

ama sen yazdın da ne oldu” gibi sözlerle tembellik kültürünü yeniden üretenlerin yaygın olduğu<br />

ortamlarda bilgi ve bilime karşı ilgi zor yeşerir ve büyür. Hele bilme resmi ve işlevsel bilme yolları<br />

çerçevesi içine hapsedilirse ve onun dışındaki “anlamak için soruşturma” dışlanır ve bastırılırsa, bu<br />

durum daha da kötüleşir. Günümüzdeki değişim bu durumu giderek ortadan kaldırmaktadır, ama bu kez<br />

194

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!