23.02.2017 Views

LETİŞİM KURAMLARI

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

sorunları vardır (Erdoğan, 2012b). Bu durumun Türkiye’de de farklı olacağı beklenemez. 2000 yılından<br />

beri Türkiye’de iletişim alanında 800’ün üzerinde kitap basılmıştır ve 2000’e yakın makale<br />

yayınlanmıştır. Ancak kitapların çoğunluğu “süpermarket kitapları” seviyesindedir; bir kısmı değerli ve<br />

değersiz derlemelerden oluşmaktadır. Geri kalan azınlık ise özgün çalışmalardır. Özgün çalışmalar,<br />

makaleler, tezler ve bildiriler arasında ele aldığı konuyla ve sistemli ve tutarlı analizle iletişim alanındaki<br />

bilgi birikimine katkıda bulunanların sayısı azdır. Eserlerin çoğunluğu ciddi ele aldıkları konular veya<br />

sorunlar, tasarım hataları ve yöntemi doğru kullanamama gibi nedenlerle akademik değerlerini<br />

yitirmektedir. Bu durumun farkına varılması ve kabullenilmesi ya da yapılanların konusal, amaçsal,<br />

sonuçsal ve yöntembilimsel bağlamlarda soruşturulması (özellikle araştırma yapanların kendilerini<br />

soruşturması) gerekir ki anlamlı bir gelişme olabilsin.<br />

Yöntembilimsel durum: Günümüzde Türkiye’de iletişim yapıtları kullanılan yöntem bağlamında<br />

özellikle iki yönde ilerlemektedir:<br />

Birincisi kitle iletişiminde pozitivist-deneyci yaklaşımla gelen deneyselimsi araştırmalar (gerçek<br />

deneysel olmayan, gözleme dayanan alan araştırmaları) çerçevesinde yapılanlardır. Bu araştırmaların<br />

büyük çoğunluğu iletişimde etki konusunun bir yanını ele almakta ve “üretilmiş iletişimi kullanan”<br />

(izleyici, alıcı, okuyucu, dinleyici, interneti kullanıcı, kampanyanın hedef kitlesi, oy veren, tüketici)<br />

üzerinde durmaktadır. Bu araştırmalarda genellikle ciddi yöntem sorunları bulunmaktadır. Bu bulgu<br />

benzer sonuçlarla gelen önceki araştırmaların bulgularını desteklemektedir. Tasarımda kuram ve<br />

yöntemle ilgili benzer sorunlara Türkiye’deki tezlerde ve makalelerde de yaygın olarak karşılaşırız<br />

(Erdoğan, 2001). Dolayısıyla, ampirik tasarımla yapılan araştırmaların geçerli ve sosyal bağlamda faydalı<br />

olabilmesinin birinci koşulunun sağlanması (doğru tasarımın yapılması ve istatistiksel analizlerin doğru<br />

yapılması) gerekmektedir.<br />

İkincisi tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de en eski ve köklü araştırma geleneğiyle yapılan<br />

niteliksel araştırmalardır. İletişim alanında bu bağlamda da sayısı giderek artan kitaplar, tezler ve<br />

makaleler bulunmaktadır. Bu eserleri kabaca ikiye ayırabiliriz: (a) Avrupa kökenli klasik nitel<br />

değerlendirmeyi geçerli nedensellik bağları kurarak yapan eserler ve (b) geçerli nedensellik bağlarından<br />

çeşitli ölçüde yoksun, sistemli ve tutarlı analizden çeşitli ölçüde uzak, var olan bilgileri ardı ardına<br />

sıralayan ve derleyip toplayan yapıtlar. Her iki türdeki yapıtlara rastlamak giderek artmaktadır; fakat<br />

ikinci türün artışı çok daha fazla olmaktadır. Bu durumu post-yapısalcı, post-modernist, yorumsamacı,<br />

post-Marksist, post-oryantalist, göstergebilimsel analiz, söylem analizi gibi isimlerle gelen kötü-taklitçilik<br />

ve eleştirdiği için eleştirel sanılan kültürel incelemeler ve geçersiz öznel değerlendirmeler durumu daha<br />

da kötüleştirmektedir. Dolayısıyla nitel araştırma tasarımları yapanların da eksikliklerini ve yanlışlıklarını<br />

belirtenleri dışlama ve yaptıkları yanlışları yeniden-üretmeye devam etme yerine kendilerini ve<br />

kendilerini soruşturanları soruşturmaları ve böylece gelişme olasılıkları yaratmaları gerekir.<br />

Nicel kapsam ve artışın anlamları: Türkiye’de iletişimle ilgili araştırmalar, özellikle artan<br />

üniversiteler, dergiler, akademisyen olmak isteyenler, akademisyenler ve araştırmayı finansal olarak<br />

teşvik eden yapılanmalar ile birlikte, nicel bağlamlarda giderek artmaktadır. Bu artış yeni iletişim<br />

fakültelerine toplumsal gereksinim olması ve artan gereksinimlerden (örneğin medya endüstrisinde<br />

iletişim mezunlarına talebin patlamasından) dolayı bu fakültelerin kurulması ve sayısının 50’leri geçen bir<br />

“enflasyon” seviyesine ulaşması, akademik alanda bilgi üretimine susamış bir yapının olması ve<br />

akademisyenlerin ilgilerinin akademik araştırma üzerine yoğunlaşması gibi nitel dönüşümlerden çok az<br />

kaynaklanmaktadır. Bunun yerine sayısal artışın ve ilgi farklılaşmasının nedenlerinden önde gelenleri<br />

şöyle sıralanabilir:<br />

a. Türkiye’de var olan egemen kültürel yapı (süregelen iş yapış biçimi ve anlayışı) üzerine<br />

çökertilen ve küresel pazara entegre olma zorlamaları ve çabalarıyla oluşturulan zorlama<br />

koşulları: Küresel pazarın planlı olarak getirdiği ve kaçınılmaz olarak oluşturduğu koşullar<br />

altında sadece üniversiteler değil, aynı zamanda devlet kurumları ve özel sektör, kendileri için<br />

işlevsel olan ve amaçlarına ulaşmayı kolaylaştıran yönetimsel bilgi elde etme amacıyla<br />

kullanılan araştırmalar yapma/yaptırma zorunda kalmışlardır. Bu zorunluluk yönetim<br />

kadrolarına “araştırma yapma gereği ve faydası” düşüncesini de kaçınılmaz olarak işlemektedir.<br />

210

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!