ortak_miras_final

Bebek doğunca, bebeğin bütün vücudu ince tuz ile ovulur,
2 saat bekletilir ve sonra ılık suyla yıkanır. Suyun sıcaklığı,
suya dirsek sokularak ölçülür. Bebeğin kokmaması için bu
uygulama yapılmaktadır. Bebeğin kulağına ezan okunur.
Ağzına şekerli su akıtılır ve daha sonra annesinin memesi
temizlenerek bebeğe verilir.
Ebe, bebeği annenin kucağına verirken “Ben mi ağırım,
tuz mu ağır?” diye sorar. Anne “Çocuk benim kucağımda
ama sen ağırsın.” diyerek ebeye minnet ve şükranlarını
belirtir, ebeye kına, sabun, elbiselik kumaş ve buğday gibi
hediyeler verir.
Bazı bölgelerde, çocuğun ileride kokmaması için tuzlu su
ile yıkanmaktadır (Niğde). Bazı bölgelerde de doğum yapan
kadının, doğum yaptığı yerden bir hafta ayrılmaması
gerekir. Çocuğun tek başına bırakılması tehlikelidir. Cinler
o çocuğu alıp götürür ve yerine başka bir çocuk koyarlar.
Eğer çocuk bir yıl içinde hastalanırsa annesinin onu ilk
hafta yalnız bıraktığına inanılır, çocuğun bu hastalıktan
kurtulması için 7. gününde evin bardak ve sürahisi süslenir
ve koku sürülür, içinde tuz ıslatılır. Havan dövülerek
cinlerin ürkütülmesine çalışılır. Ayrıca iğde çekirdeği, arpa
ve buğday tanesi tuzlanarak haşlanır ve iğne ile delinerek
çocuğun boynuna asılır (Konya).
Doğum olunca yardımcı kadın, annenin ellerini tutar.
Çocuk, “höllük” denilen ılık toprak üzerinde doğar. Çocuk
doğduktan sonra ebe kadın bebeğin göbeğini keser ve
kırmızı bir iplikle göbeği bağlar. Höllükle birlikte çocuk
kundaklanır. Daha sonra “eş” sarılarak temiz bir yere gömülür.
Eğer eş gömülmezse sahibinden davacı olacağına
inanılır.
Doğum zor olmuşsa veya çocuğun yaşamayacağı korkusu
varsa çocuğun eşi kızgın bir sac üzerinde yakılır. Doğum
sırasındaki inançlar ve uygulamaların pek çok varyantı
bulunmaktadır. Aşağıda bunlardan birkaç örnek daha vermek
istiyoruz.
Kastamonu-Taşköprü’deki uygulamada ebe doğum olunca
göbeği kesmekte ve kesen aleti evin bir köşesine saklamaktadır.
Kesilen göbeği de evde herhangi bir yere bağlar.
Plasenta (eş) derince bir yere gömülür. Eğer bu eşi bir köpek
yerse çocuğun saldırgan olacağına inanılır. Bu yüzden
kavgacı ve geçimsiz kimselere “Senin eşini zaten köpek
yedi.” denilir.
Kahramanmaraş ve Sivas (Divriği)’de çocuğun göbeği ebe
tarafından ne kadar uzun kesilirse sesinin o kadar güzel
olacağına, ayrıca çocuğun mal mülk sahibi olması için ke-
The call to worship (adhan, ezan) is recited to baby's ear. Sweetened
water is poured into her mouth and then her mother's breast
is cleaned and given to the baby.
When the midwife gives the baby to her mother's lap, she asks,
"Which one of us is heavy? Me or salt?" Mother says, "The baby is in
my lap, but you are heavy." and she offers her gratitude and thanks
to midwife, giving gifts such as henna, soap, dress and wheat.
In some regions, the neonate is bathed with salty water to prevent
from stinking (in Niğde). In some other regions, the woman who
newly gives birth should not leave the place where she gave birth
not one week later after the birth. It is dangerous to leave the baby
alone. Jinn take the bairn away and substitute for another child.
If the infant gets sick within a year, it is believed that the mother
might have left him/her alone for the first week. In order to recover
the infant from that disease, the pitcher and the cup of the house
are embellished and got fragranced on the 7th day. The mortar is
pestled to try to scare the jinn. In addition, silverberry seeds, grains
of barley and wheat are salted and boiled, and then after piercing
with a needle, hanged around the infant’s neck (Konya).
Following the birth, the assistant woman keeps mother's hands.
The neonate is born on warm soil called "höllük". After the birth,
the midwife cuts the umbilical cord and binds it with a red thread.
The newborn is swaddled together with the höllük. Then the "placenta"
is rolled and buried in a clean place. Unless it is buried, it is
believed that it will charge its owner.
If it is a tough birth, or if the offspring is worried about its life, the
neonate's placenta is burned on a hot sheet. There are many variations
of beliefs and practices at birth. We want to give a few more
examples below:
In practice in Kastamonu-Taşköprü, the midwife cuts the umbilical
cord just after the birth and hides the cutting tool in a corner of
the house. The cut-off umbilical cord is tied up at any point in the
house. The placenta is buried deeply. If this placenta is eaten by a
dog, it is believed that the child will be aggressive. That is why it is
said, "Your husband has already eaten by a dog." for the quarrelsome
and crusty people.
In Kahramanmaraş and Sivas (Divriği), it is believed that the
longer umbilical cord is cut by the midwife, the nicer voice the child
will have. Moreover, umbilical cord is buried into a barn, in the
belief that child will be a wealthy; if the newly born child is a girl,
umbilical cord is thrown into the water, wishing the girl to be tidy.
In Erzurum (Narman), if the bairn is a girl, a piece of blood
from the cord is rouged to the girl's cheeks it is believed to be uddy-cheeked.
The beliefs and practices we have tried to describe above have ex-
Children to Related
275
Çocukla İlgili İnançlar