16.07.2015 Views

herkese lâzım olan îmân - cubuklukoyu

herkese lâzım olan îmân - cubuklukoyu

herkese lâzım olan îmân - cubuklukoyu

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

makdır. Tesavvuf, sırf Allah sevgisi, yüce (Ulvî) aşk esâsı üzerinekurulmuşdur. Buna da ancak, Muhammed aleyhisselâma uymaklakavuşulabilir. Tesavvuf yolunda ilerlerken, kalbde, birçok hâllerhâsıl olur. Bu hâllerden biri, (vahdet-i vücûd) ya’nî (Varlık birdir.Mahlûklar, hâlıkın görünüşüdür) hâlidir. Evet Kur’ân-ı kerîmdebeyân buyurulduğu gibi, Allahü teâlâ, insanın kalbine tecellî eder.Fekat, bu tecellî yalnız Allahü teâlânın sıfatlarının tecellîsidir. Aklile alâkası yokdur. Tesavvuf ehli, Allahın tecellîsini kalbinde duyar.Onun için tesavvuf ehline ölüm bir felâket değil, güzel ve tatlıbir şeydir. Tekrar Allaha dönmek olduğundan ancak bir sevinçvesîlesidir. Büyük mütesavvıf, Mevlânâ Celâlüddîn-i Rûmî “rahime-hullahüteâlâ” ölüme, (Şeb-i arûs = Düğün gecesi) adını vermekdedir.Tesavvufda, keder ve ümmîdsizlik yokdur. Yalnız sevgive tecellîler vardır. Mevlânâ “kuddise sirruh”, (Bizim dergâhımızümmîdsizlerin dergâhı değildir) diyor. Sözleri aynen şöyledir: (Bâzâ,Bâzâ, Her ançe hestî Bâzâ), (Gel, gel, her kim olursan ol gel,Allaha ikilik koşanlardan, mecûsîlerden, puta tapanlardan da olsangel! Bizim dergâhımız ümmîdsizlik dergâhı değildir. Tevbeniyüz def’a bozmuş olsan bile, gel!) Bu sözler, onüçüncü asrda yaşamış,Baba Efdal Kâşîye de nisbet edilmekdedir. Tesavvuf ehli arasında,imâm-ı Rabbânî, Cüneyd-i Bağdâdî, Abdülkâdir-i Geylanî,Mevlânâ Celâlüddîn-i Rûmî gibi büyük velîler, Sultân Veled, YûnusEmre, Bağdâdlı Mevlânâ Hâlid gibi Hak âşıkları vardır. Yukarıdabildirilen (Vahdet-i vücûd), tesavvufun gâyesi, sonu değildir.Gâyeye götüren yolculuklarda, kalbde hâsıl <strong>olan</strong> ve akl ile, fikr ile,madde ile ilgisi olmıyan bilgilerdir. Bunlar kalbde bulunmaz, kalbdegörünürler. Onun için, vahdet-i vücûd yerine (Vahdet-i şühûd)demelidir. Kalb, temizlenince, ayna gibi olur. Kalbde görünenler,Allahü teâlânın zâtı değildir. Hattâ sıfatları da değildir. Sıfatlarınınzılları, sûretleridir. Allahü teâlâ kendi, görme, işitme, bilme gibisıfatlarının sûretlerini, benzerlerini, insanlara vermişdir. VerdikleriOnunkiler gibi değildir. Onun görmesi, ezelîdir, ebedîdir.Her zemân, her şeyi görür. Vâsıtasız, âletsiz devâmlı görür. İnsanıngörmesi böyle değildir. Bunun için, Onun görmesi hakîkî görmekdir.İnsanın görmesi, o görmenin sûreti, zıllidir, diyoruz. Görmesininzılli gözde, işitmesinin zılli kulakda tecellî etdiği gibi, sevmesi,bilmesi ve başka birçok sıfatlarının zılleri de, insanın kalbindetecellî eder, hâsıl olur. [Kalb, göğsümüzün sol tarafındaki etparçası değildir. Bu et parçasına (yürek) denir. Kalb, yürekde bulunanbir kuvvetdir. Buna (gönül) diyoruz. Yürek, hayvanlarda davardır. Kalb, insana mahsûsdur.] Gözün görebilmesi için, hasta,bozuk olmaması <strong>lâzım</strong> olduğu gibi, kalbin de, bu tecellîye kavuşa-– 456 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!