16.04.2014 Views

Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi

Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi

Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Hadım Etme ve Hekimin Sır Saklama Yükümlülüğü<br />

leceği gibi tazminat dışında kınama, cevap ve düzeltme gibi haklarını da kullanabilir.<br />

2) Türk Borçlar <strong>Hukuk</strong>unda Sır Saklama Yükümlülüğü<br />

Hadım etme işlemlerinde hasta hekim arasındaki sözleşmeye kural olarak<br />

istisna sözleşmesinin kurallarının uygulanacağını daha evvel belirtmiştik. Ancak<br />

hasta hekim arasındaki ilişkilerin genel olarak vekâlet sözleşmesi hükümlerine<br />

tabi olduğu da aşikârdır. İstisna ve vekâlet sözleşmesinde açık bir şekilde<br />

sır saklama yükümlülüğü düzenlenmemiştir. Ancak Vekâlet sözleşmesinin<br />

390. maddesinde yer alan vekilin sadakat yükümlülüğünden hareketle, bu<br />

hükmün sır saklama yükümlülüğünü de içerdiği kabul edilebilir. Buradan hareketle<br />

sır saklama yükümlülüğü, asli bir edim olarak düzenlenmeyip tali bir<br />

edim olarak yer almıştır.<br />

Borçlar Kanunu Tasarısında da, vekilin sır saklama yükümlülüğü ayrı bir<br />

yükümlülük olarak yer almamıştır. Ancak uygulamadaki gibi tasarının 511.<br />

maddesinde, sadakat yükümlülüğü vekil için açıkça düzenlenmiştir. Buna karşılık,<br />

tasarıda “Genel Hizmet Sözleşmesi” başlığı 400/IV’de işçinin sır saklama<br />

yükümlülüğüne açıkça yer verilmiştir. Buna göre, “işçi iş gördüğü sürece<br />

öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı<br />

süresince kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz. İşverenin<br />

haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin<br />

sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür” düzenlemesinde<br />

işçi için sır saklama yükümlülüğü düzenlenirken vekâlet akdinde bu düzenlemeye<br />

yer verilmemiştir. Ancak burada sadakat yükümlülüğünün içerisinde<br />

her zaman bir sır saklama yükümlülüğü yer alacağından hareketle vekilin sorumluluğuna<br />

gidilebilir.<br />

3) Türk Ceza <strong>Hukuk</strong>unda Sır Saklama Yükümlülüğü<br />

Eski Türk Ceza Kanunun (eTCK) 198. maddesinde ‘bir kimse resmi mevki<br />

veya sıfatı veya meslek ve sanatı icabı olarak ifşasında zarar melhuz olan<br />

bir sırra vakıf olup da meşru bir sebebe müstenit olmaksızın o sırrı ifşa ederse<br />

mahkûm olur’ denilmiştir. Yeni TCK’da 198. maddeyi karşılayan bir hüküm<br />

yoktur. Dolayısıyla meslek faaliyeti nedeniyle hastaya zarar verecek bir sırra<br />

vakıf olan hekimin bu sırrı ifşası başka bir suç oluşturmuyorsa (örn. görevi<br />

kötüye kullanma TCK m.257 ) hekimin cezai sorumluluğu olmayacağı ilk ba-<br />

<strong>Gazi</strong> Üniversitesi <strong>Hukuk</strong> Fakültesi <strong>Dergisi</strong> C. XIV, Y. 2010, Sa. 1 145

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!