You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Özet<br />
İnsan hem gereksinimler, seçenekler, olanaklar<br />
ve olasılıklar, faaliyetler, ilişkiler hem de<br />
düşünceler üzerinde düşünen ve faaliyette<br />
bulunan bir araştırmacıdır. Fakat her insan<br />
bilimsel araştırmaya dayanan bilgi üretemez,<br />
çünkü bu tür bilgi üretimi; var olan bilgi<br />
birikimini bilmeyi, irdelemeyi, sistemli ve tutarlı<br />
araştırma tasarımı yapmayı, uygulamayı, analiz<br />
etmeyi ve sonuçlar çıkarmayı, tüm bunları<br />
yapabilmek için gerekli olanaklara sahipliği ve<br />
belli güce ve ilişkilere sahipliği gerektirir.<br />
İletişim araştırmaları, iletişim ile ilgili<br />
gereksinimleri ve belirsizlikleri mümkün olduğu<br />
kadar ortadan kaldırarak karşılama, bilme ve<br />
karar verme ile ilgilidir. Gereksinim<br />
yoksunluğunda ya da gereksinimlerin karşılanmasının<br />
desteklenmediği, güç ve baskılarla bastırıldığı<br />
yerlerde iletişim araştırmalarının da çıkıp<br />
gelişmesi olasılıkları yoktur ya da gelişme<br />
olasılıkları engellenir. Bunun aksine, gereksinimi<br />
karşılama düşüncesinin, ilgisinin ve çabasının<br />
desteklendiği yerlerde iletişim araştırmaları da<br />
doğar, büyür ve gelişir.<br />
Türkiye’de iletişim araştırmalarının oluşması,<br />
gelişmesi ve karakteri özellikle sosyoloji, siyaset<br />
bilimi ve sosyal-psikoloji alanları içinden geçerek<br />
olmuştur. Plato, Aristo ve Cicero gibi filozoflara<br />
dayanan tartışma ve retorik yan, Marx’ın Alman<br />
İdeolojisi ve Grundrisse’de ele aldığı düşünsel ve<br />
materyal yan, Pavlov ve Freud ile zenginleşen<br />
psikolojik yan, dil bilimcilerle işlenen dilsel yan,<br />
Chicago okuluyla oluşturulan ve özellikle Cooley<br />
ile işlenen sosyolojik yan ile iletişimin tutucu<br />
anlatılarından liberal ve eleştirel anlatılarına<br />
kadar çeşitlenen araştırma biçimlerini görürüz.<br />
Gerçi, iletişimin her türü ve öğesi üzerinde duran<br />
araştırmalar, dünyanın hemen her yerinde olduğu<br />
gibi Türkiye’de de çoğunlukla etki ile ilgili<br />
konuları ele almakta ve bireylerin (örneğin<br />
izleyicilerin) psikolojik, bilişsel, düşünsel,<br />
duygusal ve davranışsal karakterlerini ve<br />
yönelimlerini incelemektedirler.<br />
Kendi gelişmesini kendisi üretmediği gibi,<br />
Batıdaki oluşum ve gelişmeleri, ülkenin içsel<br />
koşularının doğası nedeniyle, çok geç takip eden<br />
Türkiye’de iletişim araştırmaları alanında her<br />
bakımdan önemli yetersizlikler ve sorunlar<br />
vardır: Türkiye çağdaş iletişim teknolojilerinin<br />
üretim ve araştırma sürecinin dışında kalmıştır;<br />
her zaman dış pazarların ürettiği iletişim<br />
araçlarının ve ürünlerin kullanıcısı olmuş, örgüt<br />
yapılarının ve profesyonel pratiklerini transfer ve<br />
taklit etmiştir. Cumhuriyet Türkiye’sinde tarih,<br />
sosyoloji, siyaset bilimi, hukuk, felsefe, dilbilim,<br />
antropoloji, sosyal psikoloji, sanat ve arkeoloji<br />
çalışmalarının iletişim alanındaki bilgi birikimine<br />
katkısı Batı’dakilerle karşılaştırıldığında, yok<br />
denecek kadar azdır. İletişim alanı tüm bu<br />
alanların içinde ve kesişme noktasında yer aldığı<br />
için bu katkı azlığı iletişim alanının zayıf<br />
kalmasına, gerektiği biçimde gelişmemesine de<br />
neden olmuştur.<br />
Gecikmeye, yavaş ve çarpık gelişmeye etki eden<br />
faktörlerden önde gelenleri arasında (a) tarihsel<br />
olarak oluşmuş koşullar, (b) bu koşullarda ulus<br />
içi ve uluslar arası güç ve çıkar ilişkileri yapısı,<br />
(c) Türkiye’deki örgütlenme biçiminin, (d) örgüt<br />
kültürünün, (e) yönetim anlayışının ve (f) iletişim<br />
alanında profesyonelleşmenin doğası, (g) bilmeye<br />
ve bilgiye ilginin azlığı, (h) dışarıyı (kötü) taklit,<br />
(i) araştırma tasarımı ve yöntem bilgisinden<br />
yoksunluk, (j) dışarıdan gelen popülerleri<br />
kopyalarken, motive edici alternatif görüşlere<br />
ilgisizlik veya düşmanlık, (k) egemen akademik<br />
atmosfer ve güç ilişkilerinin geliştirici olma<br />
yerine engelleyici ve yanlış yöne yönlendirici<br />
olması gibi faktörler vardır.<br />
İletişim araştırmaları konusunda tüm bu<br />
olumsuzluklara rağmen, giderek artan farklı ve<br />
anlamlı birikimlere sahip araştırmacıların alana<br />
gösterdikleri artan ilgi ümit vericidir. Bu ilgiyle<br />
bazılarının küreselleşen dünya ve Türkiye<br />
koşullarında özgün ve bağımsız çalışma yapma<br />
gereğini hissetmeleri, iletişim araştırmalarının<br />
gelişmesine katkıda bulunacak önemli bir etken<br />
gibi görünmektedir.<br />
214