23.02.2017 Views

LETİŞİM KURAMLARI

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Deregülasyon politikaları, medya sisteminin metalaşmasını hızlandırmıştır. Bu politikalar birçok<br />

Avrupa ülkesinin yayın sistemlerinde olduğu gibi daha önce rekabete kapalı olan pazarları özel<br />

girişimcilere açmıştır. Yine düzenleme rejimleri, şirket sahipleri ile reklamcıların hareket serbestisi lehine<br />

değiştirilmiştir. Deregülasyon sürecinde kamusal yayıncılığın önemi azalmış, yayın içerikleri kâr ve<br />

rekabete dayanan pazarın işleyişine bırakılmıştır.<br />

Özelleştirme ve deregülasyon politikalarının bir sonucu da iletişim alanındaki yoğunlaşmanın<br />

artmasıdır. Medya sektöründeki yoğunlaşma hareketlerine ilişkin kapsamlı bir çalışma ABD’de Ben<br />

Bagdikian tarafından yapılmıştır. Bagdikian The Media Monopoly (Medya Tekeli) adlı kitabında, 2004’te<br />

medya sektöründe egemen olan şirket sayısının beşe düştüğünü belirtmektedir. Bu şirketler Time Warner,<br />

Disney, Murdoch’s News Corporation, Bertelsmann of Germany ve Viacom’dur (eski CBS).<br />

Özelleştirme, tekelleşme ve deregülasyon tartışmaları özellikle 1980’lerin sonu ve 1990’ların başında<br />

Türkiye’de de uzun süre gündemi işgal etmiştir. Ancak daha sonra konuya olan ilgi düzeyi düşmüştür.<br />

olmuştur?<br />

Deregülasyon politikalarının medya alanındaki sonuçları ne<br />

Medya alanındaki yoğunlaşma ve tekelleşme eğilimlerinin artmasıyla yakından ilgili bir kavram<br />

“küreselleşme”dir. Çok yönlü bir kavram olarak küreselleşme, insanların ilgi alanına göre iktisadi,<br />

siyasal ve kültürel yönleriyle gündeme gelir. Küreselleşme kavramı 1980’lere doğru Harvard, Stanford,<br />

Columbia gibi saygın Amerikan işletme okullarında kullanılmaya başlanmış ve yine bu çevrelerden<br />

çıkmış bazı iktisatçılar tarafından yaygınlaştırılmıştır. Hemen aynı yıllarda uluslararası iktisadi<br />

kuruluşların yayınlarında ve raporlarında da yer almaya başlamıştır.<br />

Küreselleşme sözcüğü, dünya ekonomisinin örgütlenmesine ilişkin işletmeci bir anlayıştan<br />

doğmuştur. Bu sözcüğün benimsenmesi, iletişim ağlarının serbestleşmesi (deregülasyon) ve<br />

özelleştirilmesi süreciyle aynı zamana rastlar. Mattelart’a göre bu süreç 1970’li yıllarda Amerika Birleşik<br />

Devletleri’nde bankacılık etkinliklerinden düzenlemenin kaldırılmasıyla başlamış, ancak 1984’te<br />

telekomünikasyonda hemen hemen tek özel tekel olan ATT (American Telegraph and Telephone)<br />

şirketinin yıkılışından itibaren yayılmış ve o zamandan beri en değişik ekonomik etkinlik kesimleriyle<br />

ilişkili olarak “gezegensel” bir boyut kazanmayı sürdürmüştür.<br />

Düzenlemenin kaldırılması; toplumun ağırlık merkezinin pazara kaydırılması, özel işletmeye ve çıkara<br />

ilişkin değerlerin giderek egemen konuma gelmesi anlamına gelir. Mattelart, küreselleşmenin “yeni<br />

dünya düzeninin düzensizliklerini gizleyen hazır bir ideoloji” oluşturduğunu savunur.<br />

Küreselleşme sürecinin hız kazanmasıyla birlikte, özellikle 1980’li yıllardan itibaren iletişim<br />

holdinglerinin yükselişi, mülkiyet sahibinin gücünün potansiyel olarak kötüye kullanılmasıyla ilgili eski<br />

tartışmaya yeni bir öge eklemiştir. Artık söz konusu olan, yalnızca şirket sahiplerinin yazı işlerinin<br />

kararlarına müdahale etmeleri ya da siyasal görüşleri farklı olan kilit noktalardaki personeli işten<br />

çıkarmaları gibi basit bir durum değildir. Kültürel üretim, şirketin farklı medya çıkarları arasındaki<br />

kesişmeleri kullanan ortak istekler çevresinde inşa edilen ticari stratejilerce de güçlü bir biçimde<br />

etkilenmektedir. Şirketin gazeteleri, kendi televizyon istasyonlarına bedava reklam olanağı verebilir ya da<br />

müzik ve kitap bölümleri film bölümünün pazara sürdüğü yeni bir filmle bağlantılı ürünler çıkartabilir.<br />

Bunun etkisi, dolaşımdaki kültürel malların çeşitliliğini azaltmak biçiminde ortaya çıkmaktadır. Basit<br />

nicel anlamda, dolaşımda daha fazla meta olmasına karşın, bunların aynı temel temaların ve imgelerin<br />

değişkeleri olmaları daha olasıdır.<br />

Medya holdinglerinin, pazarlarında etkinlik gösteren ya da pazarlara girmeye çalışan daha küçük<br />

gruplar üzerinde de önemli ölçüde dolaylı iktidarları vardır. Bunlar, büyük mali güçlerini yüksek<br />

maliyetli promosyon kampanyaları başlatarak reklamcılara indirimler önererek ya da kilit noktalardaki<br />

yaratıcı personeli satın alarak pazara yeni giren şirketleri yok etmek için kullanırlar.<br />

Diğer yandan büyük medya kuruluşları, önemli ölçüde medya dışından gelen iş ve siyaset<br />

dünyasından kişilerce yönetilmektedir. Medya sektöründeki holdingler, bir alanda birbirleriyle rekabet<br />

168

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!