23.02.2017 Views

LETİŞİM KURAMLARI

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

“İleti” yerine çoğunlukla “metin” kavramı kullanılır. Metin; iletiden farklı olarak, amaçlı ve önceden<br />

mevcut bir anlamı taşıyan tamamlanmış ürün anlamına gelir. “Anlam” ise bir metinde ne söylendiğidir.<br />

Anlam, metinin yazarı belliyse, yazarın niyetidir; belli değilse metindeki niyettir. Anlam, asla yazara<br />

özgü, yazarın yoktan var ettiği anlam olamaz, sosyaldir ve süregelen egemen ya da mücadele<br />

geleneklerine bağlıdır.<br />

Anlam odaklı çalışmalarda tarihsel ve toplumsal konumları içinde alıcıların medyayı nasıl<br />

kullandıklarını anlamlandırma ve yorumlama çabası ön plana çıkar. Çünkü anlamdan söz ediliyorsa; aynı<br />

zamanda kültür ve toplumsallıktan da söz ediliyor demektir. Anlamların bireysel kalıplar içine<br />

hapsedilmesi mümkün değildir. Anlamlar ortaklaşa yaratılır ve ortaklaşa faaliyetlerin ürünüdür. Anlam<br />

toplumsal olarak oluşturulduğu için, oluşturulduğu toplumun kültürel izlerini taşır. Dolayısıyla iletişimi<br />

anlamak ve anlamlandırabilmek için kültür üzerine de yoğunlaşmak gerekir. İletişim faaliyeti bir anlam<br />

yaratma faaliyetidir ve iletişim, aynı zamanda belli bir tarihsel ve toplumsal bağlam içerisinde<br />

gerçekleştirilir. Bu yüzden insanı, toplumu ve iletişimi doğru bir şekilde ele alıp incelemek için tarihsel<br />

bir bakış açısına da sahip olmak gerekir. İletişim ilişkisinde üretilen her türlü anlam, toplumsal olarak<br />

üretilir ve ancak diğer insanlarla kurulan üretim ilişkileri bağlamında gerçekleştirilir. Bu nedenle iletişim<br />

çalışmaları bir anlamda kültür ve metinler üzerinde çalışmak anlamını taşır. Metinler, insanların<br />

kültüründeki rolünü dile getirir. Yanlış anlamaların iletişim hatalarının delili olmadığı; bunların kaynak<br />

ve alıcının kültürel farklılıklarından doğduğu öne sürülür (Yumlu, 1994; Yaylagül, 2010).<br />

Marx’a göre toplum, altyapı ve üstyapı kurumlarıdan oluşur. En basit<br />

anlamıyla “altyapı”, toplumda üretim-tüketim güçlerini, biçimlerini ve ilişkilerini içeren<br />

dinamik ekonomik yapıdır (maddi ilişkiler). “Üstyapı” ise, altyapının oluşturduğu ve bu<br />

altyapıyı tutmak, geliştirmek ve değiştirmek için karşılık veren örgütlenmeler, düşünceler,<br />

ideolojiler ve ilişkilerdir (din, sanat, bilim, ahlak, kültür). Toplumsal gelişme ve değişme<br />

açıklanırken “ekonomi” temel belirleyen unsur olarak vurgulanır.<br />

Kitle iletişimi üzerine çalışmaların anlamlı olabilmesi için incelenmesi gereken toplumsal yapı<br />

sadece anlam üzerinde belirleyiciliği ile değil ekonomik dinamikleriyle de önemlidir. Çünkü anlamı<br />

üreten yine ekonomik dinamiklerdir. Dolayısıyla toplumsal yapının kültürel ögelerinin yanı sıra siyasal<br />

ve ekonomik ögeleri de çözümlenmelidir. Medya ve kültür endüstrileri kapitalist sistemin ayrılmaz bir<br />

parçasıdır ve ancak kapitalist gelişim dinamikleri içerisinde açıklanıp anlamlandırılabilir. Ayrıca kitle<br />

iletişiminin ürünleri sadece toplumsal yapıdan etkilenmezler aynı zamanda onun varlığını sürdürmek ve<br />

tahakkümünü kolaylaştırmak gibi görevleri de vardır. İletişimin araçları olan dil, söz, anlam ve bu<br />

anlamların aktarılmasını sağlayan çeşitli teknolojik araçlar, toplumun materyal ilişkilerini sürdürmek ve<br />

desteklemek için kullanılır. Kitle iletişim araçları, diğer toplumsal kurumlar gibi “kapitalist sınıfın<br />

egemen fikir ve görüşlerinin topluma aktarıldığı aygıtlar” olarak değerlendirilirler. Dolayısıyla kitle<br />

iletişimi ve kitle iletişim araçları bu ilişkinin sürdürülebilmesi için “güç sahibi olanların” tekelindedir.<br />

Kitle iletişimi, örgütsel bir yapı altında gerçekleştirilmektedir. (Yaylagül, 2010).<br />

Medyanın konuşma özgürlüğünü geliştirdiğini savunan yaklaşımların aksine eleştirel yaklaşımlar,<br />

kitle iletişim araçlarının statükonun yeniden üretilmesinde kullanıldığını belirtirler. En genel anlamda<br />

medya, kapitalist sınıfın tekelci sahiplerine aittir ve onlara hizmet eder. Egemen sınıfın dünya görüşlerini<br />

yaymak için değişime liderlik edebilecek alternatif fikirleri inkar ederek “hakim (egemen) sınıfla” ve<br />

devletle iç içe ve onların değerlerini, ideolojisini yeniden üreten kurumlar olarak tanımlanan medya,<br />

“özerk” bir yapıda görülmez. İdeolojik arenanın bir parçasıdır ve sınıf görüşlerinin su yüzüne çıktığı bu<br />

arenada, medyanın kontrolü “tekelci sermaye”nin elindedir.<br />

Eleştirel çalışmalarda üzerinde durulan bir başka önemli kavram, kültürdür. “Kültür”; insanın üretken<br />

ve tarihsel yaşamının her yeni dönemi için temel oluşturan ve toplumsal iş ile mükemmelleştirilen insan<br />

bilgisinin bir biçimidir. Eleştirel yaklaşım, kültürü anlam verme sistemleri içinde tarihsel olarak inşa<br />

edilen materyal bir üretim olarak görür. Kültürel incelemelerde kültür ürünleri metinler olarak okunur ve<br />

medya içerikleri “metin” olarak yorumlanır. Günlük hayatta bu metinlerin “nasıl üretildiği” ve “yeniden<br />

üretildiği” üzerinde durulur. Dolayısıyla “üretim biçimi” ve “üretim ilişkileri” konu alınır. Medya<br />

25

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!