You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
GİRİŞ<br />
Denis Mc Quail iletişim araştırmalarını üç ayrı dönem halinde sınıflandırır: Birinci dönem 19. yüzyıl<br />
sonları-1930’lar arasını, ikinci dönem 1940-60 arasını ve üçüncü dönem de 1960’lar sonrasını kapsar.<br />
1940’a kadarki ilk dönem iletişim araştırmalarında medyanın oldukça etkili bir şekilde insanları<br />
yönlendirme gücünün varlığına inanılmıştır. Bu dönemdeki anlayışa göre medya; insanların düşünce,<br />
inanç ve yaşam biçimlerini değiştirmekte, davranış ve tutumlarını etkilemektedir. Bunun nedenleri<br />
arasında; iletişim teknolojisindeki gelişmeler, şehirleşme ve endüstrileşmenin etkisi, atomize olmuş insan<br />
ve Birinci Dünya Savaşı’nda medyanın insanların beynini yıkadığına ve İkinci Dünya Savaşı öncesi<br />
faşizmin yükselişini sağlamasına olan inanç yer almaktadır. Bu doğrultuda da medyanın kamuoyuna<br />
yönelik sözcük mermileri fırlattığı ya da sihirli bir iğne yaptığı ve bunların da oldukça güçlü bir şekilde<br />
etkide bulunduğu savunulmuştur. “Sihirli mermi/hipodermik iğne” kuramları bu dönemde medyanın<br />
etkilerini açıklayan ilk çalışmalar olarak tarihteki yerini almıştır.<br />
1940’lardan başlayarak 1960’ların başına kadar olan dönemde medyanın etkilerine yönelik farklı<br />
bakış açıları geliştirilerek tutumların oluşumu ve değişimine odaklanılmıştır. İki aşamalı akış ve birincil<br />
grup etkisi gibi çalışmalar, medyanın etkilerinin hiç de sanıldığı gibi olmadığını, medyanın sınırlı etkilere<br />
sahip olduğunu ortaya koymuştur. Hâlâ da değerliliğini sürdüren bu yöndeki çalışmalarla birlikte seçici<br />
izleyici davranışına yönelik saha araştırmaları, “yararlar ve doyumlar” yaklaşımının çalışmalarınca<br />
desteklenmiştir. Joseph T. Klapper, bu dönem araştırmalarını “sınırlı etkiler” kavramıyla tanımlamıştır.<br />
1960’lardan sonra ise “sınırlı etkiler” anlayışına karşılık ortaya konulan araştırmalarda medyanın kimi<br />
düzeylerdeki etkilerine dönük anlamlı sonuçlar alınmıştır. Bu bağlamda gündem belirleme ve suskunluk<br />
sarmalı gibi kuramlar geliştirilerek “güçlü etkilere dönüş” anlamında etki araştırmaları etkisini<br />
göstermeye başlamıştır. Halen de bu yöndeki çalışmalar, sınırlı etkilere yönelik araştırmalarla birlikte<br />
devam etmektedir.<br />
Bu ünitede söz konusu süreç içerisinde önemli bir yere sahip olan suskunluk sarmalı, gündem<br />
belirleme ve yetiştirme kuramları üzerinde açıklamalarda bulunulacaktır. Ancak bu kuramların ortak<br />
noktasında yer alan kamuoyu kavramını öncelikle tanımlamak, kuramların anlaşılmasını<br />
kolaylaştıracaktır.<br />
KAMUOYU OLUŞTURMA<br />
Medyanın Etkilerine<br />
Yönelik Yaklaşımlar<br />
Üzerinde pek çok araştırma yapılmasına ve pek çok yerde sözü geçmesine karşın, kamuoyu kavramının<br />
anlamı konusunda ortak bir uzlaşı mevcut değildir. Bunun temel nedeni farklı bilim alanlarından düşünür<br />
ve araştırmacıların kavrama kendi bakış açılarından yaklaşmalarıdır.<br />
Kamuoyu kavramı Latince’deki “publicus” ve “opinion” sözcüklerinden türetilerek Batı dillerine<br />
girmiştir. Kavram, Fransızca’da “opinion publique”, İngilizce’de “puclic opinion” ve Almanca’da<br />
“offentliche meinung” şeklinde kullanılmaktadır. Dilimize Batı dillerinden geçen kavrama karşılık olarak<br />
ilk zamanlarda “efkâr-ı umumiye, umumi efkârı, amme efkârı, halk efkârı, kamu efkârı“ gibi ifadeler<br />
kulanılmıştır. Günümüzde ise kavram, kamu ve oy sözcüklerinin birleştirilmesiyle kamuoyu şeklinde<br />
kullanılmaktadır. Kamu sözcüğü şu anlama sahiptir: “Topluluk oluşturucu ortak çıkarlar çevresinde<br />
oluşan ve üyeleri bu ortak çıkarlar konusunda karar birliğine ulaşmak için etkileşimde bulunan toplumsal<br />
kesim.” Oy sözcüğünün anlamı da şu şekildedir: “Bir toplantıya katılanların, bir sorunla ilgili birkaç<br />
seçenekten birini tercih etmesi, rey.” Bu doğrultuda kamuoyu ise şu anlama gelmektedir: “Bir konuyla<br />
ilgili halkın genel düşüncesi, halkoyu.”<br />
61