Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
vardır. Askerleri deney ve araştırma grubu olmak üzere ikiye ayırır. Capra’nın belgesellerini izlettikten<br />
sonra onlara anket verir ve anket sonuçları istatistik kullanılarak analiz eder.<br />
Çalışmanın amaçlarından biri askerleri neden savaşmaları konusunda bilgilendirmektir. Belgeseller<br />
hava savaşıyla ilgili askerlerin bilgilenmesinde işe yaramaktadır ve bilgilenmelerini sağlamakta etkilidir.<br />
Eğitim seviyesi yüksek olan askerlerin, eğitimi daha az olanlara göre daha fazla bilgilendiği ortaya<br />
çıkmıştır.<br />
Bununla birlikte, filmlerin yapılmasının temel amaçlarından olan “savaşmaya motive etme”<br />
konusunda belgeseller başarılı bulunmamıştır. Deney grubunda bulunan askerlere yoğun propaganda<br />
içeren filmler izlettirilmesine rağmen bu grupta bulunan askerlerin savaşma motivasyonunda önemli bir<br />
artış yaratılamamıştır. Deney grubu ile kontrol grubu arasında savaşmaya ikna olma ve motivasyonun<br />
yükselmesinde anlamlı farklılıkların bulunmaması; ilk dönemin uyaran-tepki modelinden hareketle<br />
doğrudan, “güçlü ve ölçüsüz etkileme” görüşünün terk edilmesine yol açar. Çünkü bu araştırmaların<br />
bulguları ilk dönemde olduğu gibi medyanın, insanların tutumlarını değiştirmede ve ikna etmede sanıldığı<br />
kadar güçlü olmadığını ortaya koyar.<br />
Hovland ikna konusundaki araştırmalarına Yale Üniversitesi’nde kurduğu iletişim araştırmaları<br />
programında devam eder. “İletişim ve İkna”, “İknada Sunuş Sırası”, “Kişilik ve İkna Edilebilirlik”,<br />
“Tutum Örgütlenmesi ve Değişim” ve “Sosyal Yargı” bu programda yapılan araştırmalardan hareketle<br />
kaleme alınan kitaplardır. “İletişim ve İkna” daha sonraki çalışmalarda sıklıkla kullanılmıştır. Kaynak<br />
güvenirliği ve korku çekiciliği pek çok çalışmaya öncülük etmiştir. Bu iki konu ayrıca açıklanabilir<br />
(Severin ve Tankard, 1994).<br />
Kaynak Güvenirliği: İletişim etkinliklerinde iletişimcinin üzerinde kontrol kurabildiği<br />
değişkenlerden biri kaynağın seçimidir. Doğru kaynağın mesajın etkisini artırabileceğine ilişkin yaygın<br />
bir inanç vardır ve hem Hovland hem de takipçileri bu konuda pek çok çalışma yapmışlardır. Düşünce ya<br />
da ürünle ilgili konuşacak etkili kaynağın seçimi, temel olarak tanıklık adı verilen propaganda tekniğiyle<br />
ilgilidir. Kaynak, samimi ve güvenilir olarak algılandığında mesajın ikna gücü de artar. Ayrıca kaynağın<br />
inanılırlığı ve kaynağın sevilmesi iknanın kabulünü ve inanılırlığını etkileyen önemli etkenlerdir.<br />
Hovland ve Weiss kaynağın güvenirliğinde iki önemli faktöre dikkat çekerler: Uzmanlık ve güvene<br />
değerlik. Örneğin reklamlarda uzman kullanılması, ürüne olan güveni artırmaktadır. Bu nedenle de diş<br />
macunu reklamlarında marka önerisi sıklıkla diş hekimleri tarafıdan yapılmaktadır.<br />
Korku Çekiciliği: Kitle iletişiminde kullanılan tekniklerinden bir diğeri de izleyicide korku yaratmak<br />
ya da onu tehdit etmektir. Bu durum, ileri sürülen tavsiyelere uymadıklarında başlarına gelebilecek<br />
olumsuzluklara dikkat çekerek izleyicilerin korku aracılığıyla ikna edilmeye çalışılması şeklinde<br />
açıklanabilir. Trafik kazalarında emniyet kemeri takmayı özendirmek için “bağımlı olamamak için<br />
bağlanın”, sigara karşıtı kampanyada da “sigara sizi bırakmadan sizi onu bırakın” mesajlarının verilmesi<br />
bu yöndeki örnekler arasındadır.<br />
Siz de yakın dönemde gerçekleştirilen sosyal amaçlı kampanyaları<br />
düşününüz ve kaynak güvenirliğine ilişkin örneklerin yer aldığı kampanyaları bulmaya<br />
çalışınız. Örneğin Türkan Şoray’ın rol aldığı bir sosyal kampanyayı hatırlıyor musunuz?<br />
Riley ve Riley’in Sosyolojik Modeli<br />
Hovland’ın öncülüğünde pozitivist perspektiften, laboratuvar ortamında ve bireylerin tutumlarının<br />
psikolojik açıdan ölçmeye çalışan yaklaşımın ötesine geçilir. 1950’lerde toplumda kitle iletişiminin<br />
işleyişinin ve etkilerinin sosyolojik analizi yapılmaya başlanır. Sosyolog Talcott Parsons iletişimin<br />
sistemdeki anlamı ve sistemi bir arada tutmada rolünü irdeler. Riler ve Riley ise iletişimin sosyolojik bir<br />
modelini konusunda kafa yorar. L. Pye ve disiplinler arası araştırma ekibi ise geleneksel toplumdan<br />
modern topluma geçmede iletişim ve sorunlarını ele alır. 1960’larda, psikoloji disiplininden yararlanan<br />
çalışmaların yanısıra sosyoloji alanındaki gelişmelerden yararlanan iletişim araştırmalarında da artış<br />
görülür. Her ikisi de sosyolog olan John W. Riley ve Matilda W. Riley 1959 yılında bir iletişim modeli<br />
geliştirirler. Literatürde Riley ve Riley olarak anılan araştırmacıların modeli iletişime şu yenilikleri<br />
getirir:<br />
52