23.02.2017 Views

LETİŞİM KURAMLARI

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Ulusal kültür söylemiyle bütünleşen kültürel emperyalizm görüşüne yöneltilen bir başka eleştiri de<br />

ulusal kültürler ve kimliklerin de etnik, dinsel, cinsel ve sınıfsal farklılıklar temelinde çatışma halinde<br />

oldukları, ulus-devlet kavramına dayanan kültürel emperyalizm görüşlerinin ideoloji çözümlemesinde<br />

sınıf çelişkileriyle ilgilenmedikleri yönündedir.<br />

1960’lı yıllarda üçüncü dünya ülkelerinin savunduğu kültürel emperyalizm tezleri, 1990’lı yıllarda<br />

iletişim teknolojisindeki, özellikle de uydu teknolojisindeki gelişmelerle yeniden gündeme gelmiştir.<br />

Ancak bu sefer üçüncü dünya ülkeleri ile gelişmiş ülkeler arasındaki çatışmadan çok, Avrupa-ABD kültür<br />

çatışması, iletişim alanındaki tartışmalara egemen olmuştur.<br />

Medya Emperyalizmi<br />

Oliver Boyd-Barrett tarafından 1977’de ortaya atılan medya emperyalizmi tezi, güç dengesizlikleri ve<br />

medya akışını ele almaktadır. Boyd-Barrett’e göre medya emperyalizmi, herhangi bir ülkedeki medya<br />

sahipliği, yapısı, dağıtım veya içeriğinin tek başına veya birlikte, diğer ülke veya ülkelerin medya<br />

çıkarlarının önemli miktarda dış baskısına maruz kalması sürecidir. Buna göre, medya emperyalizminin<br />

dört biçimi vardır:<br />

a. İletişim medyasının şekli: Alıcının kullandığı teknoloji<br />

b. Endüstriyel yapı setleri<br />

c. Medya firmalarındaki ideal pratikle ilgili neyin nasıl yapılacağını içeren değerler<br />

d. Belli kitle iletişim araçları içeriklerinin (ürünlerin) ithali.<br />

Medya emperyalizmi genellikle ABD ve Batı Avrupa’nın medya ürünlerinin çoğunu ürettikleri, ilk<br />

kârlarını yurt içinde yaptıkları ve daha sonra üçüncü dünya ülkelerinin aynı ürünleri topraklarında<br />

üretmeyi göze alabileceklerinden çok daha düşük bir maliyetle bu ülkelere pazarladıkları bir süreç olarak<br />

betimlenmektedir.<br />

Medya emperyalizmi genel güç kaynaklarının dengesiz bir şekilde bölüşüldüğü bir dünya düzeninin<br />

sonucudur. Medya emperyalizmi ilişkisinde egemenlik altında kalan taraf, bu durumu iki şekilde<br />

benimser: (1) Ticari ve sayasal strateji olarak kalkınma, modernleşme adı altında bilinçli olarak ithal eder<br />

ya da (2) İlişki sonucunda üzerindeki bu egemenlik etkenliğini yansıtmasız benimser.<br />

Medya emperyalizmi ve kültür emperyalizmi birbirine sıkıca eklemlenmiş iki tezdir. Her ikisi de<br />

birbirinin nedeni ve sonucudur. Bu nedenle birlikte incelenmesi gerekir. Her ikisinde de sistem eleştirisi<br />

(siyasal ekonomi) ve kurumsal analiz vardır; ancak kültürel incelemelerin belirsizliği, yüzeyselliği,<br />

esneklikten uzak ve maddeci oluşu eleştiri almaktadır.<br />

Medya emperyalizminin deneysel olarak incelenebilen göstergeleri ve düzeyleri belirlenebilir; örneğin<br />

medyanın akışı, yabancı yatırımlar, yabancı modellerin benimsenmesi ve kültür üzerindeki etkileri.<br />

Meta Olarak İzleyici<br />

Kanadalı ekonomist Dallas Smythe’e göre kitle iletişim araçları tekelci kapitalist sistemin bir buluşudur.<br />

Bu araçlar, izleyicileri kitle halinde üretirler ve reklamcılara satarlar. Smythe, kitle iletişim araçlarının<br />

içeriğini; yani haber, eğlence, müzik, spor, film, tartışma gibi her türlü programı, “bedava öğle yemeği”<br />

olarak niteler. Kapitalist ilişkilerde birinin yemeğe götürülmesi, herhangi bir esas amaç için bir vesileden<br />

başka bir şey değildir. Yemek yenirken alışveriş, iş tartışması yapılır. Kitle iletişiminin içeriği de bedava<br />

öğle yemeği olarak “balığı oltaya çekmek” için sunulan yemdir.<br />

Smythe dikkatleri, medyanın ideolojik aygıt olmasından, kapitalizmdeki ekonomik görevine çeker.<br />

“Görünmez üçgen” adını verdiği yayıncılar, reklamcılar ve izleyiciler arasındaki ilişkileri araştırır. Smthe,<br />

İletişim: Batı Marksizminin Kör Noktası adlı eserinde, tekelci kapitalizmin bir bireyin işçi ve müşteri<br />

rolleri arasındaki sınırları ortadan kaldırdığını savunur. Bütün uyku dışı zamanın çalışma zamanı<br />

olduğunu belirten Smythe, çalışma zamanının malların üretimine, işgücünün üretimine ve yeniden<br />

üretimine ayrıldığını anlatır. İşten arta kalan ancak uyanık geçen zaman, bir mal olarak reklamcılara<br />

satılmaktadır.<br />

165

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!